HAYDİ, KUR’AN’I DOĞRU OKUYALIM

logo5

HAYDİ, KUR’AN’I DOĞRU OKUYALIM

Kur’an’ın muhatabı insandır. Düşüncesi de, insanın kurtuluşudur.

Kur’an metni ancak doğru okunursa anlaşılır.

Doğru okumak demek,  “Kur’an bana ne diyor” demektir.

Doğru okuyabilmek demek; hayata o gözle bakmak, o gözle görmek, o kulakla duymak ve o akıl ile akletmek demektir.

Çünkü O’nun her ayeti bir işarettir.

Her bir ayet, yolu belirlemek için çizilen şeritlere benzer. O şeritler karanlıkta yürüyen insana yol gösterir.

Bu,  “Sırat-ı Müstakim” dir. Yani aydınlığa, selamete kavuşmaktır.

O halde Kur’an’ın mantığını kavramaktan başka bir yol yoktur. Değilse okuma çabası beyhude bir çaba olur.

Zulmü yok etmenin ve adaleti hâkim kılmanın kitabı Kur’an’dır. 

Eğer bir belde de zulüm var ise, Kur’an anlaşılmadan okunuyor demektir.

Kur’an, bir ekonomi, siyaset, tarih, hukuk, ahlak kitabı değildir.

Kur’an bir istikamet kitabıdır.

Müslüman, o istikamette yürüyen kişidir.

Müslüman her ne yaparsa yapsın Kur’an esas almalıdır.

Kur’an hayatımızın her alanındadır.

En doğrusunu Allah cc bilir.

Dua, yakarış, secde ve tevazu halinde, kibirlenmeden, haddi aşmadan, çevreye zarar vermekten sakınarak, ahlaki tutarlığa sahip olarak, açı yoksulu unutmayarak kendini tutmasını bilmeye, savm

İmkânı olanın insanlık ve eşitlik gösterisine katıda bulunan insanlara, hacc

İhtiyaçtan fazla mal ve mülk biriktirmeyerek; fazla olanı herhangi bir orana bağlı olmaksızın sürekli vermeye, zekât

Yeryüzünde zulme karşı adaletin, yalana karşı gerçeğin, ezene karşı ezilenin yanında yer alarak mücadele etmeye, cihad olarak saymış ve sıralamıştır.

Örneğin Hz. Musa’ya verilen “dokuz ayetin” hepsi de söze dayalı apaçık delillerdir.

Şu hadis bunu apaçık tefsir eder:

“Bir Yahudi arkadaşına Bizi şu peygambere götürde “apaçık dokuz ayet” hakkında soralım dedi.

Bunun üzerine biz hep beraber Hz. Peygamber (s.a.v) ‘in yanına gittik. O ikisi soruyu sordular.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamanız,

Hırsızlık etmemeniz,

Zina yapmamanız,

Adam öldürmemeniz,

Sihir yapmamanız,

Faiz yememeniz,

Evli kadına zina iftirada bulunmamanız,

Savaşta kaçmamanız,

Cumartesi yasağına riayet etmenizdir”. Dedi.

Bunun üzerine o iki Yahudi ayağa kalktı ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in ellerini ayaklarını öperek şöyle dediler;

Şahadet ederiz ki sen peygambersin. Eğer kavmimiz tarafından öldürülmekten korkmasıydık, hiç şüphesiz sana tabi olurduk.

(Razi, Kurtubi, İbn Kesir).

Öte yandan Musa’nın asayı yılana çevirmesi, elini bembeyaz olmuş halde göğsünden çıkarması, denizin yarılması, kayadan su fışkırması Kuran’da anlatılan olayların tamamı İsrailiyat etkisi altında yapılmış olan yorumlardır.

Hz. Salih’in dişi devesi,

Hz. İsa’nın ölüleri diriltmesi, körleri iyi etmesi,

Hz. Yunus’un balığın karnına girmesi,

Hz. Yusuf’un gömleğinin babası Yakup’un kör olan gözlerini iyi etmesi,

Ashab-ı Kehf’in üç yüz yıl uyuması,

Hz. İbrahim’in ateşten kurtarılması vb.

Kuran’da anlatılan olayların tamamı yorumlardır.

Bir mucize dini olan Yahudiliğin kehaneti,

söz, akıl ve vicdan” dini olan İslam’ın berrak ve apaçık mesajı doğrultusunda yeniden ele almak gerekiyor.

