KADINI DÖVMENİN DİNDE, YERİ YOKTUR!

logo5

KADINI DÖVMENİN DİNDE, YERİ YOKTUR!

Geleneksel İslam anlayışında yanlış anlaşılan ve uygulanan bir olaydan söz etmek isterim.

Bu, kadınların dövülmesi olayıdır.

Nisa 34-35 ayetlerini birlikte okuyalım:

Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında yalnız bırakın, yine olmazsa bir müddet ayrılın. Barışıp anlaşırsa, hala işi yokuşa sürüp bahaneler aramayın. Yücelik ve büyüklük Allah’a mahsustur; bundan hiç şüpheniz olmasın.
Eğer eşlerin arasının iyice açılıp işin boşanmaya doğru gittiğini görürseniz tarafların ailelerinden birer hakem çağırın. Niyetleri gerçekten barışmaksa Allah niyetlerini boşa çıkarmaz. Allah her şeyi biliyor, her şeyi duyuyor; bundan hiç şüpheniz olmasın…”

Ayetlerin ne dediğine dikkatlice bakılırsa, konu beş aşamada ele alınıyor:

  1. Konuşun, anlaşın…
  2. Olmazsa (ev içinde) yatakları/odaları ayırın…
  3. O da olmazsa bir müddet (evleri) ayırın…
  4. O da olmazsa hakemler çağırın…
  5. O da olmazsa boşanın, onu da iki ile sınırlandırın, üçüncü bir geri dönme hakkınız da vardır…

Bugün şiddetli geçimsizlik yaşayan bir ailenin arasını bulmak için devreye girecek olan bir akl-ı selim sahibi, bundan daha güzel bir yol bulamaz.

Eğer dinden, “kadınlar dövülür” diye bir fetva çıkarılacak olursa bu pekâlâ “öldürün” şekline dönüşebilir ve kadınların ölüleri sokaklardan toplanır…

Ayette geçen (ve’dribuhunne) ibaresi “Onları dövün, vurun” yerine “Onlardan bir müddet ayrılın” olarak tercüme edilirse, kelime bu anlamda Kur’an’a daha uygun düşer.

Keza (darbe) kelimesinin Kuran’da tek vurmak diye bir anlama gelmez, “sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak, açmak, ayırmak” gibi anlamlara da gelir. (Nisa; 101) ve (Taha; 77) olduğu gibi.

Hz. Peygamber’in ailesinin etrafında geçinme sıkıntısı yaşayan 70 civarında kadından bahseden (İbni Mac’e, Ebu Davut) hadisi meşhurdur.

Buradan da anlaşıldığı gibi, o dönemde de kadınlar dövülmektedir. Artan şikâyetler üzerine inen ayetlerde, dayak başta olmak üzere, kadına karşı şiddetin bütün yolları kesilmek istenir.

Yani kadınlarını döven erkekleri şikâyet etmek üzere peygamberin kapısına gelen “mağdur” kadınlar için hiçte, “Onları dövün, dövmeye devam edin” diyen bir ayet gelir mi? Bu olacak şey midir? Bunun Kur’an’ın ruhu ile bağdaşır bir tarafı yoktur. Kaldı ki Kur’an daima mağdurun, ezilenin yanında olmuştur.

Bu ayetten sonra ne gibi gelişmelerin olduğunu bizzat Hz. Peygamber’in hayatına bakarak anlayabiliriz.

O, ömrü boyunca kadına el kaldırmamıştır. Bir ara hanımlarıyla sorun yaşayınca önce onlarla konuşmuş, sonra yatağını ayırmış ve bir müddet (iki ay kadar) onlardan ayrılmıştır. Sonra anlaşma sağlanınca tekrar dönmüştür.

Kurtubi’nin, Şafi’inin, Razi’nin ortaya koydukları görüşler, Nisa 35 ayetindeki (ve’dribuhunne)nin doğrudan anlaşılmamasının bir sonucu olsa gerek…

Şimdi ister istemez mantık insana şu soruyu sorduruyor:

Bir adam sinirli bir halde olsa, Kurtubi’nin, Şafii’nin, Razi’nin dediklerine nasıl uyabilir?

