BİLGİ, İKTİDAR ve SERVET

logo5

BİLGİ, İKTİDAR ve SERVET

Hayatımızdan silip attığımız, içi boşaltılmış kavramlar üzerinde yeniden durmalıyız.

Bu kavramları yeniden hayatımıza kazandıra bilmiş olsaydık, dertlerimiz önemli ölçüde azalacaktı.

İçi boşaltılan bu kavramlar Bilgi, iktidar ve servettir. Yine bu kavramlar, insan hayatını kolaylaştırmak için vardır.

Allah Kur’an’ı Kerimde bu kavramları bazı sembol kişiler üzerinden anlatır.

Mesela iktidarı Firavun’la, serveti Karun’la, bilgiyi Haman’la anlatır.

Her üç figürde, fiil ve davranışlar zulme dönüşebilir. Zulüm, en büyük insanlık suçudur. Din dilinde bu suçun adı, günahtır. Allah, insan hayatını Adalet ve Zulüm denklemi üzerine kurmuştur. Yani bir yerde zulüm varsa, orada; adalet yok demektir.

Allah zulüm ve haksızlıktan uzak durmaları için kullarını, kitap ve peygamberlerle desteklemiştir.

Hakikat şu ki, ‘insanlarda bozulma, azma, sapma, unutma ve şeytanlarına uyma olmasaydı, kitaba ve peygambere gerek olmazdı.’

İnsanlar bozuldukları andan itibaren, susuzluktan çatlayan toprak gibi, Kitap ve Peygambere ihtiyaç duyuyor, yeryüzü adaleti arıyor demektir…

Kur’an’ı Kerimde Allah, sürekli şekilde insanın bilgi, iktidar ve servet sahibi olmalarını ister.

Akabinde Allah,  ‘Şüphe ile iman, adalet ile zulüm bir arada durmaz!’ buyurur.

Kur’an sürekli şekilde bilgi, iktidar ve servetin gerçek sahibinin Allah olduğunu söylüyor ve biz bu hakikatin etrafında dönüyoruz.

Bu inanç bizi ‘Tevhid’ anlayışına götürüyor. Yani her şey Allah’tan gelir, yine Ona döner.

Demem o ki bilgi, iktidar ve servet insanoğluna, sınırlı ve süreli şekilde verilir ki, insan çevresine ve tabiata zarar vermesin, hayatın dengesini bozmasın.

Kur’an’ın asıl geliş amacı, bu uyarıyı yapmaktır.

Din dilinde bu hassasiyete ‘takva’ denir.

Yani takva, Sevgilinin (Allah) istediği istikamette insanın edep ve adapla yaşamasıdır.

Yani zarar vermekten çekinmek, iş ve değer üreterek (ibadet) insanların hizmetine sunmaktır.

Açlık, yoksulluk, gelecek endişesi, ölüm korkusu insanoğlunu biriktirmeye zorlamıştır.

Hâlbuki insanın yediğinden, içtiğinden, giydiğinden ve önden ahirete yolladığından başka malı yoktur.

Biriktirip yığdıkları başkasına ait olup, haram olan şeylerdir.

Kişinin, ölmeden önce biriktirdiklerini ‘infak’ etmesi, erdemli ve ahlaklı bir davranıştır.

Ahlak, dinin hayatın içindeki halidir. İnsanın sınavı da buradadır.

Bir insanın mümin olup olmadığı sadece, kelime-i şahadet getirerek, namaz kılıp oruç tutarak, hacca giderek değil; infak edip etmediği ile de ölçülecektir.

İnfak, Müminle münafığı ayıran ölçüdür.

Ritüeller, Müslümanları terbiye içindir. İbadet ise hayat için, ötekinin kullanması için iş ve değer üretmektir.

Şeytanın ateşten yaratılması demek, insanın içindeki kötülük dürtülerinin ateş ile (öfke, şehvet, ihtiras) temsilidir.

Yani şeytan insanın içindeki kötülük dürtülerinin sembolik ismidir. Öfke, şehvet, ihtiras ateştir. Ateş yakıcı şeydir.

Şeytanın Âdem’e vesvesesi son güne kadar sürecektir. Hayatın dengesini bozmadan yaşamak, Kabil, Habil meselesi, son güne kadar sürecektir.

