KADINI DÖVMENİN DİNDE, YERİ YOKTUR!
Geleneksel İslam anlayışında yanlış anlaşılan ve uygulanan bir olaydan söz etmek isterim.
Bu, kadınların dövülmesi olayıdır.
Nisa 34-35 ayetlerini birlikte okuyalım:
“Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında yalnız bırakın, yine olmazsa bir müddet ayrılın. Barışıp anlaşırsa, hala işi yokuşa sürüp bahaneler aramayın. Yücelik ve büyüklük Allah’a mahsustur; bundan hiç şüpheniz olmasın.
Eğer eşlerin arasının iyice açılıp işin boşanmaya doğru gittiğini görürseniz tarafların ailelerinden birer hakem çağırın. Niyetleri gerçekten barışmaksa Allah niyetlerini boşa çıkarmaz. Allah her şeyi biliyor, her şeyi duyuyor; bundan hiç şüpheniz olmasın…”
Ayetlerin ne dediğine dikkatlice bakılırsa, konu beş aşamada ele alınıyor:
- Konuşun, anlaşın…
- Olmazsa (ev içinde) yatakları/odaları ayırın…
- O da olmazsa bir müddet (evleri) ayırın…
- O da olmazsa hakemler çağırın…
- O da olmazsa boşanın, onu da iki ile sınırlandırın, üçüncü bir geri dönme hakkınız da vardır…
Bugün şiddetli geçimsizlik yaşayan bir ailenin arasını bulmak için devreye girecek olan bir akl-ı selim sahibi, bundan daha güzel bir yol bulamaz.
Eğer dinden, “kadınlar dövülür” diye bir fetva çıkarılacak olursa bu pekâlâ “öldürün” şekline dönüşebilir ve kadınların ölüleri sokaklardan toplanır…
Ayette geçen (ve’dribuhunne) ibaresi “Onları dövün, vurun” yerine “Onlardan bir müddet ayrılın” olarak tercüme edilirse, kelime bu anlamda Kur’an’a daha uygun düşer.
Keza (darbe) kelimesinin Kuran’da tek vurmak diye bir anlama gelmez, “sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak, açmak, ayırmak” gibi anlamlara da gelir. (Nisa; 101) ve (Taha; 77) olduğu gibi.
Hz. Peygamber’in ailesinin etrafında geçinme sıkıntısı yaşayan 70 civarında kadından bahseden (İbni Mac’e, Ebu Davut) hadisi meşhurdur.
Buradan da anlaşıldığı gibi, o dönemde de kadınlar dövülmektedir. Artan şikâyetler üzerine inen ayetlerde, dayak başta olmak üzere, kadına karşı şiddetin bütün yolları kesilmek istenir.
Yani kadınlarını döven erkekleri şikâyet etmek üzere peygamberin kapısına gelen “mağdur” kadınlar için hiçte, “Onları dövün, dövmeye devam edin” diyen bir ayet gelir mi? Bu olacak şey midir? Bunun Kur’an’ın ruhu ile bağdaşır bir tarafı yoktur. Kaldı ki Kur’an daima mağdurun, ezilenin yanında olmuştur.
Bu ayetten sonra ne gibi gelişmelerin olduğunu bizzat Hz. Peygamber’in hayatına bakarak anlayabiliriz.
O, ömrü boyunca kadına el kaldırmamıştır. Bir ara hanımlarıyla sorun yaşayınca önce onlarla konuşmuş, sonra yatağını ayırmış ve bir müddet (iki ay kadar) onlardan ayrılmıştır. Sonra anlaşma sağlanınca tekrar dönmüştür.
Kurtubi’nin, Şafi’inin, Razi’nin ortaya koydukları görüşler, Nisa 35 ayetindeki (ve’dribuhunne)nin doğrudan anlaşılmamasının bir sonucu olsa gerek…
Şimdi ister istemez mantık insana şu soruyu sorduruyor:
Bir adam sinirli bir halde olsa, Kurtubi’nin, Şafii’nin, Razi’nin dediklerine nasıl uyabilir?
Eğer böyle olacaksa dövmenin caydırıcılığı kalır mı?
Böyle yapmak yerine, kelimenin içeriğinde zaten var olan “bir müddet ayrılma, ayrı kalma” daha doğru olacaktır.
Üstelik dövmenin hiç de hayırlı bir tarafı yoktur. Bu konuda başka görüşler, Hz. Peygamberin yaşantısı ortada iken, böyle hassas konuyu, “Taliban/Işıd/selefi” düşüncenin eline terk etmek, acaba kimin ekmeğine yağ sürmüştür?
Şu halde tıpkı içki, zina ayetlerinin aşama, aşama ve belirlenmiş bir hedefe doğru gitmesi gibi, evlenme de; aşama, aşama dövmeden vazgeçirip gayet medenice ilişkilerini düzenlemeleri öğütleniyor. Aşırı şiddet, geçimsizlik, “kadınlarını dövme” tedricen bu ayetle toprağa gömülmeye çalışılıyor.
Şiddetli geçimsizlik yaşayan aileler için ifade edilen yukarıdaki “beş aşamalı çözüm plânı” sadece Müslüman aileler için değil, bütün insanlık için evrensel çözümler önerdiğini söyleyebiliriz.
Kadına şiddetin alabildiğine arttığı bugünlerde bir kez daha hatırlamakta fayda var, kadını dövmenin dinde yeri yoktur.
Günümüzdeki kadın cinayetlerinin çoğu İslamsızlıktan ortaya çıkmaktadır.
Mahmut AKYOL