HERKES KENDİ KADERİNİ YAŞAR

logo5

HERKES KENDİ KADERİNİ YAŞAR

       Sevgi ve Merhameti Sonsuz Allah’ın adıyla

  • Sizi Biz yarattık, sonra size biçim verdik. Sonrada meleklere “Âdem’i selamlayın” dedik. İblisin dışındakiler selamladılar, ancak iblis selamlamadı. A’raf Suresi 11
  • Allah buyurdu: Ben sana emretmişken neden selamlamıyorsun? İblis: “Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan” dedi. A’raf Suresi 12
  • Allah: ”Öyle mi? Yıkıl karşımdan. Burada büyüklük taslamak senin haddine değildir. Aşağılık küstah, defol!” dedi. A’raf Suresi 13
  • İblis ,” Bana kıyamete kadar mühlet ver” dedi. A’raf Suresi 14
  • Allah, “Peki mühlet verilenlerdensin” buyurdu. A’raf Suresi 15

İnsanoğlunun bütün sorumlulukları başından beri Allah’ın varlığı ve birliği gelir.

Genellikle insanoğlu uykudadır, lakin ölünce uyanır! Yine insanoğlu gaflet ve cehalet içindedir.

Hasta olma veya ameliyat olma gibi hallerde deprem, heyelan, yangın, tusinami vb. afetlerde akıllanır gibi olur fakat aciz kalıca gaflet içinde hayat süreriz.

Her birimiz her gün, an be an, o kaçınılmaz sona doğru yaklaşıyoruz. Keşke o son anda pişmanlık duymazak…

Defin sırasında bütün o gereksiz talkın verme, yemek verme, mevlit okutma, hatim yollama gibi uygulamalar yerine basit, kısa ve uyarıcı telkinlerde bulunabilsek…

Hayatta dün, bugün ve yarın vardır. Kur’an bu kavramlardan ‘yarına’ öncelik verir.

Nedir onlar?

Ölüm, Afet, Kıyamet…

Kur’an bu üç geleceği haber vermek suretiyle insanları uyarır ve insanların dünyadaki hayatını dengede tutmak ister.

Kur’an’ı Kerim dilinde Peygamberin geliş amacı ‘inzardır’. Yani Kur’an da ‘intizar’ yoktur. Yani bir kurtarıcıyı beklemek yoktur. Bu bağlamda İslam’da ‘mehdiyi’ beklemek yoktur. Bu Kur’an’ın yapısı ve ruhuyla bağdaşmaz.

Bu sebepledir ki Kur’an, insanlığın gelecekte sıkıntıya düşmemesi için bu güne önem verir. Gelecek için, bu günden hazırlıklı olmak gerekir.

Bu günün değerini bilmek için geçmişle bağlantı kurar. Geçmişte olmuş olan olayları örnek verir. Bunların en tipik örnekleri de Peygamber kıssalarıdır. Onlardan ibretler almamızı ve dersler çıkarmamızı ister.

Olaylar önceden yazılmış değildir. Sadece yaşanılanlar yazılır. Kader, evrenin yasalarıdır. Buna toplumsal Sünnetullah denir. İnsanın başına ne gelirse, o yapılır ve yaşanır. Başka bir ifadeyle söylersek, yaşadığımız yazılır.

Herkes kendi kaderini yaşar. Yani gün doğar, kaderindir… Gün batar, kaderindir… Dünya döner kaderindir… Doğa uyanır, doğa uyur, kaderindir… İnsan doğar, yaşar ve ölür, kaderindir…

Aslında insan başıboş bırakılmış değildir. Yani insan yaptıklarından hesaba çekilecektir…

Aşağıdaki duayı dilimizden eksik etmeyelim.

  • Allah’ım gücümüzü artır!
  • şmanlarımıza karşı bizi zayıf eyleme!
  • Allah’ım bizi kibir, haset, gıybet ve inada bulaştırma!
  • Bizi kendimize bırakma!
  • Bizi mahrumiyet içinde koyma!
  • Bizi yetimin, yoksulun ve ezilenin yanından ayırma!
  • Âmin… Âmin… Âmin…

Hayatın, ölümün gerçek sahibi, idare edeni, kudret sahibi sonsuz Allah’tır! Yine de mahiyetini Allah’tan başka kimse bilmez.