Salih’in devesi,

Nemrut ile İbrahim arasındaki tartışmalar,

Talut kıssası,

Karun kıssası,

Buzağı tapmak vs. kıssaların hepsi mülk ile ilgili meseleleri anlatır. Bu bakımdan insanın işi cidden zor olsa gerektir…

İşin garip olan tarafı şu ki, Müslümanlar Klasik tefsir yorumlarının dışına çıkamadıklarından, akletmediklerinden yapılanları, olup bitenleri, yorumlayıp sorgulayamıyorlar.

Mesela Hz. Peygamberden hemen sonra zuhur eden yalancı peygamber olayı, insanların eski ekonomik hayatlarına geri dönmek istemelerinin adıdır.

Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde, ilk işi, insanların bahçelerinin etrafındaki duvarları yıktırmak olmuştu.

Ne gariptir ki Peygamberden sonra bu duvarlar yeniden çekildi.

İşte bu iş, Müslümanlar için yıkılmanın başlangıcı oldu.

Bütün savaşlar, duvarların yeniden yapılmasından çıkmıyor mu?

Bütün savaşlar bilgi, iktidar ve servet sahiplerinin emperyal duyguları yüzünden çıkmıyor mu?

İsrail’in Filistin’e uyguladığı zulüm bu yüzden değil mi?

Eğer İslam, inşacı bir damardan aktarılabilseydi, zamanımız insanının derdine deva olabilirdi.

Müslümanlar, zamanın getirdiği sorunlar arasında sıkışmıştır. Miadı dolmuş fetvalar, sorunları çözmemektedir.

İslam’da mübarek gün ve gece var mı?

  • Cuma, Müslümanların toplanma günüdür.
  • Kadir Gecesi, Kur’an’ın senin kalbine inmeye başladığı andır.
  • Kandil Geceleri, sonradan oluşmuş gecelerdir.

Devlet başkanlarınca peygamberin örnek alınacak tarafları var mıdır?

Tabi ki vardır. O, bütün devlet başkanlarına örnek bir icraat göstermiştir. Adalet, doğruluk, dürüstlük başta gelir.

Peygamberimizin kalbi melekler tarafından temizlenmiş midir?

‘Senin göğsünü şerh etmedik mi?

İnşirah Suresi, Ayet 1.

Senin içindeki sıkıntıyı gidermedik mi, genişlik ve ferahlık vermedik mi? demektir. Göğsün yarılması, kalbinin yıkanmasıyla bir alakası yoktur.

Şeytan mı suçludur, yoksa ona uyan mı?

Hem Şeytan suçludur, hem de ona uyan insan suçludur. Şeytan insanın içindeki kötülük dürtülerinin sembolik ismidir.

Mahmut AKYOL  

ZAMANIN SÖZLERİ: 2

logo5

ZAMANIN SÖZLERİ: 2

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla…

Rengini, kokusunu Allah’ın sevgi ve merhametinden alan Müslümanlara selam olsun.

Gecesi, gündüzü ve gönlü huzur içinde olanlara selam olsun.

İyi, güzel ve doğruluk içinde olan Müminlere selam olsun.

Yalandan, zulümden ve vebalden uzak duranlara selam olsun.

Yaratan, yaşatan, koruyan, kollayan, yarattıklarına yol gösteren Rabbime şükürler olsun.

Kuru kuruya bir sevgi olmaz. Paylaşmakla, bölüşmekle ve dert ortağı olmakla olur.

Eğer elinizde verecek bir şeyiniz yoksa sadece gülümseyin yeter.

Çünkü ‘Hz. Peygamber, gülümsemek sadakadır’ buyurdu.

Bu sözleri her tarafa yayınla…

Kur’an’ı Kerimin metninde tahrifat yoktur. Fakat onu anlamada çok tahrifatlar olmuştur.

Kur’an’ı Kerimin asıl amacı, toplumların arsında sevgi ve merhameti yaymaktır. Bu yaymanın yolu, mülk ve infaktan geçer. Paylaştıkça sevginiz, paylaşmadıkça bencilliğiniz artar.

Kıyamet ‘ayağa kalkmak ’tır.

Yani üstüne ölü toprağı serpilmiş bir halkın ayağa kalkışı demektir. Bunlar bu dünyada olacak işlerdir.

Kıyamet günü, ölümden sonraki hayatın, yeniden ayağa kalkışıdır.

Namaz, oruç, hac vs ibadetlerin anlamları çok derindir.

Sadece birini ele alalım.

Cemaatle kılınan bir namazın tek başına kılınan namazdan 27 derece daha efdaldir.

