DİKTATÖR ELEŞTİRİLEMEZ!

logo5

DİKTATÖR ELEŞTİRİLEMEZ!

Çünkü diktatör cahildir, ırkçıdır, hırslıdır… Bu sebeple İslam, diktatörlüğe karşıdır!

Allah Resulü insanlık için hayatı boyu örnek oldu. Asla ‘Musaytır’ olmadı. (Ğaşiye  suresi 22. Ayet)

Allah Resulü kendisine karşı yapılan eleştirileri önce dinlerdi, sonra da güzel olanı alırdı. Çünkü O hep, ‘sözün güzelini’ söylerdi. Söylediği sözlere önce kendisi uyar, sonra da uymaları için insanlığı çağırırdı …

Evet, Allah Resulü arkadaşları tarafından eleştirildi, fakat O, bundan asla rahatsız olmazdı. Her defasında şunu söyledi. ‘Mü’minler birbirini yıkayan iki el gibidir’.

Hz. Peygamber, kendisini eleştirenlere karşı bir şey demediği gibi, kendisini de hiçbir zaman ‘lâyüs’el’ (Sorumsuz) görmedi.

Fakat Allah Resulü, ‘Bir’i Mauna’ da pusuya düşürülen 70 Muallimler kafilesinin öldürülmesine çok üzüldü. Bunun üzerine katliamın failleri için bir ay boyunca bedduada bulundu…

Ebu Bera’nın yeğeni Âmir, kalabalık bir ordu ile baskın yaptı. Baskında Mü’minler, hüzün gözyaşları dökerken, Münafıklar ve Yahudiler büyük sevinç yaşadı…

Bunun üzerine bizzat Allah, ‘(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!’ Diye ikaz etti. (Enbiya Suresi 107. Ayet)

Yani, Ey Nebi biz seni, insanlığa beddua edesin diye değil, onlara sevgi ve merhameti öğretesin diye gönderdik! Demişti.

Görüldüğü gibi Hz. Muhammed bir zorba, görüşlerini dayatan bir diktatör değil, aksine görüşlerini dayatan diktatörlerin hâkimiyetine son vermek için gönderilen bir elçiydi.

Hz. Peygamber tebliğinin yanı sıra, Sevgi Medeniyetini kurmak için gönderilmiştir. Çünkü insanlık bugün bu Sevgi Medeniyetinden çok uzakta bir hayat sürüyor…

Kimse kendini özgür hissetmiyor, sorunlarını çekinmeden konuşamıyor, kimse doğrunun yanında yer almadığı gibi doğruyu da söylemiyor, herkes herkesi aldatmaya çalışıyor…

Bu itibarla İslam Ümmeti, Sevgi Medeniyetini yeniden inşa etmek zorundadır.

Allah; Hz. Peygambere Medine’de en güçlü olduğu bir dönemde insanlara şöyle söylemesini istedi:

‘Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah’ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.’ Zümer süresi 17/18 Ayetler

O halde eleştiri yapmak rafa kaldırılmamalı, sorgulamanın “Özgülük”  olduğu, insanları gücün yanında tutmamalı, totaliter bir yönetime biat etmekle, hırsızlık ve yolsuzluğun aynı şey olduğu unutulmamalı…

Eğer Muktedirin her dediğine evet yerine hayır denmiş olsaydı; İmam-ı Azamlar cezaevinde hiç ölmezdi!?

Yazık ki, Emevi ve Abbasi saltanat sahiplerine İmam-ı Azam gibi âlimler hayır diyemedi.

Abbasi Devleti’nin ikinci halifesi Ebû Cafer el-Mansur, Ebu Hanife’yi Bağdat’ta hapsettirip işkence ettirmiş ve zehirleterek öldürtmüştür.

İktidar bizden olunca, akan sular durmamalı ve kimin ne yanlışı varsa, mezhebine, dinine, mahallesine bakmaksızın eleştirilmelidir.

Zira diktatörler eleştiri kabul etmezler…

Halkının % 99 Müslüman (!) olanlar; doğrunun yanında, eğrinin karşısında olmalıdır.

Bu ülkenin yer altı ve yerüstü zenginlikleri herkese yetecek kadar büyüktür. Yeter ki gözü aç insanlar hırsa ve telaşa düşmesin

Fakat Sevgi Medeniyeti inşa edilmediği için, bir avuç karnı tok seçkin, geriye kalan muhtaç yığınlara hükmediyor.