Eğer böyle olacaksa dövmenin caydırıcılığı kalır mı?

Böyle yapmak yerine, kelimenin içeriğinde zaten var olan “bir müddet ayrılma, ayrı kalma” daha doğru olacaktır.

Üstelik dövmenin hiç de hayırlı bir tarafı yoktur. Bu konuda başka görüşler, Hz. Peygamberin yaşantısı ortada iken, böyle hassas konuyu, “Taliban/Işıd/selefi” düşüncenin eline terk etmek, acaba kimin ekmeğine yağ sürmüştür?

Şu halde tıpkı içki, zina ayetlerinin aşama, aşama ve belirlenmiş bir hedefe doğru gitmesi gibi, evlenme de; aşama, aşama dövmeden vazgeçirip gayet medenice ilişkilerini düzenlemeleri öğütleniyor. Aşırı şiddet, geçimsizlik, “kadınlarını dövme” tedricen bu ayetle toprağa gömülmeye çalışılıyor.

Şiddetli geçimsizlik yaşayan aileler için ifade edilen yukarıdaki “beş aşamalı çözüm plânı” sadece Müslüman aileler için değil, bütün insanlık için evrensel çözümler önerdiğini söyleyebiliriz.

Kadına şiddetin alabildiğine arttığı bugünlerde bir kez daha hatırlamakta fayda var, kadını dövmenin dinde yeri yoktur.

Günümüzdeki kadın cinayetlerinin çoğu İslamsızlıktan ortaya çıkmaktadır.

Mahmut AKYOL

 

ALAK, KALEM, MÜZEMMİL, FATİHA, MÜDDESSİR, MESED SURELERİ, AHLAK VE DUA BAHSİ

logo5

ALAK, KALEM, MÜZEMMİL, FATİHA, MÜDDESSİR, MESED SURELERİ, AHLAK VE DUA BAHSİ

Hayatta ve kâinatta olan, olmakta olan her şeyin tek sahibi, Cenabı Allah’tır.

Cenabı Allah, hayat ve tabiatta olan, bütün insanlara bir yol çizmiştir.

Çizdiği bu yol Kur’an’ı Kerim ait olup, pratiği Hz. Muhammed’in (s.a.v) mevcuttur.

 

ALAK SURESİ

  1. OKU! Yaratan Rabbinin adıyla
  2. İnsanı sevgiden ilgi ve alakadan yarattı.
  3. OKU! Senin Rabbin çok cömerttir.
  4. Kalemi kullanmayı öğretti.
  5. İnsana bilmediği şeyleri öğretti… (19 ayettir)

Çok sevgili, ilgili, ilişik, yapışık, tutkun anlamlarına gelir. Yani Kur’an’da ki bütün sure ve ayetler bir biriyle ilişkilidir, bir birlerinin içinden çıkarlar. Bu, Tevhit bilincini pekiştirmek içindir.

 

KALEM SURESİ

  1. NUN! Kalem dile gelsin! Satırlara dizilen gelsin!
  2. “Sana olan nimeti sayesinde Rabbin ile konuşuyorsun cinlerle değil”
  3. Bu sana lütuf ve ikram dışında hah ettiğin bir karşılıktır.
  4. Çünkü senin muazzam bir ahlakın var, hiç kuşkusuz.
  5. Yakında göreceksin onlarda görecekler… (52 ayettir)

Kalem ve satırların dile gelmesi ve konuşması istenen suredir. Ana teması Allah ve Ahiret Günüdür. Sure bu konular etrafında döner. İnkârcıların dersler çıkaracağı konular anlatılır.

Özellikle Peygamberin maruz kaldığı olaylardan yılmaması, göğüs germeği, müşriklerle asla uzlaşmaması, yalnız kalmaktan korkmaması öğütlenir. Bunun için de kendisine Yunus kıssası anlatılır.