O son gün geldiğinde “kıyamet” kopacak, insan “hesaba” çekilecektir.

O halde; Allah bizi ”iyi, güzel, doğru” yaşamaktan ayırmasın…

Kur’an’ı Kerimi anladığını söyleyenlerin içinde bizi, Kur’an’dan bihaber kılmasın.

  • Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber…
  • Hiç, güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
  • Öleceğiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun!
  • Ölümü de öldüren Rabb’e secdeler olsun!
  • O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner,
  • Azrail’e “Hoş geldin” diyebilmekte hüner ister“(Necip Fazıl Kısakürek)

Mesela insan öleceğini bilir fakat görmezden gelir. Çünkü dünya hayatı insana cazip gelir. Gün gelir ölüm kapıyı çaldığı zaman O “ses” dünyamızda yankılanır.

Halk beni anlamıyor’ diye halka kızma! Hele halka hakaret etme! Bu patolojik durumdan, çıkmak zordur.

Bu zorluğu Hz. Peygamber yaşadı. O Medine’ye geldiği zaman ilk şu konuşmayı yaptı:

İman etmedikçe cennete giremezsiniz.

Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.

Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız.

Birbirinize haset etmeyiniz.

Birbirinize hasım olmayınız.

Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz.

Ey Allah’ın kulları!

Kardeş olunuz!”

Demek ki sevgi selamı yaymakla kazanır. Selamı yaymak, önüne gelene selam vermek değildir. Selamı kalpten kalbe köprü kurmaktır.

Köprü kurulmazsa, insanlar birbirini unutur. Unutunca da insanlarda bencillik başlar.

Hz. Peygamber Medine’de 18 kabileyi bir araya getirerek, onları kendi dinlerinde ve kabile ve geleneklerinde serbest bırakmıştır. Medine’yi, barış ve adalet yurdu yapmıştır…

Medine sözleşmesinde en çok kullanılan adalet ve sulh kavramıdır.

Mahmut AKYOL

IGRA

logo5

IGRA

Allah kendisine farz kıldığı Sevgi ve Merhameti insanda görmek ister. Lakin insanlık bu tarihi yürüyüşü hep bozmuştur.

Kur’an’da Âdem’in “cennetten kovulması” yoktur. Kovulan şeytandır.

İnsanoğlu içinde dolaşan kötülük dürtülerini sürekli kovmuştur. Eğer bu kovulma olmasa, damarlarda kanın dolaştığı gibi dolaşıp durur…

Kur’an’a göre manzara şudur:

Ey insanlar! Sizi tek bir özden (nefs-i vahide) yaratan, ondan da iki eş (zevç) yaratan, sonra ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türetip çoğaltan Rabbinizin bilincinde olun. Adını dilinizden düşürmediğiniz Allah’ın öfkesini çekmekten sakının. Aile bağlarını gözetin. Allah hepinizi görüyor.” (4/Nisa; 1)

Allah, adalet ve eşitlik yolunu, Hz. Peygamberle gönderdi. Kur’an bize yolumuzu gösterdi. İnsanoğlu yeryüzüne “Ortadoğu” denilen coğrafyadan dağılmıştır. Fakat zamanla bu bölge çöle dönmüştür. Zorlayıcı iklim şartları insanları göçe zorlamıştır. Bu anlamda Allah’ın Kâbesi, Âdem’in evi olmuştur. Çünkü orası aynı zamanda Suların kuzeye çekilmesiyle birlikte insanlığın yeryüzüne dağıldığı yerdir.

Cennet kıyamet koptuktan sonra, ahrettin yurdu olacaktır. Burada insanlığın birliği ve eşitliği esastır. Farklı karakterdeki yapılar, insanları birbirinden üstün kılmaz. Üstünlük, Allah bilinciyle yaşamaktır.

Igra aydınlığın, zenginliğin, ilerlemenin inşasıdır. Bu anlamda Igra iyiliği, güzelliği, doğruluğu, bilimi, teknolojiyi, insanca yaşamayı, temiz ve güzel ahlakı emreder. Igra özellikle insanın, Kur’an’ı teberrüken okumasıdır. Yani Suudiler Kur’an bizde indirildi, Mısır’lılar Kur’an bizde okundu, Türkler Kur’an bizde yazıldı diye övünüp durmuşlardır. Hâlbuki üstünlük takvadadır.

