KÖLELİK VE CARİYELİK
Peygamberimiz ümmetine Allah’ın Kitabının dışında mülkiyet, miras bırakmamıştır.
Zaten öbür türlü olsa bile, işin içinden çıkamazdı.
Peygamberimiz, öleceğine yakın bir zamanda, çevresinde kâğıt kalem istedi. Acaba onunla ne yazacaktı?
Derler ki:
Peygamberimiz vefat etmeden 15 gün önce yatağa düşüce, Hz. Ayşe’yi yanına çağırdı ve dedi ki:
Ey Ayşe, evde yedi dirhem altın vardı, onları ne yaptın?
Hz. Ayşe dedi ki, duruyor.
Peygamberimiz onu hemen, ihtiyacı olanlara ver dedi.
Ayşe dedi ki, tamam ya Rasulullah.
Hz. Peygamberimiz dedi ki:
Hemen şimdi…
Hz. Ayşe gitti, yedi dirhem altını bir yoksula verdi.
Hz. Peygamberin son sözü şu oldu:
Yedi dirhem bile olsa Üzerimde herhangi bir mülkiyet bırakmadım. Rabbimin huzuruna çıkmaktan hayâ ederim dedi.
Hz. Peygamber geride herhangi bir soy/sop bırakmadı.
Hz. Peygamber işgal etti, astı, kesti, katletti, dokuz yaşında kızla evlendi. Bu görüşlerin tamamı Onun hayatında yer bulmak imkânsızdı.
Soru:
İslâm’da cariyelik ve çok eşlilik var mıdır?
Cevap:
İslâm’da cariyelik yoktur.
Cariye, esir düşmüş köle kadın demektir.
Eski çağlarda, esir kadınları köle yapıyorlardı, birinin yanına verilerek cariye, erkekler de köle yapılırdı.
Bizans’ta ve Sasani ’de bu görüş çokça uygulanıyordu.
Hatta “kölelik ve cariyelik, savaşların tabii bir sonucuydu”.
İnsanlar savaşta yenildikleri bir de borçlarını ödeyemedikleri zaman, “kendilerinin köle, kadınların ve kızların cariye olmasını göze almışlar” demekti.
Savaş meydanında esirleri öldürürlerdi. Ya da erkeleri köle, kadınları cariye yapardı.
Beled Suresi 13. ayeti olan Fekku Ragabe ile birlikte İslâm’da, kölelik kaldırdı.
Ama teorik olarak kaldırdı, insanların bunu uygulaması gerekiyor.
Bu ayet, Mekke’de daha ikinci yılda gelmiş bir ayettir, ilk mesajlardandır. İslâmiyet böyle başladı.
Peygamber dedi ki, “köleler özgürleştirilmelidir!”
Efendilik/kölelik kalkmalıdır!
Zengin ile yoksul arasındaki uçurum sona ermelidir!
Peygamber, Mekke’nin ileri gelen zenginlerini, toprak sahiplerini eleştirmeye başlayınca, dikkat çekti.
Mekkeli müşrikler, bu adam başak bir şey söylüyor! Dediler.
Kur’an’ı Kerim’de nüzul sırasına göre ikinci sure, “Kalem” Suresi’dir.
Kalem Suresi’nde anlatılan ilk kıssa ise, bahçe sahipleri kıssasıdır.
Bahçe sahipleri demek, Türkçedeki tam karşılığı “toprak ağaları” demektir.
Kur’an’ın anlattığı ilk kıssa, toprak ağaları kıssası, toprak ağalığını sona erdirmek için gelmiştir.
Topraklarda çalıştırılan köleler ve cariyeler vardı, Kur’an bunları özgürleştirmek için gelmiştir.
Gelin görün ki, Peygamberin vefatından sonra, insanlar bu defa kendileri köle ve cariye edinmeye başladılar.
İslâm’da evlilik dörde kadar, cariyelik diye bir sınır yoktur.
Eymân kelimesi Kur’an’da, sağ elin sahip olduğu demek değil, sözleşme anlamındadır.
Kuran, (eşlerinizi) dörder, üçer, ikişer indirerek evlenin diyor.
Peygamberimizde 59 yaşından, 63 yaşına kadar, dört yıl, (kendi için) evlenme işini kimse ile evlenmemiştir.
Cariye diye bilinen Maria ile evlendi. Kur’an’ı Kerim onlara, ey Peygamberin eşleri diye seslendi.
Kur’an’ın ehli beyt dediği yine Peygamberin eşleri; eşleri ile oluşan ailesidir.
Peygamber bir Arap kültürü içeresine doğmuş; Kuran’daki ayetler gelinceye kadar çok eşlilik yapmış, diğer sahabeler de yapmış, hemen, hemen hepsi böyle…
Fakat Kur’an’ı Kerimde bu işi bitirmiştir. Hükümler geriye doğru işlemez, ileriye doğru işler.
Buradan yola çıkarak denilebilir ki, İslâm toplumunda elli yıl içinde tek eşliliğe geçilmesi gerekiyordu.
İslâm toplumunda, yine elli yıl içeresinde, efendiliğin ve köleliğin kalkması gerekiyordu.
Elli yıl içeresinde zengin ve yoksul uçurumun en aza indirgenmesi gerekiyordu.
Toprak sahipleri, onların topraklarında çalışan marabalar, bunların kalkması gerekiyordu.
On yıl içinde babadan oğula geçme değil, meşverete ve şuraya dayalı, seçime, rızaya dayalı bir sistemin kurulması gerekiyordu.
Kıvılcım başlamıştı; bir akıllının çıkıp, Ömer’in yedi maddelik Şura Tüzüğüne yeni maddeler ekleyerek ilerletmesi gerekiyordu; camide, ortaya bir sandık getirilip seçim yapılmasına ramak kalmıştı.
Ali’de öldürülüp tasfiye edildikten sonra, Muaviye kılıcı çekti, geldi dedi ki, “Bizans ve Sasani ’de imparatorluklarında olduğu gibi, siz de burada bana biat edeceksiniz, sonra da oğlum Yezit’e biat edeceksiniz, biat etmeyenin de kellesini alırım” dedi, zorla biat ettirdi, bütün ulemadan biat aldı.
Saltanat böyle başladı.
91 yıl Emeviler, arkasından 550 yıl Abbasiler, 600 yıl Osmanlılar, böyle geldi geçti işte, demokrasi gelişemedi.
Hele, hele Kerbela sonrasında, bu iş bitti zaten; İslâmiyet, doğduğu topraklara gömüldü.
Mahmut AKYOL