 

MÜZEMMİL SURESİ

  1. SEN EY büyük işi yüklenen!
  2. Gece yarılarında kalk!
  3. ¾ Ortasında, başında veya sonunda Kuranı düşüne, düşüne oku!
  4. Biz sana ağır bir sorumluluk yükleyeceğiz.(20 ayettir)

Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamberlik gibi büyük bir sorumluluk altına girmesi anlatılır. Peygamberin çevresine toplananlara gerekli olan desteği verebilmesi için, gece kalkarak düşünerek planlar yapması, gündüz olunca da bu planları uygulaması istenir. Bu arada inkârcıları da ölüm, afet ve kıyametle inzar etmesi istenir.

 

FATİHA SURESİ

  1. Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla
  2. Bütün övgüler, varlığın yeğane Rabbi Allah içindir.
  3. Sevgi ve merhameti sonsuzdur.
  4. Hesap gününün sahibidir.
  5. Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.
  6. Bizi doğruluk ve dürüstlük yolunda yürüt.
  7. Sapmışların ve öfkeni çekenlerin değil; nimetlerinle desteklediklerinin yolunda…

Kur’an onunla başlar, açılış anlamındadır. Fatiha’nın içinde yer alan kavramlar, bütün Kur’anı açan kavramlardır.

Yani Kur’an’ı açan anahtar kavramlar Fatiha’da yer almıştır.

 

MÜDDESSİR SURESİ

  1. SEN EY yalnızlığa bürünen!
  2. Kalk ve uyanışı başlat!
  3. Haykır; Allahuekber
  4. Güzel ahlakı kuşan!
  5. Kötülüğe bulaşma!(56 ayettir)

Müddessir, Yalnızlığa bürünmek anlamındadır. Hz. Peygamber bir ara yalnızlığa bürünmüştür. Akabinde de, tarihin meydanına çıkması, peygamberliğini ilan etmesi ve uyanışı başlatması istenir. Müşriklerin en sert şekilde eleştirildiği yerlerden birisi bu suredir. Mekke sokaklarını inleten meydan okumalar, sure boyunca görülecektir.

 

MESED SURESİ

  1. KAHROLSON Ebu Leheb! İktidarı; kahrolsun!
  2. Zenginlik ve iktidar onu kurtaramayacak.
  3. O kıpkızıl bir ateşe atılacak.
  4. Çenesi düşük karısı da yanında olacak.
  5. Gerdanında fitillisinden bir de ip olacak.(5 ayettir)

İslam’ın ilk yıllarında Mekke’de kurulan düzene karşı bir öfke patlamasıdır. Kahrolsun, yıkılsın, kurusun haykırışlarını burada görülür.

Tevhit inancından ne anladığımız burada oldukça önemlidir.

Bir deniz düşünün içinde bulunan her şey bu âlemi temsil ediyor. Su olmazsa, denizin içindekilerin bir şey yapmaları imkânsızdır.

Ancak denizin içindeki her şeyde denizin bir parçası değildir.

İşte buradan hareketle İslam Fena Fillah anlayışını reddeder ki, bu doğrudur.

O zaman Melek/meleke gücü yalnız başına tasarruf sahibi bir şey değildir. Bunlar Allah’ın gayrısı da, aynısı da değildir. Fakat ne yazık ki Islama bu anlayış, Tevrat’tan getirilip konulmuş şeylerdir.

Dört meleğe yüklenilen görevler gibi. Halk arasında Ölüm meleği olarak bilinen Azrail can alıcı melek olarak bilinir, öte yandan da derler ki Allah verdi, Allah aldı. Çelişkiyi görüyor musun?

Aslında doğru olan ikincisidir. Çünkü Allah hiç bir şeyde, var etmekte, yok etmekte ortak kabul etmez. Ederse bu tevhide aykırıdır.

 

AHLAK BAHSİ

Davranışlara ortaya çıkar… Yaşarsanız o da yaşar ve sizi yaşatır. Ahlak anlatan kitaplara bakınca, onların tamamı, ahlakın felsefi tarafını anlattığı görülür. Bir Çinli düşünür bu konuda şöyle söylemiştir:

Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür.

Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür.

Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür.

Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür.

Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür.

Değerlerinize dikkat edin, Karakterinize dönüşür.

Karakterinize dikkat edin, Kaderinize dönüşür.

Allah cümlemizi yaşayan bir ahlaktan mahrum koymasın.