Buna rağmen Kur’an’ı anlamaya çalışan Müslümanlar, hep yerinde saymış, ve  birçoğu Emperyalist güçlerin değirmenine su taşımıştır.

Hz. Peygamberin vefatından sonra dinden dönmeler baş gösterdi. Sebebine gelince, Kur’an yeterince anlaşılmadı. Eğer tam anlaşılmış  olsaydı, dinden dönenler olmazdı.

Hâlbuki Hz. Peygamber’e “Oku” denildiğinde, onun elinde okuyacağı bir metin yoktu. O hayat boyu okumuş, ilan etmiş, haykırmış, itiraz etmiştir…

Bu ülkenin Müslüman aydınlarını büyük bir görev bekliyor. O da İslam dinini hurafelerden, hikâye ve masallardan, efsane ve mucizelerden kurtarmasıdır.

ABD ve Batı’nın revize ve kontrol ettiği bir İslam anlayışı Müslümanlara bir yarar sağlamamıştır.

Dini Allah’a has kılmalıyız. İşte tevhidin aslı budur.

Yani toplumlar, dünya hayatı için aldanmıştır. İnsanları bu gafletten kurtarmak için Allah Peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bütün Resuller, Nebiler ve insanlar yalnız Allah’a ibadet etmişledir. Tağutlara’da  kulluk etmeyi reddetmişlerdir.

Muhakkak ki her topluluğa Resul gönderdik. Allah’a ibadet etmelerini ve Tağuttan sakınmalarını emrettik.” Nahl süresi 36

“Biz senden önce hiçbir Resul göndermiş olmayalım ki, ona: “Benden başka ibadete layık ilah yoktur. Bana ibadet ediniz” diye vahyetmiş olmayalım.” Enbiya süresi 25

Resulleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir. Ayetlerimizi inkâr edenlere, yoldan çıkmalarından ötürü azab dokunacaktır.” En’am süresi 48-49

Meselelere “politik, ekonomik ve sosyal” açıdan bakıldığında görülecek ki, milyonlarca insan aç/susuz, bir o kadar insan yersiz yurtsuz, Dahası Birleşmiş Milletler çaresiz…

Şimdi muhtelif Araf süresi ayetlerine bakalım:

  • Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.” Araf süresi 40
  • “İman edip salih ameller işleyenlere gelince ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz. İşte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” Araf süresi 41
  • “Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız, iyi işler sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.” Araf süresi 42
  • “Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’d ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlere!” diye seslenir.” Araf süresi 43
  • “Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahreti de inkâr edenlerdir.” Araf süresi 44
  • “İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A’râf üzerinde de bir takımadamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.” Araf süresi 45
  • Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. Araf süresi 46
  • “A’râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!” Araf süresi 47
  • “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı? Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler. Araf süresi 48
  • “Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler. Araf süresi 49
  • “Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi nasıl inkâr edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz.” Araf süresi 50
  • “Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik.” Araf süresi 51
  • “Onlar ise ancak, “Görelim bakalım!” diyerek Kur’an’ın bildirdiği sonucu te’vilini bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.” Araf süresi 52
  • “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.” Araf süresi 53

 Mahmut AKYOL

VAHİY VE İLETİŞİM

logo5

VAHİY VE İLETİŞİM

Her insan bir âdemdir, Âdem her insandan yeniden doğar. İlk âdemle anlatılmak istenen neyse, her doğan insanla da o anlatılır. Buda bize hayatın karmaşık değil basit bir şekilde kurgulandığı gösterir. Müslüman zihin buna “tevhid” demiştir.

Eşya belli kanunlara uyar, hayvanlar içgüdüleriyle hareket eder, insanlar iradi bir yol çizer.

Ancak kula bu konuda baskı yoktur. Burada özgürlük ve tercihte bulunmak asıldır.

“Hakikati küçük guruplar söyler, büyük guruplar ise kervana koşarlar.”

Ey göklerin ve yerin Rabbi! Bilgimi artır, gerçeği bize öğret ve ondan bizi ayırma!”

Siyasileşmiş aydınlar, Batı kültürünün etkisi altında kalanlar, bu ülkede gezdikleri sürece bu tür sözler devamlı olarak duyulacaktır. Cahil kalmış ve cahil bırakılmış milletlerde anarşi ve terör tedavülden hiç kalkmayacaktır.