Bunu için şöyle yapılmalıdır:

Dönemin kendi etkin tarihi, tanrı, devlet, imparatorluk ve din telakkisi, teolojisi, jeopolitiği, simgeleri, armaları, arkeolojik kazıları, yazma nüshaları vs. üzerine araştırma yapılmalıdır.

Birilerine göre ölülere ninnidir, ya da azaptan azat olsunlar diye bir tür okus pokus (hâşâ).

Birilerine göre, yangın söndürücü, ecza dolabı gibi duvar süsü, evin bekçisi, kullanma talimatını bile okumaya gerek olmayan çünkü kullanılmayan fakat nasılsa kazadan beladan koruyan emniyet aracı.

Peygamberin ahlakı olan Kur’an nerede, sizin evde mi?

İnsanlara hidayet rehberi olan Kur’an nerede camilerde mi?

“Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler, kâfirler, fasıklar, zalimlerdir” diyen Kur’an nerede, devlet erkânının çelik kasalarında mı?

Kıyamete kadar korunacak Kur’an nerede, okudukları ayetler köprücük kemiklerinden aşağıya inmeyen hocaların kursağında mı, hafızların midesinde mi?

İnsan denilen varlığın kullanma kılavuzu Kur’an nerede, el yazması, altın işlemeli, tarihi eser müzesinde mi?

Yoksa en yüksek değerin ona iman etmek ve cenneti kazanmak olduğunu bilmeyip de el altından çok paraya onu satmak isteyen kaçakçılarda mı?

Bedava inen vahiylerin kıymetini bilmedi insanoğlu.

Öyle ya bir metelik saymadı ki kırılana dökülene üzülsün.

Çiğnenen ahkâma üzülmek mi?

Ekmek ufağına basmak, büyük günahtır!

Hele bassa kazara, “tövbe tövbe, tövbe Allah’ım, tövbe Ya Rabbim” der, öper alnına koyar.

Ya ekmeği veren el kesiverirse rızkını, boğaz korkusu böyle adam eder de adamı, Allah korkusu, hesap korkusu, mizan korkusu aklının ucundan şöyle bir gelir geçer iğreti.

Dünyasını zora sokacak her şeyden korkan bu Kur’an milleti “ahireti nasıl olsa hallederim” yazmış kafaya.

Fırkalardan şikâyet ederiz ama fırkacılıktan kurtulamayız.

Tarih boyunca Müslümanların fırkalaşma neticesinde birbirleri ile savaşlarında, kâfirlerle olan savaşlardan daha fazla can kaybı olduğu da herkesin malumudur.

Bu durumdan herkesin şikâyetçi olduğu ve fırkalaşmanın hoş bir durum olmadığı Müslümanların tek bir bayrak altında toplaşması gerektiğinin her fırsatta dile getirildiği yine herkesin malumudur.

Müslümanların en büyük hastalığının teşhisi konulmuş fakat herkesin yazdığı reçete farklı olduğu için yine de birlikteliğin sağlanamaması neticesinde ensemizde pişirilen boza pişirilmeye devam edilmektedir.

Her fırka mensubu fırkacılık hastalığının  çaresinin kendi fırkasına dâhil olmakta olduğunu iddia ettiği için birliktelik bir türlü sağlanmamaktadır.

Kur’an, dün Müslümanların ortak kitabı idi, bugünde böyledir, yarında böyle olacaktır, maalesef  dün, bugün ve yarın Müslümanlar bu kitabın sadece adına inandıkları müddetçe şikâyet ettikleri sıkıntılarına çare bulamayacaklardır.

Çünkü Kur’an her fırkanın elinde oyuncak olmuş ve o kitap kendi fırkalarının haklılığına delil getirdikleri bir araç durumuna  düşürülmüştür.

Kur’an’ın önüne geçirilmiş olan kaynaklardan bir tanesi de çeşitli âlimlerin yazmış olduğu eserlerdir.

Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allah’a sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rabi’lerinedir. O, işlediklerini haber verir.” Enam s. 108. Ayet

Müslümanlar olarak yapılması gereken ilk şey, Kur’an’ın hepimizin ortak kitabı olduğu ve dini meselelerde tek hakemin Kur’an olduğunun fikir birliğine varılmasıdır.

Mahmut AKYOL

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.