DİNDE ZORLAMA YOKTUR

logo5

DİNDE ZORLAMA YOKTUR

Fazla söze ne hacet!

Yani dini kabul ettikten sonra, bu dinde zorlama yoktur.

Yani Namaz, oruç, hac, başörtüsü gibi hükümlerin yerine getirilmesi gibi hükümlerde bir zorlama yoktur.

Kur’an’da, ne de Hz. Peygamber’in sünnetinde zorlama yoktur.

Herkes hesabını kıyamette Allah’a verecektir.

Dinden çıkmak isteyenler için, ne bir zorlama yoktur. Ne de dine çıkarken zorlama yoktur.

Kur’an’da dinden dönene mürted denir.

Müslümanın kanını dökmek ancak şu üç durumda caizdir.

Evlendikten sonra zina etmesi, cinayet işlemesi ve dinini terk edip cemaatten ayrılması…

Bir kadını başörtülü, devlet dairelerine, okullara, üniversitelere sokmamak, seçildiği meclisten bağırarak; “Bu kadına haddini bildirin” diye üzerine yürümek,

Bir esnafın ezan vakti dükkânı açık tutuyor diye kapatmayan, diğer taraftan oruç tutmuyor diye azarlamaya hakkı yoktur…

Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Afganistan olmuş ne yazar?

Tanrı adına insanı öldüren doğu ve insan adına Tanrı’yı öldüren batı, bu ikisi arasında kopmaz bilmez bir ilişki olduğunu ne zaman göreceğiz?

İslami dünya görüşü ve yaşam tarzı üzerinde yapılan zorbalıklara karşı, yazı yazmaktan öte meydanlarda, sokaklarda ve nihayet mahkemelerde klasörler dolusu cevabım olduğu için, bu yazıda daha çok zorbalığın “dini dünyadaki” teorik kökleri ile yüzleşeceğim.

Şimdi, Allah’ın kitabı der ki: “Sen hatırlat, sen ancak bir hatırlatıcısın. Dayatan bir zorba değilsin.”

Ğaşiye; 88/21-22

Ayette geçen “Sen musaytır değilsin” ifadesindeki musaytır, Türkçede “satır sallayan” deyimindeki satır ile aynı kökten gelir.

Buradan “dayatan, zorba” manası çıkıyor. Kimi müfessirler Mekke’de inen bu ayetin, Medine’ye gelince savaş ayetleriyle birlikte nesh edildiği görüşündedir.

Mekke’de “Sen bir dayatan zorba değilsin” diyen Kur’an, Medine’ye gelince “Artık dayatan bir zorba olabilirsin, nasıl olsa güç eline geçti” diyor öyle mi?

Kur’an’da savaş ayetleri zorbalık yapılsın diye değil; tam tersi zorbalığı ortadan kaldırmak için inmiştir. Tamamı böyledir ve hiçbir istisnası yoktur.

Buradan “Bütün sosyal içerikli ayetler ezilenlerden, mağdurlardan yanadır” gibi, “Bütün savaş içerikli ayetler zorbalığa maruz kalanlardan yanadır” şeklinde bir tefsir ilkesi daha çıkarabiliriz:

Oysa az önceki “Sen dayatan bir zorba değilsin” ayeti Medine’de de geçerli olmak icabeder ve kıyamete kadar da geçerli olması gerekir. Çünkü Medine’ye gelince, nesh (yürürlükten kaldırmak, silmek) bir yana “Dinde zorlama yoktur

Kur’an, peygamber üzerinden tüm Müslümanlara, din adına satır sallayan zorba (musaytır) değil; hatırlatıcı, hatırlatan (müzekkir) olmaları gerektiğini söylüyor.

Peki, Kur’an insanları hiçbir şeyde zorlamaz mı?

Az önce geçti, Kur’an’da hemen herkesin bildiği başka bir ayet var:

Dinde zorlama yoktur. Doğru ile yanlış birbirinden ayrılmıştır. Şu halde her kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, hiç kopmayan sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor” (Bakara: 2/256)

Bu ayet bir kimsenin din ile (İslam) kuracağı üç tür ilişkinin üçünde de zorlama olamayacağı manasına gelmektedir. Çünkü herhangi bir tahsis (sınırlandırma) yapmamaktadır. Şurada var, burada yok dememektedir.

Bir kimsenin “din ile ilişkisi” mantıki olarak üç türlüdür: Dine girmek, dini yaşamak ve dinden çıkmak… Kanaatimce ayette her üçünde de zorlama, hele de “devlet zorlaması” yasaklanmaktadır.

Tıpkı bizim Ebu Hanife’nin Emevi sultanının kıldırdığı cuma namazına zorla götürülmeye çalışılması ve zindanda işkence altında öldürülmesine şaşmamız gibi…

O çağlarda da sultanı eleştirmek, ona biat etmemek, verdiği hutbeyi protesto için cuma namazına gitmemek, vergi vermeyi reddetmek vs. namazı, zekâtı inkâr etmek, peygamberin vekili olan sultana hakaret, ona itaatten dönmek, cemaatten ayrılmak yani irtidat etmek (vatandaşlıktan çıkmak, vatana ihanet!) olarak algılanıyordu.

Demek ki “siyasi iktidar için dini fetva” olarak doğan irtidat fıkhının, iktidarı tarih olmuş fetvası hala sürüyor. Bugün için artık bunlar alelade dinden dönme olaylarına nasıl uygulanır?

Bakınız, “Din bir vicdanı işi” değil; “Vicdanla başlayan bir iştir.” Kökünde sevgi ve merhamet, gövdesinde akıl ve vicdan, dallarında özgürlük ve adalet, meyvelerinde ise dünya ve ahiret mutluluğu vardır.

Bu dinin kilisesi, papazı, din adamı, keşişi, rahibi yoktur. İslam imanı halkın gönlünde yaşar, “ma’şeri vicdanda” kök salar, özgür vicdanlarında boy atar. Toplum için yaşam kaynağı olan “Adalet devleti” vardır.

Onunla da can, mal, akıl, nesil, ırz gibi insanoğlunun temel değerlerini koruyup kollar; her tür zorbalığa mani olur. İslam’da devletin manası bundan başka bir şey değildir.

Bir kimse İslam’dan döndü diye İslam’ın şerefi azalmaz. İslam kişiyle değil; kişi İslam’la şeref kazanır. İzzet ve şeref bütünüyle Allah’a aittir.

Dünya zaten zorbalardan geçilmiyor. “Şu kalpsiz dünyanın kalbi”, insanlığın basireti ve vicdanı olan Kur’an’dan dahi din namına zorbalık çıkarılacaksa, artık tuz da kokmuş demektir…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.