Şimdi bu yapılan yanlışları düzeltecek, yıkılanları tamir edecek aydınlara/beyinlere ihtiyacımız vardır.

Fakat bu toz/duman ortamda bunlar nasıl yapılır, memleket bu doğrultuda nasıl bir yol alırı, inanın ben de kestiremiyorum.

Fakat Muhafazakâr kesim İslam’a sadece bir inanç (religon) olarak baktığından, Kur’an’ın ne söylediğini bir türlü anlamıyor…

Bunun sebebi; muhafazakârların cehalet, taassup ve hırsından kaynaklanıyor.  

Ayrıca Kur’an, ‘sakın öldürme, iftira atma, çalma, yalan söyleme, insan haklarını ihlal etme vs diye bağırmasına, rağmen, muhafazakârlar kılını kıpırdatmıyor! Hâlbuki bunların cezası çok ağırdır

Onlara ‘Allah’ın indirdiğine uyunuz’ dendiğinde, ‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız’ derler. Ya ataları akıllarını kullanamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler de mi? Bakara suresi 170. ayet

Demek ki bu sorgulama, gelenekçi ve muhafazakâr kültürde yoktur. Sorgulayanları da modernizmin etkisinde kalarak yeni bir din icat ediyor diyorlar.

İslami görünümlü ülkelere bakın; her şeyin temelinde cemaatlerinin, tarikatlarının, mezheplerinin Emevi, Abbasi ve Osmanlıya kadar uzanan sorgulanmamış ‘Atalar Kültürü’ olduğunu, yani kanlı iç savaşların, ayaklanmaların, ardı arkası kesilmeyen entrikaların sebebini görürsünüz…

Öyle ki bu kültür, İslam Dünyasına pekte huzur ve barış getirmemiştir. Kimsenin kimseyi öldürmediği, kimsenin kimseye saldırmadığı, savaş açmadığı, açlıktan ayaklanmadığı bir zaman yaşamamıştır.

Bütün bunlar dinin aslında olmayan kültür, örf ve geleneklerden kaynaklanmıştır.

Sümer’lerden bu tarafa sürüp gelen devlet geleneği, hep Tanrının gücünü temsil etmiştir.

Devletlerin yapısında Tanrı figürleri kullanılmıştır. Devletin başında olan kişi, Tanrının gücünün temsilcisi olmuştur. Bizans/Ortodoks geleneği üzerine kurulmuş olan Osmanlı Devletinin başında yer alan Padişahlar da, ‘Allah’ın yeryüzündeki gölgesi’ olmuştur.

Kültür İslam’ı hep dinin Ritüellerini canlı tutmak istemiştir. Namaz, Oruç, Cuma, Hac, kurban, tespih ve zikre önem verilmiştir…

Bunun sebebi:

Müslümanların işledikleri cinayet ve kötülüklerin sorumluluğundan kurtulmak içindir. Hâlbuki cinayet ve kötülük, bunların yerine asla geçmez!!!

Kuran’da savaş ayetleri vardır. Lakin bu ayetler, savunmaya yöneliktir.

Mesela İslam’da öldürmek, büyük günahlardan sayılmıştır.

Fakat Selefi zihniyet Kur’an’a: ‘İnanmayanları nerede bulursanız öldürün’ diye söyletmiştir.

İşin aslı böyle değildir.

Kur’an-ı Kerim, ‘İnanmayanları nerede bulursanız öldürün’ demiyor.

Orada inanmayanları değil, ‘Sizinle savaşanları, sizi yok etmeyi, ülkenizi işgal etmek isteyeni, nerede bulursanız etkisiz hale getirin’ diyor. (Muhammed/4)

O halde, Din ve Kur’an davranışa dönüşürse bir anlam kazanır. Bir Müslüman için Din, davranışlar bütünüdür. Ritüelsiz din olmaz ama din de sadece ritüelden ibaret değildir.

Din sadece kültürel bir değer değil, zulme isyan, haksızlığa başkaldırı, adalet için mücadele, zayıfın yanında yer almak, öksüzün başını okşamak, yeşili korumaktır

Hz. Peygamberde:

Sizin en hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır’ buyurdu. Bu dini, insanı ve Müslüman’ı anlatan en güzel sözdür.

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.