 

DUA BAHSİ

Yukarda anlattığımız bu dua manasına da gelen salâtın bir tatbiktir.

Allah’ın resulü tarafından Müslümanlara öğretildiğini görüyoruz.

Müslümanlar Allah’ın resulü önderliğinde günün belli vakitlerinde bir araya gelerek Allah’a dua ediyorlar.

Rükû ve secde ediyorlar, onu tespih ediyorlar (yüceltiyorlar) ve hem de Kuran’ı tedris ediyorlardı.

Çeşitli sebeplerle Allah resulüne, cemaatine katılamayan müminlere, bu eylemi ya kendi aralarında birleşerek ya da ferdi olarak yerine getiriyorlardı.

O ki seni yarattı, (özüne) eşitliği koydu, adaleti yerleştirdi” (İnfitâr; 7)

Mahmut AKYOL

EY İNSAN DUR, KULAK VER VE İYİ DİNLE

logo5

EY İNSAN DUR, KULAK VER VE İYİ DİNLE

İslamsız bir dünya olur mu?

Olur!

Bugün olduğu gibi…

İnsan çorak toprağa döndüğü zaman olur…

Umudum odur ki, bu çorak topraklar gün gelir, İslam’la filizlenir…

Lakin sizi bir gül bahçesine davet etmek istemiyorum…

Sizi, İslam’sız bir dünyaya davet etmek istemiyorum…

Bugün intihar, saldırgan, işgaller, isyan hepsi de İslamsızlıktan doğar.

İslam hayattır, İslam güzel ahlakadır.

Eğer insan vicdanlı ve dürüst olursa bir yaprak misali sararmaktan kurtulur. O zaman insan yeşil ağaca benzer, bırakın kök salsın.

Emperyalizm ve Batı Tanrıyı öldürdü. Arkasından merhameti öldürdü.

Hâlbuki Ahlak; insanın iyi davranışıdır. 

Kur’an’da özne insandır.

İnsan üç şekilde dalgalanır.

Birincisi:

‘Hareket halinde olan bayraktır.’

İkincisi:

‘Hareket halindeki bayrak değil rüzgârdır.’

Üçüncüsü:

‘Hayır, hareket halinde olan zihindir.’

Kur’an okunduğu zaman insan zihninde bir dalgalanma meydana gelir. Siz o zaman Kur’an’ı okuyorsunuz demektir.

Tıpkı 312 kişinin önünde duramadığı gibi, sayınızın az olması önemli değil, zihniniz dalgalandıkça, örümcek ağı gelsin aklınıza…

Çünkü Kur’an 14 asır önce yaşanmış olması bir hayattan ibarettir.

Burası çok önemlidir.

Kur’an’ı Kerim mealini dört noktadan anlamaya çalışalım.

  1. Üslup noktasından:

Kur’an’ı Kerim çoğu kez varlığın dil ile okunur. Bütün her şeyi anlatırken ‘biz’ dili kullanır. ’Biz’ de maksat Allah’tır, Allah her yerdedir.

  1. Yeminler noktasında  Arapçada yemin birini yüceltmek için yapılır. Allah kendi dışında hiçbir şeyi yüceltmez! Yüce olan tek şey Allah’tır.

O halde ayetlerde geçen ‘yemin’ ifadesini okurken ‘dile gelsin’ diye okumak, daha doğru olmaktadır. Dile gelsin, şahitlik etsin ifadeleri anlama daha uygun düşmektedir.

  1. Kıssalar noktasından:

Önce her peygamberin yaşadığı kendi tarihi içinden anlamak icap eder. Yani dönemin tanrı, devlet, din telakkileri bilmek gerekir. O devletin arması, flaması, sembolü bilmek gerekir.

Yelkenli gemi Fenikelilerin, Cin ve peri, Babil’ in, boğa/bakara, Mısır’ın, balık Asur’un Tanrı devlet sembolleriydi. Kur’an da geçen bazı olaylar bizim için bir mucize, kehanet ve sır olarak kalacaktır. Mesela kuş, Hititlerin tanrı devlet sembolüydü. Karınca Saba’nın,

Demek ki Kur’an da geçen kıssaların geçtiği bu yerle hakkında tarihi, sosyolojik ve dini yapıları bilinirse o zaman işler mitolojik olmaktan çıkar.

