DİNİ HAYATA DÖNDÜRMEK
Diyanet İşleri Başkanlığı; ‘Terörü önlemenin yolu, gönüllerdeki çukurları kapatmaktan geçer’ diyor.
Elhak, doğudur.
Fakat hangi İslam?
Gönül çukurlarını kapatacak bir İslam!
İşte temel mesele budur…
Müslüman’ın başına gelen felaketlerin sebebi, ‘Sorgulanmamış eski İslam Kültürüdür.’
Yani, Müslüman’ın başına gelen felaketler, ‘Muhafazakâr’ İslam anlayışıdır.
Yani, Emevi dönemiyle başlayan, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemiyle devam eden; ‘Muhafazakâr’ İslam anlayışıdır. Bu anlayış, İslam zırhına bürünmüş Hint’in Tasavvufu, İran’ın Mitolojisi, Şaman ruh anlayışı, Arap Kültürü ve Irkçılığıdır. Ne acı bir durum…
Hâlbuki Allah tarafından yeryüzüne insanları terbiye etmek için bir din gönderilmiş, şimdi insanlar İslam ile terbiye olmaya çalışıyor.
Çünkü bu kavramlar, yani Karun, Firavun ve Haman’la din eksik kalacak, Allah’ın Dininin yeryüzüne niçin geldiği bilinmeyecektir.
Herkes Cahiliye Dönemi için yani Lat, Menat Uzza etrafında dönüp duruyor…
Lât, yeryüzünde beşeri otoriteyi,
Menat, Parayı temsil etmek için kullanılmıştır.
Uzza, güç ve kuvveti, bütün bunlara gem vurmak ve temsil etmek için kullanılmıştır.
Beşerin gönül çukurlarına kapatılmayacak, tahakkümü altında kalan masum ve mazlumlar için feryatları dinmeyecektir.
İnanıyorum ki, her kemalin bir zevali olduğu gibi bu tiranlıklarında bir sonu olacaktır.
İnsan egosuna gem vuracak olan Allah’ın dini ve kitabı ile bu azgın ve sapkın güçler, terbiye olmamak için direnseler de, kendi elleriyle kendi sonlarını hazırlayacaklardır.
Müslümanların gafleti, Allah’ın dini ve Kitabını şeklen görmüş olmalarıdır.
Aslında din ve kitap ruhundan, tarih, tabiat ve hayattan koparılmıştır.
İslam sadece ezberden ibaret kalmış, muska yapılarak boyunlara asılmış, bir ölü olduğunda hatırlanacak hal almıştır.
İddia ediyorum ki:
Kur’an; metin olarak tahrif olmamıştır. Fakat yaşayan bir din, yaşayan bir Kur’an ve yaşayan bir Sünnet’te kalmamıştır.
İslam Dünyasının hazin durumu zaten bunu ispatlamaktadır.
Bir misal vermek gerekirse:
Muhafazakâr Müslümanlar peygamberin ruhunun aramızda dolaşıp durduğunu, bedenen yaşadığını, Ona salatü selam getirmek gerektiğini, hatta bazı ayrıcalıklı kulların onunla konuştuklarını, dünya insanlığın istişarede bulunduklarını söylemektedirler.
Sormak gerekirse; ölülerin ruhlarıyla konuşmak büyük bir iftira değil midir?
İslam, ‘Mülk, Mucize ve Mevzu’ konularında ki yanlış anlamaların, doğrularla düzeltilmesi gerekir.
Değilse, bu sapkınlıklara bir son vermek mümkün olmayacak ve vicdanlar derin bir nefes alamayacaktır.
Unutulmasın ki, insan arzularını tatmin maksadıyla oluşturulacak her haksızlık insana kötülük getirecektir.
Otorite, (Devlet, saltanat, taht, egemenlik, ulus)…
Güç, (silah, petrol, toprak, nüfuz)…
Para, (sermaye, banka, altın, gümüş, dolar, Euro) için yeryüzünde kan dökülmeye, fesat çıkarılmaya devam ettikçe, kan ve gözyaşı dökülmeye devam edecektir.
Yaşadığınız çağa dikkat edin…
Otoriteden emperyalizm, güçten faşizm, para hırsından kapitalizm doğmuyor mu?
Yine dikkat edin…
Memleketin başına gelen en büyük felaket, muhafazakârlıktan, Sorgulanmamış eski İslam Kültüründen, yalan, iftira, çarpıtma ve İslam ahlakında yeri olmayan bilumum fasit işlerleden ileri gelmiyor mu?
Herkes düşünsün…
Hayatımızın neresinde bir sıkıntı varsa, orada bir İslamsızlık göze çarpmıyor mu?
Artık İslam’ın daha çok siyasi, sosyal ve iktisadi bakımdan sorunları yenilenmelidir. Bu bakımdan her aklıselim, ortak bir akılda birleşmeli, İçtihat kapısı yeniden açılmalıdır.
Din sürekli söylenen fakat gereği yapılmayan şey değildir.
Din geleneğe/folklora dönüştürülmemelidir.
Değilse din hayattan çekilir/gider…
Peki, din hayatın içine nasıl döner?
İçinde bulunduğumuz yok oluşa doğru giden yıkılış nasıl durur?
Benim görüşüme göre Kur’an tarih, hayat ve tabiat bağlamında yeniden okunmalıdır.
Dini düşünce hurafelerden temizlenmelidir.
Sorgulanmamış eski İslam Kültürü sorgulanmalı ve yeniden inşa edilmelidir.
Deforme olmuş zihinlerdeki İslam algısı yenilenmelidir.
O zaman İslam Âleminin sorunları son bulur, terör de sorun olmaktan çıkar…
Mahmut AKYOL