KUR’AN VE İSLAM
Kur’an’ı Kerim, Allah’ın kelamıdır.
Bağlayıcı tek kitap Kur’an’ı Kerimdir.
İslam’ın ana kaynağı Kur’an’ı Kerim, yine İslam’ın pratikte yazılan kitabı, Hz. Peygamber’in sahih sözleri ve hadisleridir. Bu hadis metninden birisi Sahihi Buhari’dir.
Sahihi Buhari Hz. Peygamber’den yaklaşık 250 yıl sonra yazılmıştır.
Kaldı ki Sahihi Buhari, ortalıkta dolaşan binlerce hadisin sadece % 5’ini içine almış, kalan % 95’ini elemiştir.
Şu an bizlere önemli bir görev düşmektedir.
Oda bir üçüncü elemeyi yapacak olan çağın Buhari‘lerini ortaya çıkarmaktır.
Mevcut eserlerin üzerine sünger çekmeden yeniden ele alınmalıdır.
Bu yapılmadıkça İslam, mevzu hadislere dayalı mitolojik olayların istilasından kurtulmayacaktır.
Hadis üzerine yazılmış kitapların okunması konusunda kimse sorumlu tutulmaz.
Ama Kur’an’ı Kerim böyle değildir.
Kur’an’ı Kerim’i metin olarak değil, anlayarak okumak asıldır.
Kur’an’ı Kerim’i anlamı olarak değil, sadece sesi olarak vardır ve Müslüman kitleler bu sesle heyecanlanmaktadır.
“Kur’an’ı Kerim ziyafeti” çekmek için Müslümanlar, Mısır’dan, Lübnan’dan getirdikleri hafızların okudukları Kur’an’ı Kerim’i dinlemekte, onunla ağlamakta ve sızlanmakta…
Fakat kimse bir şey anlamamaktadır!
Böyle bir dindarlığı yönlendirmek, sömürmek, söğüşlemek gayet kolaydır.
Bu yüzden Müslüman diyarlarda dindarlık yerlerde sürünmektedir.
Kur’an’ı Kerim’i güzel sesli bir hafızdan dinlemeniz aslında sizi dindar yapmaz. Önce ne dediğini anlamak gerekir.
“Bu yasakmış, bu serbestmiş” diye bir bilgi edinmeniz, o bilgiyle, o idrak ve o bilinç patlamasıyla amel yapmanız gerekir.
Çağımızın en büyük İslam düşünürü kabul edilen Pakistanlı Muhammed İkbal 1920’lerde:
“Ey molla senin dinin kâfir üreten bir fabrika gibi, sen konuştukça, anlattıkça memlekette kâfir türüyor.”
“Bugünkü Müslüman âlemi, cihanın sırtında bir yük durumuna gelmiştir.” diyor.
Bu halleriyle Müslümanlar, yaşadıkları dünyanın sırtında bir yük değil, aynı zamanda bir bela olmuştur.
Yaşadığımız günlerin dünyasında Müslümanlar, dehşet ve nefret saçan çeteler görünümündedir.
Şimdi dünya bu tehditten nasıl kurtulacağının hesabı içindedir.
Siz istediğiniz kadar “İslam, insanlığın dünya ve ahiretini mutlu kılan nizamdır.” Durum hiçte sizin söylediniz gibi değil…
Şu an insanlığa sunulan İslam, hangi İslam?
Hiç düşünüyor musunuz?
Bütün Müslüman ülkelerde temsil edilen İslam, Kur’an’daki İslam değil ki…
Kur’an’da ki İslam olmadığını söylediğiniz zaman size hemen “reformcu” veya “zındık” diyorlar.
Gündem ne olursa olsun, Müslüman dünya bir veya birkaç kanlı haberle listede ön sıralarda.
Hatta çoğu zaman ne acıdır ki bunlar, insanlığın dünya ve ahiretini mutlu kılmak adına yapılıyor.
Bunlar, “İslam Mücahitleri” tarafından yapılıyor.
Muhammed İkbal’i tekrar hatırlayalım:
“Kalk” diyordu İkbal…
“Bu ümmet cihanın sırtında bir yük oldu; onu uyandıralım. Şehrin mescidinde öyle bir haykıralım ki, mollanın sinesindeki yürek erisin!” Diyordu…
O yürek yumuşamıyor ey İkbal!
O yürek kara yürek, katranlı yürek. O yürekte vicdan yok, insaf yok, akıl yok, izan yok. O yüreğin söz sahibi olduğu her yer cehenneme dönüşmüş.
Bir uyan da gör, ne haldedir Müslüman!
Uyan da gör, Işık ve aydınlık düşmanlarını ve Taliban ve Emevi faşizm kafalarını gör…
Maun Suresi;
- BAK şu dini yalanlayana
- İşte bak öksüzü hor görüyor.
- Yoksulun halinden hiç anlamıyor
- O namaz kılanların vay haline
- O kuru kuruya yatıp kalkanların vay haline!
- Çünkü gösteriş yapıyorlar.
- En küçük yardımı bile geri çeviriyorlar .
Mahmut AKYOL