  1. Mucizeler noktasından:

Mucize doğaüstü, kural dışı şeyler demek değildir. Mucize aciz bırakan şey demektir. Mesela güneşin doğuşu ve batışı bizim için normal bir şeymiş gibi görünür. Oysa bu iş bir mucizedir. Çünkü güneşin doğuşu da batışı da insanı aciz bırakır.

  1. Mesela ayın yarılması hadisesi mucize değildir, bizzat ayın kendisi mucizedir. Diğer bir şekilde söylemek gerekirse mucize, yaratılışın bizzat kendisidir. Güneşin doğuşu ve batışı insanı aciz bırakmaktadır.
  2. Kur’an’ı Kerim bu yaratılışlara ve bu olaylara ısrarla ‘Ayet’ der. Bu anlamda Kur’an mucizeden hiç bahsetmez. Yaratılmış olan her şeye ‘ayet’ der.
  3. Kur’an’ı Kerim’in ortaya koyduğu İslam, söz ve eylem birliğidir. Bu anlayış Yahudilikte ‘mucize’ kavram şeklinde kullanılmıştır.
  4. Hıristiyanlık buna ‘kehanet’ demiştir.
  5. Mecusilikte ‘bekleyiş’,
  6. Sabilikte ‘Astroloji’,
  7. Hinduizm’de ‘meskenet’ (fakirlik Miskinlik, beceriksizlik. Yoksulluk, (durgunluk, tembellik, uyuşukluk),
  8. Budizm de ‘ıstırap’,
  9. Hermetizm’de ‘büyü/tılsım’ denmiştir.
  10. İslam’da din, söz ve eylemden ibarettir. Eylem, amel ve Salihat demektir. O da iyilik güzellik ve doğruluk içinde çalışmaktır.
  11. İnsanlığın karşısına Hz. Peygamber söz ve eylemle çıkmıştır. Hem zaten insanın imtihan olmasının objektif başka bir yolu yoktur.
  12. Kur’an insanın önce aklına vicdanına hitap etmiş, uyandırdıktan sonrada eyleme çağırmıştır.

İslam’ın üzerine bina edildiği temel kavramlar şunlardır:

  1. Allah, Ruh, Şeytan, Melek, rızık, vahiy, peygamber, kitap, ahiret, cennet, cehennem, namaz, oruç, hac, zekât, cihat, hicret, tövbe, adalet, emanet, ehliyet…
  2. Ayrıca Kur’an 350 civarında bir kavramı analiz yapıldığında, verilen mesajın anlaşılması daha kolay olacaktır.
  3. Kur’an’ın ele aldığı kişi ve olaylar tarihin konusu olsalar da, onların üzerinden verilen mesajlar evrenseldir.
  4. Her doğan çocuğa Âdem olarak görmek gerekir. Çünkü âdem kıssası her doğan çocukla birlikte yeniden başlar.
  5. Âdem Kıssasında bizim için insan, şeytan, kötülük, iyilik, kadın, erkek, günah, tövbe, pişmanlık, bilgi, akıl vs bahsedilmektedir.
  6. Hayata atılan her genci Yusuf olarak görmek gerekir. Çünkü Yusuf kıssası her gençle birlikte yeniden başlar. Yusuf kıssayla da; Haset, hile, entrika, yalan, ihtiras, şehvet tutkusu gibi dürtülere karşılık bilgelik, adalet, güven, dostluk, kardeşlik, vefa, söz gibi temel insanlık değerleri anlatılır.
  7. Veda hutbesinde Allah Resulünün bir vasiyeti vardır. ‘Bu sözlerim burada bulunanlar bulunmayanlara iletsin.’ Belki onlar daha iyi anlarlar.
  8. Yasin’ Ey yaşayan insan! Sözüm sanadır. İşte yaşayan Kur’an budur.