Herkese bu geminin içinde yaşayacağı kadar bir yer vardır, fakat gemiyi delmemek şartıyla

Eğer bir ülkede dirlik ve düzenlik sağlanmak isteniyorsa, bu siyasi değerlerden asla vazgeçilmemelidir.

Yeryüzünün en gerçekçi, en hakka, hukuka, adalete riayet edenlerin başında Müslümanlar gelir.

Yine yeryüzü gerçeğinden en çok kopmuş ve uzaklaşmış olanları Müslümanlardır. O yüzden iflah olmuyorlar!

Dinin direği olan değerlerle ilk tanışanlar Müslümanlardır. Doğruluk, dürüstlük, hak, adalet, ahlak, iyilik, güzellik, söz, vefa, sadakat vs. Bunlar sadece kulun kendisi ile Allah arasında bir bağdır.

Aslında bu değerler insanı ve toplumları kötülüklere karşı korurlar. Bu değerler olmadığında insanlık şaşırır ve alçalır.

Çünkü insan dünyada en büyük düşman, kişinin kendi kötülüğüdür. Bu kötülüğün sembolik adı da “şeytan”dır. Hayatta, insana verilmiş en büyük nimet, “vakittir”.

***

Allah’ın Peygamberleriyle ilişkisine vahiy denir. Vahiyle Peygamberlere Kitaplar vermiştir.

Allah’ın kullarıyla ilişkisi Kur’an’dır. Bu da iyi, güzel ve doğru istikametinde olmaktır.

İnsanın öyle bir yeri var ki, buna “hafıza” denir.

Hafıza (akıl), bellek insan için vicdanıdır. Yani bilgisayarın hard diski gibidir.

İdrak, bilgilerin kaydedildiği yerdir. İşte kişinin iradeli olması, bilinç sahibi olması bu demektir.

“Derdi olmayanın aklı yoktur,” denilmiştir. Lakin nice akıllı insanlar var ki, inkârları sebebiyle dertleri yoktur.

Cenab-ı Hakk, bizden iman etmemizi istiyor.

Cenab-ı Hakk, insana şöyle buyuruyor:

Sorumluluktan kaçmayın, hiçbir zaman kendi sorumluluğunuzu bir başkasına yüklemeyin”.

Çünkü insanlar yeni bir dine değil, yeni bir din anlayışına muhtaçtırlar.

Eğer insanoğlu dünyadan, imansız ve amelsiz giderse, onun cenazesinde milyon insanların olmasının hiçbir kıymeti yoktur.

Eğer bu insanların cenazelerinde milyonlar varsa sebebi şöhret budalası olunmasıdır.

***

Hayatta dün, bugün ve yarın vardır. Kur’an bu kavramlardan ‘yarına’ önem ve öncelik verilir.

Ölüm, Afet, Kıyamet! Kur’an bu üç geleceği haber vermek suretiyle, insanları uyarır ve insanların dünyadaki hayatlarını dengede tutmak ister.

***

İslam diyarları pay-ı mal edilirken; siz ey kendisini Müslüman görenler, sizler ne güne duruyorsunuz?

Eğer yaşıyorsanız, durmayın haydi ayağa kalkın!

Birlikte kenetlenin!

Düşmanlar karşısında yekvücut olun!

Kemiyetiniz ne olursa olsun, keyfiyetiniz size üstün gelecektir!

Sabredin! Buna inanın! İman edin!

Bundan asla şüphe duymayın!

Ey insanlar, dünya hayatınız sürüyorken sizin bir derdiniz ve bir davanız olsun. Derdinizin başında ‘ahretiniz’ olsun. Mutlaka cihat ve infak endişesi taşıyın. Çünkü münafıkların safında olmakta vardır…

İyilik, güzellik ve doğruluk içinde bir endişeniz olsun. Çünkü sonunda pişman olmak vardır.

***

Kur’an’ı Kerim dilinde Peygamberin geliş amacının adı  ‘inzardır’. Fakat ‘intizar’ yoktur.

Fil-Hakikat Kur’an’ı Kerimde, kendisinin dışında bir kurtarıcıyı beklemek yoktur.