Dindarlığın ölçüsü çok derindir:

Komşusu açken tok yatan bizden değildir. Harama el uzatan, hayâdan yüz çeviren,  utanmayan, gönül incitmekten korkmayan, cehennem ateşini görünce ürpermeyen, yolda parçalanmış kuşa acımayan, bizden değildir.

Dediler ki:

Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder. ’Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.’  Casiye 24

Yani Zamanın yaratıcısı da Allah’tır. Hesaba çekecek olan da Allah’tır.

Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdu:

Denizköpüğü kadar günahın olsa bile tövbe kapısı kapanmaz’.

Yani tövbe kapısı, günah sebebiyle kapanmaz. Buna zina, hırsızlık ve şirk dâhildir. Yeter ki ‘kul hakkı’ olmasın.

Kul hakkı, yediğin mağdurun hakkıdır. Dünyada helallik almak lazım gelir.

Âdem kıssası sembolik bir kıssadır. Âdem kıssasında gerçek üstü anlatım vardır. ‘Ekmek arslanın ağzında’ denildiğinde gidip hiç hayvanat bahçesinde ki arslanın ağzına bakıyor muyuz?

Şeytan, melek, Âdem…

Bunların hepsi insanı anlatır.

Şeytan insandaki kötülük dürtülerini anlatır.

Melekler insanda ve evrende Allah’ın iyilik güçlerini anlatır.

Âdem de insan türünü temsil eder.

Âdem dünyanın ilk masumiyeti iken, Şeytan vesvese verdi, kargaşanın içine soktu, Âdem kan dökmeye, fesat çıkarma başladı.

Şeytanın kendini Âdem’den üstün görmesi, yani kendini insanoğlunun kavminden, milliyetinden, cinsiyetinden daha ileri olduğunu öne sürerek kendini üstün görmüştür.

İslam’da gücü ele geçirmek esas itibariyle bir amaç değildir.

Bunun ne olduğu Hz. Peygambere sorulduğunda O da şu cevabı verdi:

Bir elime ayı diğerine güneşi verseniz davamdan vazgeçmem” demiştir.

Dava gücün ele geçirilmesi değil, Bilgi, iktidar ve servetin Allah’a ait olmasıdır.

Mucize aciz bırakan demek olup olağandışı değil; olmakta olana denir.

Mesela ayın yarılması değil; ayın kendisi mucizedir.

Hz. Peygamberi öksüzü korumasından, Yoksulun yanında olmasından, asla yalan söylememesinden, mert, dürüst, emin kişiliğinden ve güzel ahlak sahibi olmasından tanırız.

İslam’da ruhbanlık Kesinlikle yoktur. Olmadığı gibi İslam, ruhban sınıfını ortadan kaldırmak için gelmiştir.

Kur’an’da en sert eleştirilerin ruhban sınıfına yöneltilmiş olması bu nedenle şaşırtıcı değildir. Çünkü Hz. Muhammed bir ‘din adamı’ değildi.

Yeter ki arkadaşlıklarımız yalan olmasın. Zira yalandan  zulüm ve riyakârlık doğar. Şu üç günlük dünya için yalancı ve riyakâr olmaya ne gerek var!

Hepimiz bir damla sudan olmadık mı?

Sonunda aynı toprağa düşmeyecek miyiz?

O zaman bir birimize karşı kaprise, kibir ve üstünlük göstermeye, kin ve nefret duymaya ne gerek var!

Bunların altında kalmak, büyük vebaldir.

Mahmut AKYOL

ZAMANIN SÖZLERİ

logo5

ZAMANIN SÖZLERİ

Şeytan ateşten yaratıldı. Şeytan insanın içindeki kötülük dürtülerini (ihtiras, öfke, şehvet) temsil eder.

Şeytanın bu kötülük dürtülerini gidermek için insanın dua etmesi lazımdır.

Dua, insanın Allah’a olan bir siparişi değil, bilakis Allah’la olan bir dertleşmesidir.

Nasıl ki gözü kapatmakla güneş yok olmazsa, Allah’ı yok saymakla da Allah yok olmaz.

Allah, soluduğumuz hava gibi kuluna yakındır.

Allah kulunu, vicdanından seslenir. Onlar ki iyilik, güzellik, doğruluktur.

  • Şeytan insandaki kötülük dürtüleri ise, Melekler de evrende ki Allah’ın iyilik güçleridir. Şeytan ‘ben ateşten yaratıldım’ diyerek kendini insandan üstün gördü.

Hz. Ali şöyle dedi:

Dünya ceza ve mükâfat yeri değil, imtihan yeridir. Ahiret imtihan yeri değil, ceza ve mükâfat yeridir.

İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları yüzünden ceza veya mükâfat görürler.

  • Yasin suresi mezarlarda okunacak bir sure değildir.

Ya açar bakarız Nazmı-ı Celil’in yaprağına,

Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına,

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin;

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.

Onlara, Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda infak edin denildiği zaman, inkâr edenlere, iman edenlere, Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi biz mi doyuracağız? Siz düpedüz sapıtmışsınız, başka bir şey değil.

(Yasin; 47)

O, diri olanları uyarmak ve gerçeği yalanlayan nankörlerin üzerine Söz’ün hak olması içindir.

(Yasin;70)

 ‘Demek ki Kur’an yaşayanları uyarmak, uyanışa çağırmak, derin uykulardan uyandırmak için gelmiştir.’

‘İnkâr edenlere bu dünya hayatı güzel görünür. Bu sebeple iman edenlerle alay ederler. Ama kıyamet günü Allah’a karşı sakınma duygusu taşıyanlar, onlardan daha üstün olacaklardır. Allah, dilediği kimselere hesapsız rızık verir.’

Bakara Suresi 212. Ayet

  • Hz. Peygamber insanlığa elçi gelmezden önce Mekke’de din vardı. Namaz, oruç, hacc, 1/40 zekât hepsi vardı. İnsanlar Allah’a inanıyorlardı, İbrahim’in dinine mensup olduklarını söylüyorlardı. Kur’an bunları getirmedi, bunlar zaten vardı. Hz. Peygamberin babası, bunları belki yapıyor olabilirdi.

Hz. Peygamber, O malum sözünü şöyle söyledi:

Bir elime ayı diğer elime güneşi verseler, asla davamdan vazgeçmem” dedi. Dava gücü ele geçirmekti.

Bunlar:

Bilgi, iktidar ve servetti’.

Hz. Peygamber bu dünya mallarını kabul etmedi. Onun davası, dini tebliğdi.

İslam insanlık dünyasına ne getirdi?

  • Lehu’l-Mülkü getirdi.
  • Bunu duyunca Müşrikler aslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibi oldular.
  • O zaman Adalet, eşitlik, özgürlük, merhamet, insanlık, köleleri azat etmek, kadınları alıp satmak yoktu.
  • Yoksullarla aynı sofraya oturmak vardı.
  • Hatta Ebu Cehil ve ortakları şöyle dediler:
  • Böyle dine olmaz olsun, bizi kölelerle bir görüyor dediler.

Allah Âdem’e ruhundan üfledi. Âdem Ev yaptı, şeytana uydu, kan döktü, fesat çıkarttı. Âdem, verilen eşya yeteneğini kullandı. Kendini tutmasını (oruç) bildi ve hukuk kurallarını öğrendi. Böylece Âdem, uygar yaşamı başlattı. Burada anlatılan kişi aynı zamanda biz bir Âdemoğludur..

Her doğan çocuk bir Âdem’dir ve Âdem kıssası her doğan çocukla birlikte yeniden başlar.

Âdemoğlu fıtratının dışına çıktığı zaman Allah ve Cel, Âdemoğlunu; Esfele Safiline indirir ve şu sıfatlarla sıfatlandırır:

Dilini sarkıtarak soluyan köpek’, ‘aşağılık maymunlar’, ‘domuza dönüştürülenler’…

Bu işlere girmeyip kendi halinde olanlar, bir yer de ‘Onların içinden keşişler ve rahipler vardır, onlar büyüklük taslamazlar’ diyerek övülürler. Bunun dışında hep eleştirilirler ve eleştirilme sebepleri de yukarıdaki gibidir.

  • Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
  • Denizköpüğü kadar günahın olsa bile tövbe kapısı kapanmaz’.
  • Tövbenin kapısı dönüş yapmak ve bir daha yapmamaktır.
  • Bunu yaparsan ne yaparsan yap silinir. Zina, hırsızlık ve şirk dâhil, bundan sadece “kul hakkı” hariçtir.
  • O zamanda mağdurun dünyada helallik almak lazımdır.

Kur’an Mü’min kadınlara:

Örtünmelerine, Konuşmalarına, Yürümelerine, Bakmalarına, sınır getirmiştir.  Tesettürlü olmak için illa da başı örtmek şart değildir.

Dekolte giyinmemek, vücudun boyun, göğüs, sırt, bel, kalça ve bacak kısımlarını bol bir giysi ile örterek belli etmemek yeterlidir.