Mahmut ALYOL

 

KUR’AN’DA Kİ İSİM, KAVRAM VE OLAYLARA KISA BİR BAKIŞ

logo5

KUR’AN’DA Kİ İSİM, KAVRAM VE OLAYLARA KISA BİR BAKIŞ

Kur’an’da yeri ve zamanı belli olmayan olaylardan bahsedilir. Kur’an’da bazı olaylar şahıslandırılmıştır. Yine Kur’an’da mecaz kullanılan kavramlar vardır. Örneğin isim olarak geçen “Maymun” bunlardan biridir.

Maymun denilince Müslümanın aklına hemen; Darwin’nin “Evrim Teorisi” gelir.

Bilimsel hiç bir dayanağı ve değeri olmayan bu konu üzerinde bir münakaşa sürüp gider.

Kur’an’ı Kerimde “Maymun” ismi üç yerde geçer. “Aşağılık maymunlar olun” sözü acaba niçin kullanılmıştır?

Kur’an’ı Kerimi tarihsellikten çıkarıp evrenselliğe getirdiği vakit, bu mesajın ve olayların bütün zamanlar için olduğu görülür. Olayların bütün zamanlar boyunca bir ibret ve öğüt olduğu anlaşılır.

Kur’an’ı Kerim, “Aşağılık Maymun olun” ismini bazı topluluk ve insanlar için kullanmıştır.

Peki, kim bunlar?

Bunlar sen, ben, o olabilir.

Şu ülke, bu ülke olabilir.

Şu topluluk, bu topluluk olabilir.

Yoksa burada yalın bir şekilde Hayvanat Bahçesinde ki maymunlardan bahsedilmiş değildir.

İslam, insanı ve toplumları davranışları itibariyle sorumlu tutuyor, bu yönleri itibariyle kınıyor ve cezalandıracağını söylüyor.

Aşağılık Maymunlar sözü önce, İsrail Oğullarının Cumartesi yasağını çiğneyenler için kullanıldığını görüyoruz. Çünkü Allah o günü, İsrail Oğulları için infak günü, paylaşma, sahip olmama ve mülkiyet edinmeme günü ilan etmişti. (2/65)

Allah, bu yasak çiğneyenleri hem öncekilere, hem sonrakilere ibret ve sakınmaları için bir öğüt yaptı. (2/66)

Aynı kavramı, Araf Suresi 166. ve Maide Suresi 60. Ayetiyle anlattı.

Anlatılan şey şuydu:

Allah’ın koyduğu yasakları çiğneyip/değiştirenler, O’nun katında en büyük suç işleyenlerdir. Allah’ın lanet ettiği, çok kızdığı, kendilerini Aşağılık Maymunlara benzettiği kimseler bunlardır. Bunları öbür dünyada çok büyük cezalar beklemektedir” denildi.

Maymun olmaktan ne kastedildiğini anlamak için bu ayetlerin altına ve üstüne bakmak gerekir.

Mesela; Araf Suresi 166. Ayetini okumadan önce 169 gitmek içap eder.

Yine Maide Suresi 60. Ayetinden sonra gelen 61, 62, 63, 64 ile birlikte okumak gerekir.

İsrail Oğulları için söylenen “Cumartesi Yasağı” gününü daha sonraları İslam Dininde; anlık, günlük vakte çekildi. Yani her an, her gün, her vakit sahip olduğunuz şeylerin ihtiyaçtan fazla olanını infak edin ve paylaşın denildi.

Çünkü Allah, yeryüzünü bütün insanlar için vatan kıldı. Hiçbir yerine sınır çizilmesini, burası benim denilmemesini, kimsenin üzerinde mülkiyet/hak iddia etmesini istemedir.

Bilakis yeryüzündeki tüm sahiplenmelerin kaldırılmasını, başlangıçta oluğu gibi dünyanın evrensel “adalet ve barış” yurduna (Cennet) çevrilmesini istedi.

Fakat muhteris olanlar bunu anlamadı, bu büyük ideali tam tersine kendi mülkiyetine geçirdi, tekeline aldı.

İsrail Oğulları Cumartesi yasağını delmek için akıllarınca şöyle formül buldular. Cuma akşamından kıyı sularına attıkları balık ağlarını pazar sabahı gelip çektiler. Böylece güya hem cumartesi yasağına riayet etmiş, hem de balıklardan vazgeçmemiş oldular.

