HER ÇAĞIN KİTABI YENİDEN YAZILIR

logo5

HER ÇAĞIN KİTABI YENİDEN YAZILIR

Yüzü aşkın nitelikli arkadaşım son yazıma yorum yaptı.

Yorumlar bir kitap kapsamında olacak boyutta.

Herkesten bir katkı bulunuyor.

Dünya hayatı, evrilerek devam ediyor. Mevsimler tazeleniyor.

Sosyal olaylar yenileniyor.

Geçmiş zaman, geleceğe ışık tutar.

Bir milletin siyasi, sosyal, askeri ve ekonomik gelişmelerini, diğer milletler kıskanıyor.

Bu sebeple olacak ki herkes, bir başkasının ayağını kaydırıp duruyor.

Yanlış yanlışı doğuruyor…

Şimdi bakın!

Dün açlar, işsizler, yoksullar, muhtaçlar, köleler, borçlular, çaresizler, öksüzler, fuhuş mağdurları vardı, bugün de var…

Dün terör, isyan, eşkıya, zulüm altında inleyen, “bir kurtarıcı yok mu” diyenler vardı, bugün de var…

Dün ile bugün arasında ki tek fark, sadece zaman, insan ve insan elindeki vasıtalardır.

Haksızda değillerdir.

Çünkü insanlar, yapıları gereği içinde bulundukları şartlara göre düşünür ve karar verir.

Biz meseleye ilim, tarih ve sosyoloji açısından bakmaya devam edelim.

Âşık Veysel’in; “Benim sadık yârim kara topraktır” sözü, bir hayatı özetler mahiyette…

O sadık yar size koyun verir, kuzu verir, süt verir, ekmek/et verir, lakin kazma ile kazıdıkça kıt verir.

Hakkın gizli hazinelerinin toprakta olduğunu anlatır. İnsanlığın kahir ekseriyeti bu hakikatten uzak olduğu için, çalmaya ve sömürmeye dün olduğu gibi bugünde devam ediyor.

Şu ayetlere bakar mısınız?

“Dedikodu yaparak, insanlarla alay edenlerin vay haline!  O, malı toplar ve onu sayıp durur. Malının gerçekten kendisini ebedi kılacağını sanır. Hayır, yemin olsun ki o Hutame’ye atılacaktır.” (el-Hümeze, 1-4)

Ya şu hadise:

“İnsanın iki vadi dolusu altını olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur.”

Hz. Ali:

Hakikat basittir ve tektir, lakin onu içinden çıkılmaz kılan insanın dünyaya olan hırsıdır”

Bu ayetlere bu hadise ve bu kelamı kibar söze bakıldığında, insanın ne denli önü alınmaz bir ihtiras içinde olduğunu görürsünüz.

Bütün Peygamberler, filozof ve düşünürler bu döngü içinde meydana gelen sorunlar için insana teklifler  sunmuşlardır.

Tarih boyu insanın kendisiyle, insanın insanla olan sorunları iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az ve sınırlıdır.

Bunları; Allah’a ortak koşma/itaat et, Öldürme, Çalma, Yalan söyleme, Zina etme, Ana/babaya asi olma, Yalan yere şahitlik yapma, İftira atma, Haram yeme gibi ilkeleri sayabiliriz.

İşte bu saymaya çalıştığımız şeyler dünde vardı, bugün de var.

Fakat insan kendi içinde ve dışındakilere karşı acımasız, zalim ve cahil olduğu için unutmaz.

Her kitap, kendi çağında yazılır.

Yani “İslam’ı dini düşünceyi” yeniden inşacı bir anlayışla ele almalıyız.

Birbirinin içinden çıkan, birbirini tamamlayan mal, para, sermaye, emek gibi değerleri istismara mahal bırakmadan devlet/millet olarak ihtiyaç sahiplerine pay edebilmeliyiz.

Sürekli olarak tutulan balığı yerde, bir türlü balık tutmayı öğrenmezsek, hep donup kalmaya mahkûm oluruz.

Hâlbuki tarih hiçbir zaman donmaz, su gibi akar, önüne kattığı ne varsa siler geçer.

Tarihin seyrini değiştirmek, iş ve değer üretmekle mümkündür.

Amel, bütün iktisadi faaliyetin temelidir. Emek, amel/iş  ile elde edilen şeydir, insanın ve insanlığın meşru zenginlik kaynağıdır.

Değerler zora, baskıya ve korkuya dayanılarak elde edilmemelidir.

Değilse insan, tembel ve bezgin olur. Baskıcı yönetimler insanları köreltir, yaratıcılıklarını öldürür, insanı kay pak ve hilekâr, ürkek, riyakâr yapar.

Ne yazık ki, yeryüzündeki Müslümanları ve bugün insanlığı akıl değil bu korkular yönetiyor…

Dünyayı açlık, yaşam ve ölüm korkuları yönetiyor…

Tarih boyunca her tür sömürücü, baskıcı, despot/diktatör ve nihilist sistemler, bu korkulardan dün olduğu gibi, bugün de beslenmektedirler.

Zaman, zaman insanlık bu sömürü, baskıcı, diktatör ve nihilist sistemlerin korkulardan sıyrılmasını bilmiştir.

Çağımızda, bu korkuların üstesinden gelebilmek mümkündür.

Ta ki, Müslümanlara ve insanlığa Hz. Peygamber tarafından gösterilen yola dönülebilinsin. Fakat bu yol/sünnet, bugün raflarda tozlanmaya terk edilmiştir.

Yeter ki Müslümanlar Kur’an’da ki İslam’ın kaynağını, Kitap ve Hikmete (Kur’an ve Sünnet) yüz çevirmesin!

Bunun içinde Müslümanlar önce kendilerini sorgulamalıdırlar.

Yeter ki İslam’ının üzerine düşen kara bulutlar,  Müslümanlarca kaldırılabilsin!

İslam’ın evrensel mesajını göz ardı etmesinler!

Mahmut AKYOL

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.