Kur’an’da başörtüsü yok” demek de yanlıştır. Ayetten “başörtüsü de kastediliyor” yorumu çıkarmak mümkündür.  (Nur; 31)

  • Kur’an’da “Kader” kavramı vardır. Bu ise Evrenin gidiş yasaları ve hayatın ve ölümün kanunları demektir. Bu yasa ve kanunlar içinde biz kendi yolumuzu kendimiz belirleriz. İyiyi veya kötüyü kendimiz seçeriz.
  • Kur’an’da şöyle denir:
  • Her insanın talih kuşunu (kaderini/geleceğini) kendi boynuna asmışızdır. Kıyamet günü önüne kendi sicilini bulacağı bir kitap çıkarırız. Oku kitabını; kendi hesabını kendin gör deriz.” İsra; 13-14

İslam’a “Lehu’l-Mülk” kapısından girilir. Ardından ‘Lailaheillalah’ gelir. Yani Allah’tan başka ilah yoktur. İtikadın temeli budur. İnsanlar inançlarından dolayı değil; davranışlarından dolayı kurtuluşa ererler.

Kur’an “İnandık” demekle cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz diye sorar. Cennete hangi dinden olursa olsun adalete, barışa, hakka, doğruluğa, dürüstlüğe, insafa, merhamete paylaşıma, kardeşliğe inananlar, insanların ellerinden ve dillerinden emin olduğu kimseler ve bunları yaşayanlar girer.

  • Kur’an’da şöyle denir:
  • Cennet ne sizin kuruntularınızla, ne de önceki çağlarda kitap verilenlerin kuruntularıyla kazanılacak bir yer değildir. Kim bir kötülük yaparsa cezasını çeker ve Allah’tan başka da ne bir yâr, ne de bir yardımcı bulabilir’ Nisa; 123

Mahmut AKYOL

ALLAH, CENNETİ/CEHENNEMİ KİMİN İÇİN YARATTI?

logo5

ALLAH, CENNETİ/CEHENNEMİ KİMİN İÇİN YARATTI?

Rivayete göre Habbap bin Eret şöyle dedi:

Benim As bin Vail’den alacağım vardı. Alacağımı ondan istedim.

O, ‘Hayır, Muhammed’i inkâr etmedikçe vermem’ dedi.

Bunun üzerin ben, ‘Kesinlikle olmaz! Ben Muhammed’i inkâr etmem’ dedim.

As bin Vail:

Ben öldüğümde yeniden mi dirileceğim?’ dedi.

Ben ‘Evet’ dedim.

Bunun üzerine ‘Öldükten sonra yeniden dirildiğimde ve sen bana geldiğinde, orada benim çok malım, mülküm ve adamlarım olur. Borcumu o zaman gel öderim’ dedi.

(Razi, Taberi, İbn Kesir).

Allah, cehennemi bu zalimler için yarattı.

 

Ebu Cehil başta olmak üzere Mekke’nin müşrikleri yerleri ve gökleri kim yarattı desen Allah derlerdi. Bu müşrikler Kâbe’i tavaf ederler, Kâbe’ de salât ederler, Kâbe’nin örtüsünü değiştirirler, hacılara su dağıtırlar, gusül abdesti alırlar, kırkta bir zekât verirlerdi. Mekke’nin en zenginlerinden olan Velid bin Muğire cahileyi döneminde Kâbe’nin yeniden yapımında “Haram para getirmeyin” demişti. Müşrik dinsiz demek değil, dindar fakat mülkte şirk koşanıdır. Ebu Lehep Mekke’deki tefeci bezirgân düzeninin başıydı. Ölünce yerine Ebu Cehil, o da ölünce yerine Ebu Süfyan geçti. İlk inen ayetlerde o olduğu için onun ismi geçmiş olabilir. Ebu Cehil, Hz. Peygamber ortaya çıkmadan önce de namaz kılıyordu. Bir keresinde Hz. Peygamber Kâbe’de salât ederken Ebu Cehil üzerine pislik atmıştı… Bu Müşriklerin hepsi de bunları yapıyordu.

Allah, cehennemi bu zalimler için yarattı.

 

Filistin’de, Gazze’de, Refah’ta katil İsrail Ordusu emellerine ulaşmak için soykırıma başladı.

Camileri, hastaneleri, mezarlıkları, okulları yıktı.

İnsanların yaşam hakkını ellerinden aldıkları gibi ölülerin üzerinden dozerlerle geçti.

Zalimliklerini bir kez daha ortaya koydu.