Hâlbuki bu tür yasaklar onların nefislerine hâkim olma ve ruhî bir terbiyeden başka bir şey değildi. Fakat onlar hırs, tamah ve aç gözlülükleri yüzünden bu yasağı deldiler ve anlamak istemediler.

Böylece mülk hırsı, İsrail Oğullarının karakteri oldu. Akılları tutuldu, vicdanları paslandı, yürekleri karardı ve bu günkü azgınlıklarının sebebi oldu.

Demek ki arzu ve iştahlarına gem vuramayanlar, Maymun iştahlı tipler oluyor, hem kendisinin ve hem de insanlığın huzurunu katlediyor!

İlmiyle amel etmeyenlere nasıl ki “kitap yüklü eşlekler” dendi ise; açgözlülük, kibir, öfke, hırsta insanları “aşağılık maymunlar” yaptı.

Din, ticaret, siyaset döngüsü içinde olanlar, haram yiyicilik, kara para, rüşvet, yalan, dolan, entrika üzerinde dönenler; manen domuza dönüştü.

Tağut’a tapanlar (Dünyaya ve içindekilere) ise haram yiyen, rüşvet, yolsuzluk ve yetim malı ile karnını dolduranlar; bunlarla zenginleşmiş maymun iştahlı ve domuz tiynetli kimseler oldu.

Sonuç olarak denilebilir ki bu mesaj, bütün zamanlar boyunca bir ibret ve öğüt olarak tüm insanlığa bunları anlatır. Yoksa Hayvanat Bahçesinde ki maymunlardan bahsedilmiyor!

Mahmut AKYOL

 

 

IRKÇI İSRAİL OĞULLARI, FİLİSTİNİN KANINI DÖKÜYOR!

logo5

IRKÇI İSRAİL OĞULLARI, FİLİSTİNİN KANINI DÖKÜYOR!

7 Ekim 2023 den beri ırkçı, İsrail Oğulları, Filistinli Müslümanların kanını döküyor, canını diri, diri yakıyor!

Ne hazindir ki, kısır çekişmelerden ibret, Amerika, Rusya ve AB ülkeleri burnumuzun dibinde İsrail için çalışıyor.

Kürt’ten çok bünyesinde Ermeni’yi barındıran PKK, PYD taşeron sürüleri, korsan İsrail Oğullarıyla Filistinli Müslümanlar arasında bitmek tükenmez savaş duruyor.

Muharref Tevrat’a göre Rab Yahova bütün İsrail Oğulları, diğer bütün milletlerden üstün gördü.

Bu sebeple; Yahudiler şımardılar, aslına bakılacak olursa bütün Yahudiler şeytanlaştılar, bir hırs ve hırsızlıktık içine düştüler.

Muharref Tevrat’ta göre Rab Yahova:

“Bütün milletleri köle, yalnız kendilerini efendi saydılar.

Diğer taraftan; milletlerin ellerindeki mallar, Yahudileri çalınmış malları gözüyle baktılar.

Dünyadaki bütün huzursuzluğun kaynağı burada yatar.

Yani İsrail Oğullarını bunun için azdılar.

Asırlar boyu Yahudi milleti, Allah’a ve Ona inananlara karşı savaş açtılar.

Yahudi milleti, sonunda uslanmadılar, yer ile yeksan oldular.  

Muharref Tevrat’ın gizli yorumu olan “Talmut ve Tora”, Siyonistleri sürekli olarak “yak, yık ve yeniden inşa et,” fikrine yöneltmiştir.

Bu sebepledir ki, dünyada ve Ülkemizde huzursuzluk bitmiyor. Siyonistler bu yolları kullanarak insanların, özellikle Filistinli Müslümanların kanını dökmüş, dünyanın altını üstüne getirmiştir.

Altın, petrol, uyuşturucu ve silah tüccarları Siyonistlerden soruluyor. Dünya, bu savaşa karşı koyabilmek için varını/yoğunu ortaya koyuyor…

Yahudiler, Ortadoğu halklarını yıllarca tesir altında tuttular. ABD her geçen gün Türkiye’nin etrafında üsler kurarak Türkiye’yi İsrail’e karşı ablukaya almıştır.