Bu bağlamda İslam’da ‘mehdiyi’ beklemek yoktur.

Mehdiyi’ beklemek, Şia da ve Hıristiyanlıkta vardır.

Mehdiyi’ beklemek, Şia da kaybolan son imamdır.

Hıristiyanlıkta da Hz. İsa’nın gökten yeryüzüne inmesidir. Bu iki tutum, Kur’an’ın yapısı ile bağdaşamaz. Bu sebeple herkes sorumluluk taşımalıdır.

Yardımlaşmak, vermek, paylaşmak ilişkilerimizde ölçümüz olmalıdır. İyiliklerimiz ve sorumluluklarımız gönülden olmalı, gönülden çıkacak olanlar da toplumsal faydaya dönüşmelidir.

***

Kindar yürek darlığı, kıskançlık, haset duymak, bencillik etmek, kibirli ve gururlu olmaktır. Bu duygular, kindar olan birinin elinde büyür ve yaşar.

Dahası kindarlık yalan ve aldatma iç içedir. Kindarlığın ilacı; alçakgönüllü ve mütevazı olmaktır. Bunları iyilik, güzellik ve doğruluk besler.

Komşuların birbirleriyle iletişim içinde olmuş ve olmaları gerekir. İletişim içinde olmaları duygu, düşünce ve bilginin birbirlerine aktarılmasıdır.

Kavga etmek bir iletişim biçimidir. Küslük, iletişimsizliktir. İletişim tek taraflı değil, karşılıklıdır. Beden dilini iyi kullanın ve kullanılan kelimeleri iyi seçin.

Eğer alıcı kişi vereceklerinize hazır değilse iletişim yolu tıkanır. İletişim ortak noktalarda etkili olur. Taraflardan birisi hattan çıkarsa iletişim kopar. Bu aynı zamanda propaganda tekniklerini hatırlatır. Kısaca iletişim bir bütündür.

İletişim kurmak istediğiniz tarafın ne dediğinizi anlayabilmesi için, daha doğrusu sözünüzün etkili olabilmesi için her iki tarafında aynı kültür içinde olması gerekir.

Gözler gönüllerin aynasıdır. Dolayısıyla karşınızdakine yüreğinizden konuşursanız etkili olursunuz. Tabii yürek demek, inanmak demektir.

Mahmut AKYOL

 

DİL, TARİH VE KUR’AN

logo5

   DİL, TARİH VE KUR’AN

  • Allah, Âdeme eşyayı kavratmak için ona isimleri öğretti.
  • Allah, topluma mesajını o toplumun diliyle gönderdi.
  • Allah, Kur’an’ı Araplara kendi dili üzerinden insanlığa indirdi.
  • Allah insanlığa kendi dili üzerinden Kur’an, Sünnet ve ahlâkı vererek, insanı yanlıştan, suçtan ve günahtan kurtardı.
  • Kur’an’ı Kerim bize öğütler verdi. Fakat son zamanlarda Kur’an’ı Kerim ile Müslümanların arası açıldı…

     ***

  • Ahiret hayatı içinde zengin-yoksul yok. Orada devlet yok. Orada Jandarma yok. Orada Polis yok. Orada Sınır yok. Orada Yöneten yok, yönetilen yok. Biz bu hayata cennet diyoruz. Bunlar ahirette bir gün olacaktır…
  • Kıyamet, “ayağa kalkış” demektir. Bu insanlığın ayağa kalkışı demektir. Bir gün ölenler ayağa kalkacaktır. Bu ayağa kalkışa kıyamet denilecektir. Buna da dirilişin dünyevi yüzü diyoruz.

       ***

  • Senin göğsünü şerh etmedik mi?” İnşirah Suresi 1 Ayet

Bu şu demektir:

Senin içindeki sıkıntıyı gidermedik mi, genişlik ve ferahlık vermedik mi?

Göğsün yarılması, kalbin yıkanmasıyla bir alakası yoktur.

