“MÜMİN, MÜNAFIK, KÂFİR”

logo5

MÜMİN, MÜNAFIK, KÂFİR

Allah, şu üç tip insanı sorgular.

  1. Mümin, “verdiğim nimetlerimi ne yaptın?
  1. Münafık, Verdiğim bunca nimetlerime neden cimri oldun, cihat etmekten niçin kaçtın?
  1. Kâfir, Verdiğim nimetlerimi niçin inkâr ettin ve niçin gizledin?

Allah, ahirette ölüleri diriltir.

Sur’a üfleyen İsrafil’dir. 

Paranız ve ekonominiz güçlü olursa, sözünüzde güçlü olur.

Kur’an’da Âdem kıssası ve gerekse Habil, Kabil kıssası anlatılır.

Tâhâ Suresi’nin 120. ayetinde geçen:

Ve mülkün la yebla” ifadesi “servet toplamak, yıkılmayacak bir mülke” kavuşmak anlamına gelir.

Şeytan; Âdem’i, mülkiyet stoklamakla kandırdı.

Kabil’in, Habil’i öldürmesinin altında yatan bu duygudur.

Mülkiyet nasıl ortaya çıkmıştır. Bunun kaynağını konuşmak lazımdır.

Bu servet, hukuk ve adalettir.  

Önce İnsanlar tek bir ümmetti.

Daha sonra insanlardan bazıları Allah’ın mülkünde sağa sola sınır çizmeye, çit çevirmeye, “buralar benim” demeye başladılar.

Önceleri bekçi, ordu yerleştirdiler.

Sonra da, o alanın hesabını tutacak görevliler belirlediler.

Devlet, mülk sahiplerinin hesabını tutan kurumdur.

Ordu mülk ve servet sahiplerinin malını koruyan silahlı gücüdür.

Mülk konusundaki adalet, mahkemeler bunu icra eder, devlet bunu korur ve kollar.

Devlet, adalet devleti demektir.

Bu İslam kültüründe “Adalet mülkün temelidir” diye geçer.

Hz. Ömer şunu söyle der:

Adalet, iktidarın ve servetin temelidir. Servet ve iktidar bir kişi veya grup elinde kenz etmemelidir.

Devletin kendisi zaten adaletli olmak durumundadır.

Eğer halk kendi kendine adaleti sağlayabilse, devlete de gerek yoktur.

Ne zaman ki devlet, adaletle hüküm vermekten ve adalet uygulamalarından uzaklaşırsa meşruiyetini kaybeder ve halka da ayaklanma hakkı doğar.

Zümer Suresi 6. Ayet.

Mülk Allah’ındır” der

Necm Sûresi 39 âyet.

İnsan için emeğinden başka hakkı yoktur”.

Önce “Mülk Allah’ındır” ifadesinin doğru anlaşılması lazımdır.

Sahip olduğunuz hiçbir şeyin sahibi siz değilsiniz.

Eğer bir şeye sahip olduysan, onun için ne kadar alın teri döktüğünü ispat etmek zorundasın. Aksi halde gırtlağına kadar haramın içindesin demektir. 
Dünyadaki hayatın, insan hayatının temeli budur.

Fıkhın muamelat hükümleri bununla ilgilidir ve sahip olduğumuz şeylerin el değiştirme esnasındaki tutumları kapsar.

Kişinin ahlâkı da doğruluğu da dürüstlüğü de burada ortaya çıkar.

Hz. Peygamber (s) şöyle der:

Kişinin namazına, niyazına değil; siz dinar ve dirhemle olan ilişkisine bakın”.

Buradaki kasıt, kişinin sahip olduklarını nasıl kullandığı, eline bir güç, servet ya da iktidar geçtiğinde nasıl bir davranış sergileyeceğinin gözlenmesidir.

Kişi bir şeye sahip olduğunda şımarıyor, olmadığında ye’se mi düşüyor ona bakmamız gerektiği ifade edilir.

Kişinin dindarlığı burada ortaya çıkar. Kur’an diyor ki bunlarda kenz ve temerküz olmayacak.

Yani sahip olduklarımız (bilgi, servet, iktidar) bir kişi veya grubun elinde toplanıp, olmayanlara yönelik hegemonik ilişki geliştirilmeyecek demektir.

İslam’ın mesajını verdiği ikinci ana eksen adalettir.

Toplumda var olan eşitsizlikler ile ilgili duruma dinimiz ne demektedir.

Mesela bir adam düşünelim. Bu adam iki yüz köyün sahibi bir ağa ve köylüler de onun marabası. Köylüler adamın tarlalarında karın tokluğuna çalışıyor.

Çalışanın alın teri kurumadan emeğinin karşılığının değerinde verilmesi gerekir. Yani herkes yaptığından hesaba çekilecektir.

Mahmut AKYOL

 

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.