DÜŞMANINI BİLEN, YENİLMEZ OLUR!

logo5

DÜŞMANINI BİLEN, YENİLMEZ OLUR!

Atalarımız, “Su uyur, düşman uyumaz“ Demişler. Bu sebeple, asırlar boyu rahat bir nefes alamadık. Düşmanın biri gelmiş, biri gitmiştir… Bizim için ha o olmuş, ha bu olmuş, fark etmemiştir. Hepsinin amacı aynı, “Ya geldiğimiz topraklara sürülmek, ya da Anadolu Topraklarında imha edilmek…” Bunun adı, “Şark Meselesi”dir.

Her ağacın kurdu kendi içinde olduğu gibi, her kuşağın (nesil) düşmanı da kendi içinden çıkar… Düşman bir virüs gibidir. İçten içe kemirmeye başladı mi, yok edinceye kadar işine devam eder. Bu sebeple millet evlatları her saldırıya hazır ve teçhizatlı olmak durumundadır.

Milletler arası ilişkiler, duygusallıkla yürümez. Şehitlerimizin ne dediğine kulak verirsek, onların bize ne söylediklerini duyarız. Bu toprakları vatan yapanlar, bizler; üzerinde hoyratça tepinmek için bırakmadılar. Çünkü Milletimiz, tarihin her döneminde büyük sınavlar vere vere bu günlere geldiler. Osmanlının küllerinden çıkarak Türkiye Cumhuriyetini kurdular.

Şimdi, millet evlatları yeni bir hamleyle üzerindeki ölü toprağını silkeleyip ayağa kalktı. Devletini yeniden imar etmeye çalışıyor. Haydi kolay gelsin.

Elbette bu asil duruşa düşmanlar selam duracak, tebrik edecek ve alkışlayacak değildir. Geri gitsin selamları, tebrikleri… Geri gitsin alkışları… Bize bizim dualarımız, kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz yeter…

Şimdi bir öz eleştiriyi yapmak durumundayım.

Mensup olduğumuz İslam Dini, barış ve huzurumuzu tesis için bize, bir kısım tekliflerde bulunmuştur. Lakin bu sese yıllar var ki, kulaklarımız tıkadık. Hiçbir politik endişe bu kulak tıkamayı, sağırlığı ve körlüğü meşru gösteremez.

Yeni inşaya çalıştığımız devletti, Mülkiyet, Adalet ve Velayet ayakları üstüne oturtmamız gerekiyor. Bu kavramlar, millet/devlet olmakta büyük ehemmiyeti vardır.

1- Mülkiyet, insanların sahip olduğu şeylerdir. Vatan, bayrak, dini-devlet ortak mülkiyettir. Eğer tapusu varsa bu herkese aittir. Çünkü orada dökülen alın terini, verilen emek, dökülen kan ortak bir amaç içindir.

Türk Milleti, vatan savunması için çağrıldığı her sefer koşarak gitmiş, bir an olsun tereddüt göstermemiştir. Fakat her defasında mülkiyetten paylarına düşeni alamamıştır.

Allah, mülke sahip olmamız için bizden emek sarf etmemizi, alın teri dökmemizi, risk almamızı istemiştir,  millette gerekeni yapmış, fakat eşit şekilde payını alamamıştır. Ülkede yaşayan herkesin önce bu sorunu çözmesi gerekir. Bir kısmı ağa, bir kısmı maraba olmaması gerekir.

Mülkiyetin paylaşımında, ahlakın, doğruluğun ve dürüstlüğün payı büyüktür. Hayatın amacı ve anlamı da budur. Anlam kaybolduğunda ise, bedeli ağır olur.

Türk Milletinin düşmanları hayatımıza Kapitalizmi soktuklarından bu yana bizi canlı tutan, ahlak, doğruluk ve dürüstlük rafa kalkmıştır.

Bilgi, servet ve iktidar ahlaktan yoksun kullanılmaya başlanırsa, sonunda zulüm doğar. İnsanın insana zulmü cehaleti sebebiyledir. Cehalet ve zulüm insanı şımartır ve tekleştirir.

Diğer bir düzeltmemiz gereken konu, adalettir. Maalesef Müslümanlar, adaletten habersizdirler.

Allah, mülkiyet ile adaleti dengede tutmamız için insanlara akıl/irade ve tercih gücü vermiştir. Fakat Müslümanlar bundan habersiz yaşamışlardır. Vebalden, hak yemekten ve haramdan çekinmediklerinden büyük felaketler yaşamışlardır. Halbuki Allah, bütün kullarını bu noktadan sınava çekeceğini söylemiştir.

Diyebiliriz ki, tüm zamanlar göz önüne alındığında; insanlığın tüm sorunları mülkiyetin adalet ile dengesizliğinden kaynaklanmış, insanların bastıkları her zemin kayıp gitmiştir. Bugün güçlü olduklarını zanneden emperyalistlerin, bastıkları zeminlerin kayması yakındır..!

Bunun için denilebilir ki Müslüman Dünya, İslam düşünce anlayışını yenilemediği müddetçe, zalim dünyaya söyleyeceği bir sözü olmayacaktır. Müslümanların mutsuz olmalarına sebep yine kendileri olmaya devam edecektir. İslam Dini, onun kaynağı Kur’an, Müslümanlara yol göstermiş, lakin din ve Kur’an hayattan koparılmış olduğundan, bu yollar duyulmamış ve görülmemiştir.

İşte Müslümanların hali pür melali bundan ibarettir.

Eğer Müslümanlar ötekiler gibi dünya hırslarına yenik düşmeye devam eder, vermez, bölüşmez, paylaşmaz, kardeş olmaz, birbirini sevmezlerse, eminim geleceğimiz çok parlak olmayacaktır. Bakın, Allah’ın nimeti herkese yeter. Allah, dünyaya gelen her canlı için, yerden bir fazla tohum çıkarır ve gökten fazladan bir damla su indirir.

İşte düşman bu zaafımız üzerinde bizi vurmaktadır…

Diğer bir konuda velayettir.

Aynı dine mensup olanlar, aynı toprakları vatan yapanlar, aynı dili konuşanlar, aynı bayrak altında yaşayanlar, aynı kaderi paylaşanlar, aynı ezanı dinleyen, aynı kıbleye yönelen ve aynı Kur’an’ı okuyanlar; birbirlerinin dostudur, kardeşidir.

Son sözüm de şu olsun:

Bugün her zamankinden daha çok birlik, beraberlik içinde olmaya, kardeş olmaya, birbirimizi sevmeye ihtiyacımız vardır.

Dışımızda düşmanımız çoktur. Yeter ki içimizde düşman olmasın. Çünkü kale dıştan değil, içten işgal oluyor.

Düşmanın işini her aman onlara maşalık/taşeronluk yapanlar kolaylaştırıyor.

O zaman gelin; düşmanımızı bilelim ki yenilmez olalım!

Mahmut AKYOL  

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.