       ***

  • Allah, İslam’ı dünyada yaşansın diye gönderdi.
  • Evrenin ruhu ve nuru Allah’a aittir.
  • Namaz, oruç, hac ibadetleri ve anlamları çok derindir. Eğer buna müdrik olmazsan, kendi kendini boş yere yormuş olursun…
  • Eğer Allah’ın gücünü görmek istiyorsanız, Sultan Ahmet Camii’ne bakmaya gerek yoktur. Yeryüzüne ve Gökyüzüne bakın, Allah’ın büyüklüğünü oradan daha iyi görürsünüz.
  • Dindarlığın ölçüsü komşusu açken tok yatmamak, harama el uzatmamak, hayâdan yüzü kızarmak, utanmak, gönül incitmekten korkmak, ateş görünce ürpermek, yolda parçalanmış kuşa acımak, merhamet, insaf gibi hallerdir.
  • Bunların yanı sıra namaz, oruç ve hac akıp gelen dini dünyaya katılmanı sağlar. O nehirden birlikte akarsın. Nehrin döküleceği denizin yönünü gösterme imkânı verir. Keza Allah’ı daha bir içinde hissedersin. Hayat mecralarında daha güçlü yürümen için sana manevi destek sağlar.
  • İslam barış dinidir. Bu barış dinine kimseyi inandırmak zorunda değilsin. Fakat Müslümanın tebliğ gibi bir sorumluluğu vardır.
  • Toplumlar barut fıçısı gibi, birbirlerine karşı duydukları öfke ve mezhep farklılıkları hala sürmektedir…

***  

  • âdem ilk insan mıdır? Değildir. İnsanlaşmayı yani beyte (ev), şeriata ve ahlaka dayalı yaşamı başlatan ilk insanların sembolik ismidir. Şeytanın ateşten yaratılması demek, insanın içindeki kötülük dürtüleri olan ateş (öfke, şehvet, ihtiras) ile temsilidir.
  • Kur’an Âdem’e değil; yaptığı eve ilk ev der. Bundan’ da Kâbe kastedilir. Sonra Allah bunu kendi evi olarak simgeleştirmiştir. Buda ev ve aile yaşamı, yani uygarlığın başladığı yer anlamındadır.

      ***

  • Yasin kuranın kalbi midir?
  • İhlâs suresi Kur’an’ın üçte biri midir?
  • Kur’an inmeseydi “vel asr” insanlığa yeterlimidir? Bu tür ifadeler Müslümanları Kur’an okumaya yöneltmek içindir.

      ***

  • İnsanlara kıyametin zamanını soruyorlar. Onlara de ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.”

Ahzab Suresi 63 Ayet

  • Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır.

Bakara Suresi 7 Ayet

      ***

  • Kur’an’ı Kerimin akıl, bilim ve ahlaktan ibaret olduğu söylenir. Asıl olan “Allah ile” birlikte En büyük sorumluk, Allah’a aittir. Rahmet ve adalet ile hareket eden Allah, hayata ve diğer varlıklara Rahman ve Rahim sıfatlarıyla muamele eder.
  • Allah, hayata ve diğer varlıklara asla zulmedici değildir. Tarih boyunca Allah, erdemli ve dürüst insanların vicdanında var olmuştur. Bu şekilde de varlığını sürdürecektir.

      ***

  • Allah, dağlar, taşlar, yerler, gökler, sular, karıncalar, kuşlar vs. varlıkları dile getirir ve konuşturur. İşte Kur’an bu tür davranışlara sahip insanın unutkanlık ve inkârını gidermek amacıyla “oluş ve akışı” anlatırken sürekli Allah kavramını öne çıkartır.
  • Her şeyi yapıp eden Allah’tır. Yağmuru yağdıran, suları akıtan, canlıları yaratan, güneşi, ayı, yıldızları döndüren, gece ve gündüzü birbiri ardınca çeviren, hidayet veren, delalete düşüren, rızkı daraltan ve genişleten Allah’tır.

***

  • Allah’ı unutan veya inkâr edenler görmeli ve bilmeli ki, Evrenin bir sahibi vardır. Bu sahip Allah’tır. Buna karşılık insanın da sorumluluk içinde olması gerekir.
  • İşte Kur’an, bu dille kozmik oluş ve akıştaki, Allah gerçeğini unutan veya inkâr edenlere seslenir. Nankörün vicdanında şuur uyandırmak ister.
  • Sonra da insani şuur ve eylemler şükür, içtenlik ihlâs, takva, erdem ve dürüstlük, sebat, tövbe ve özür dilemek, istiğfar, saygı, ahlak ve adalet, ortak iyiliklere maruf hizmet, ortak kötülüklerle münker mücadele davranışlardır.
  • Bu davranışları bilinç haline getirmek, insanın en büyük işi olsa gerek…

         Mahmut AKYOL

 

 

 

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR!

logo5

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR!