Siyonist Önderleri Protokolleri” adlı kitapta:

Siyon yılanı dünyayı çevreleyerek yutmuştur. Yılanın başı ulusların kalplerine girecek ve onları çürütüp yok edecektir. Siyon’dan yani Kudüs’ten harekete başlayan yılan, zaferle zincirini tamamlayacak, sonra yine oraya dönecektir. Başladığı yere dönmeden önceki son hedef de İstanbul’dur.”

İşte Siyonizm’in hedefi bize, “İsrail zulmünün neden bitmeyeceği” gösterir! Siyonizm, Firavunlar gibi gücünü iktidarından alır.

O güç paradır…

Önce belirteyim ki, dünyayı açık cezaevine çevirenlerin başını çeken katil ve korsan İsrail’dir. Onun arkasında ki ABD Derin Devleti, Evanjelistler, Pentagon, Neoconlar’dır.

ABD de yaşayan Yahudiler, sanat, sağlık, hukuk, sinema, basın, medya, siyaset, ekonomi, ticaret, sanayi, bankacılık gibi sektörlerin başında bulunur.

Yahudi Siyonistlerin azması, sapması, şımarması bundandır!

Fakat unutulmasın ki, her Firavunun gelmesiyle birlikte bir Musa’da gelmiştir

Yukarıda belirtildiği gibi Yahudilerin dünyaya ve dünya üzerindekilerine karşı bir kin ve öfkesi vardır.

Konumuza ışık tutması açısından önemli gördüğüm şu olayları sıralayalım.

  1. Haçlı Savaşlarında 4 milyon Müslümanı katledildi.
  2. 1839 itibaren aralıksız sürdürülen Batılılaşma hareketleri sonunda 3 Milyon km kare toprak elimizden uçup gitti.
  3. 1900 yıllardan bu yana Batı’nın başlattığı savaşlarda İslam coğrafyasında 4 milyonu aşkın insan yaşamına son vermiştir.
  4. Birinci Dünya Savaşında, iki büyük imparatorluğun yaşamına (Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu) son verilmiştir.
  5. Anadolu’nun işgali Çanakkale’den, İzmir’den değil, Filistin’den başladı.
  6. Ruslar Kars’a girdiklerinde İngiliz’ler Filistin’e Yahudiler adına el koymuştur.
  7. Daha sonra görülecektir ki, “Birleşmiş Milletler” Yahudilerin İşgalini kolaylaştırmak için dünyayı seferber edecektir.
  8. Yahudiler İkinci Dünya Savaşını istedikleri biçimde yönlendirecektir.
  9. Birinci Dünya Savaşında 32 milyon, İkici Dünya Savaşında 75 milyon insan ve Müslümanın kanı Yahudi kasalarına paraolarak akmıştır.

Sosyolojik gerçeklerin söylediği şudur:

Kim ne söylerse söylensin, İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan küresel düzen çökmüştür. Bunu durdurmak mümkün değildir.

Şimdilik çöküşün önünde Çin, Rusya, İran ve Türkiye engel olarak görülüyor.

Evet, Size gücü tanrılaştırmış ABD, İngiltere, AB ve İsrail’den bahsediyorum…

Irak, Afganistan, Pakistan, Suriye, Yemen, Libya, Cezayir, Somali, Asya da ki azınlık savaşları, Bosna, Mısır, Filistin, İran ve Türkiye de ki olayların tamamı dünya Siyonizm’i, Papalığı ve Pentagon hâkimiyeti için yapılmaktadır.

Eğer Müslümanlar mezhep anlaşmazlıklarından ve asabiyetten kurtulur, yönetimlerini adalet üzere döndürür, rotalarını uydurulan dinden, indirilen dine çevirir, yüksek teknolojiyi yakalarsa, o zaman kimse bu gücün karşısında duramaz!

İnancım odur ki:

Filistinlilerin pasif direniş içinde olmaları hassas yürekleri telaşlandırmasın. Mazlum Filistinli cılız çocuğun attığı bir taş değil İsrail’i, Cihanı yıkmaya yetecektir!

Mahmut AKYOL