Birde baktın ki, içecek bir yudum su kalmamış…

Ne yaparsın?

Elinde satın alacak bir sürü para, alınacak bir yudum su yok…

Ne yaparsın?

Hâlbuki insanın ölümüne ve dirimine su lazım…

Söylenir ki Şeytan bir yudum su karşılığında insanın imanını satmasını ister…

İnsan iman zayıflığı karşısından çaresizdir ne yapsın!

***

İslam’ın şartı beştir.

  • Savım,
  • Salât,
  • Hac,
  • Zekât,
  • Cihat,

Doğru olan budur.

Bu son şart değiştirilince adeta diğerlerinin içi boşaltılmıştır.

***

Hz. Peygamberin en büyük sünneti kendi doğrululuğudur. Müslüman’ın en büyük işi de, bu doğruluğu gücü nispetinde yaşamasıdır!

Bundan şu anlaşılır: İnsanlar kendini kal ehli değil, hal ehli ile anlatması lazım

***

Hz. Ali şöyle dedi:

Dünya; ceza ve mükâfat yeri değil, imtihan yeridir. Ahiret imtihan yeri değil, ceza ve mükâfat yeridir. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları yüzünden ceza veya mükâfat görürler.”

***

Sen iyi, güzel ve doğru istikamette ol…

Sen hayâ timsali ol…

Sen Ömer ol…

Ömer’i bekleme…

Yeter ki sen Müminlerden ol…

1.Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
2.Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.
3.Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.

Mü’minun Suresi 1, 2, 3 Ayetler

***

Yeryüzünün sorunları, adaletsizlik ve eşitsizlikten doğar. Eşitsizliğin sebebi, “hırstır”. “Hırs” kötülüktür. Kötülük, içimizde ki “şeytandır”.

***

Din, kötü duyguları frenlemek için geldi. “Her kim Din’in gereklerini yerine getirir, pratiğe döker, ikiyüzlü davranmazsa; Allah, o insanın etrafında bir sevgi halesi oluşturur, insanlarda bu saf iman etrafında toplanır.”

8.Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.
9.Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.
10.İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. Mü’minun Suresi 8, 9, 10 Ayetler

***

Kur’an’ı Kerimde bazı hayvan isimleri vardır. Araplar kızgınlık hallerinde bunları, birbirlerine karşı kullanırlardı…

Mesela; ‘aslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibi’ veya ‘aşağılık maymunlar olun veya ‘kitap yüklü eşekler’ veya ‘dilini sarkıtan köpek gibi’

Mesela; aşağıda ki maymun benzetilmesindeki maksat, insanın iştahının ve tutkularının peşinden gittiği içindir. Yoksa maymun aşağı bir mahlûk değildir.

Mesela; Domuz eti yemekten maksat, insanın domuzlaşması, önüne gelen helal-haram her şeyi yediği içindir.

Zira insanları, hayvanları, maymunları, domuzları, bitkileri, dağları, yolları, pınarları, çiçekleri yoktan yaratan Allah’tır.

***

Kur’an’ı Kerimde, kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldı hükmü doğru değildir. Erkek ve kadın beraber yaratılmıştır. 12.Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.
13.Sonra onu az bir su (meni) halinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik.
14.Sonra bu az suyu “alaka” haline getirdik. Alakayı da “mudga” 2yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir!

Mü’minun Suresi 12, 13, 14 Ayetler

“Biz sizi tek bir nefisten, tek bir türden yarattık. Onu da bir çift var ettik. Onlardan kadınlar ve erkekler türettik Nisa süresi ayet/1

***

Lut kıssasında sapkın bir olaydan bahsedilir. Şehrin zenginlikten şımarmış ileri gelenleri kadınlarını bırakmış; erkek çocuklarına ve gençlerine zorla, kapılarını basarak, musallat olmuşlardı.

Bu sefer, Lut Peygamber’in kapısına dayanmış, ‘Gelenleri bize ver’ demişlerdir.

Lut Peygamber’de, ‘Beni misafirlerimin yanında rezil etmeyin’ demişti…

Lut Peygamber, bu zorbalarla karşı karşıya kalmıştır.

Yeryüzünde bir zorbalık varsa, mutlaka karşı çıkılmalıdır.

***

Hz. Peygamberin dokuz yaşında bir kızla evlendiği söylemi doğru değildir.

Doğrusu Hz. Peygamber Ayşe ile evlendiğinde, kendisi 53–54; Ayşe de 19–20 yaşındaydı.

O günkü toplumda kadınlar doğdukları yaşa göre değil, regl görmeye başladıkları yaşlarını söylerlerdi.

Yani 9’uncu yılım demek regl görmeye başlayalı demekti…

***

Kur’an’ı Kerim’in geliş sebeplerinden biride, çok eşliliği teke indirmek içindir. Zaten o dönem Arap toplumunda çok eşlilik yaygındı. Mekke, Medine 7’inci yüzyıl orta Arabistan’da bir çöl kasabasıdır. Herkesin zaten yanında 10-15 tane kadın vardı. Tek eşli olan kimse yok gibiydi. Her erkeğin on tane cariyesi vardı.

***

Kur’an’ı Kerim’de kadını dövmek yoktur.

İslam, kadınları dövün demiyor.

Dövmek diye bir şey yok. Toplumda dövmek var, Fakat Kur’an’ı Kerim’de yoktur. Kurtubi, Şafi, Razi gibi âlimler, dövmeyi çeşitli şekillerde almış olsa da doğru olan; Hz. Peygamberin uygulamasıdır.

Hz. Peygamber evliliği boyu hanımlarına bir kez olsun, el kaldırmış değildir. Hanımlarıyla problem yaşadığı zamanda, önce onlarla konuşmuş, sonra yatağını ayırmış ve anlaşma sağlanınca da tekrar eski yaşamına geri dönmüştür.

Diğer yandan geçinemeyen eşlerle ilgili beş şey söylenmiştir.

  1. Önce oturun konuşun,
  2. Sonra ev içinde yatakları ayırın,
  3. Sonra evi ayırın,
  4. Sonra saygın hakemler çağırın onlara durumu bahsedin,
  5. Eğer o da olmuyorsa boşanın,

***

İslam’da kadına “Zina” sebebiyle Recm, adamı taşlamak yoktur. Onlar Kuran’da geçmiyor. Asıl olan adaleti sağlamaktır.

Kur’an’ı Kerim, kadınlar evlerinde otursun demiyor. Herkesin zorla örtünecek diye bir kaidesi yoktur. Yani kadının en mahrem saçının teli değil, görülmesi gereken yerler hariç, zaruri olan yerlerini örtsünler diyor.

Ayetlerin indiği Arap toplumunda başını örtmeyen bir kadın mecburen örtmek zorundadır. Bunun sebebi şudur.

  • Sıcak,
  • Çöl kumları…

***

Kur’an’ı Kerim; “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve inananların hanımlarına, dışarıya çıkarken üstlerine örtü almalarını” söyle. Bu, onların tanınmasını ve incitilmemesini sağlayan en uygun yoldur. Allah çok bağışlayıcıdır; merhamet sahibidir.” Ahzâb / 59

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.” Nur Suresi 30. Ayet

***

Hz. Peygamber’in iki tane cariyesi olduğu görüşü doğru değildir.

Köleliğe karşı olan, kölelere özgürlük diyen bir dini insanlığa taşıyan biri, nasıl olur da böyle bir yanlışın içinde yer alır?

Dikkat edecek olursak Kur’an’ı Kerim; çok eşliliğe ruhsat vermediği gibi, çoğu aza indirme yönünde bir gayret taşır.

***

Cuma namazı kadınlar üzerine de farzdır!

Kur’an’da kadınların Cuma namazından muaf tutulduğuna dair bir ayet bulunmuş değildir.

Müslüman kadın, devlet başkanlığı yapamaz diye Kur’an’da yasak bir hüküm bulunmamaktadır.

Bir göreve gelmek için gereken ehliyet ve liyakat şarttır. Bu sebeple kadının mahrumiyeti sosyal bir durumdur.

Değilse kadın namaz da kıldırır, cumaya da, bayram namazlarına da katılır, cehren Kur’an da okur…

Mahmut AKYOL