Öyle ki; Filistin sokaklarında kalmış olan ölülerini almalarına bile fırsat dahi vermedi.

Dahası gözü dönmüş katil İsrail, Filistinlilerin Oruç tutmalarına, namaz kılmalarına mani oldu.

Bundan daha kötü zulüm görülmemiştir.

Allah, cehennemi bu zalimler için yarattı.

 

Kelime-i Şahadet Lehu’l-Mülk’tür.

Lailaheillallah kelime-i şahadet’in ikinci kısmıdır.

Önce mülkün (bilgi, iktidar ve servetin) Allah’a ait olduğu bir hakikattir.

Kim buna yeltenirse ona “La’ilahe” denilecek.

Devlet dediğin mülk sahiplerinin aracıdır.

Dine Lehul-mülk kapısından girilir.

Mülk sadece mal değildir. İçinde ‘şehvet, şöhret, servet ve riyasette’ vardır.

Allah, cennetini bunun için yarattı.

 

Sevginin yolu infaktır.

Onun için Kur’an infak, infak deyip duruyor. Çünkü ancak toplumda sevgi ve merhamet böyle yayılır.

Hiç bir şeyi paylaşmayanların kalpten kalbe köprüsü kurulmaz, kurulmayınca da bencillik başlar.

Allah Ahiret Gününde; kimsenin soyuna, ırkına, kavmine, kariyerine, konforuna bakmayacak, herkese adaletle davranacaktır.

Zaten Allah, cennetini bunun için yarattı.

 

Hz. Muhammet  (Aleyhi selam) sefalet içinde yaşamadı. Hiçbir zaman Mülk biriktirmedi.

Kendisine tahsis edilen savaş ganimetlerini tamamını yoksullara dağıttı.

Allah, bu dünyada kurulan darussalamı, adalet ve barış yurdu için var etti.

Cennet, özelde Kur’an’ın, genelde dinin dünyadaki ideal toplum ütopyasıdır. Bu dünyada kurulacak evrensel adalet ve barış yurdunun (darussalam) adıdır.

Yani darussalamSınıfsız, sınırsız, kastsız, devletsiz, yöneticisiz, eşitlik, esenlik ve özgürlük yurdunun din dilindeki ifadesidir.

Bu yüce ideal, bu dünyada olmazsa öbür dünyada ilelebet ulaşılacaktır. Allah böyle vaat ediyor.

İşte Allah cennetini bunun için yarattı.  

 

Adalet, eşitlik, kardeşlik, özgürlük, hak, hukuk, emek, doğruluk, dürüstlük, bağımsızlık vb. kavramlar, Dinin ortak değerleridir.

Bu değerleri yaşayan bir Müslüman için Allah, cenneti yarattı.

 

Mucize olağandışı olan değil; olmakta olan şeydir. Yani Ayın yarılması değil; Ayın bizzat kendisidir.

Buna böyle inanan bir Müslüman için Allah, cennetini bunun için yarattı.

 

Din nedir? Yaşadığın hayattır.

Kimin yanında ve kimin karşısında olduğun senin dinini gösterir.

Ezan bir ilandır. Bir haykırış, bir sesleniştir. Ezan, bir çağrısıdır.

Mülk, Allah’a aittir. Yani mülk bilgi, iktidar ve servet sahibi olmaktır. Ele geçirdikleri mülkle büyüklük taslayan servet ve saltanat sahiplerinin gerçekte büyük olmadığını, en büyüğü Allah olduğunun ilanıdır.

Bu değerleri yaşayan bir Müslüman için Allah, cenneti yarattı.

 

Şeytan dediğimiz, içimizdeki kötülük dürtülerimizdir.

Emre itaatsizlik eden bizleriz. İçimizdeki kötülük bizi anlatıyor.

Allah, kötülüğü veya şerri yaratmaz, istemez, irade etmez.

Mahmut AKYOL

KİNDARLIĞIN İLACI; ALÇAK GÖNÜLLÜ VE MÜTEVAZI OLMAKTIR

logo5

KİNDARLIĞIN İLACI; ALÇAK GÖNÜLLÜ VE MÜTEVAZI OLMAKTIR

Kindar olmak, yürek darlığı, kıskançlık, haset, bencil, kibirli ve gururlu olmak demektir.

Dinin direği doğruluk, dürüstlük, hak, adalet, ahlak, iyilik, güzellik, söz, vefa, sadakattir.

Bu değerler olmadığı zaman, insan yolunu kaybeder.

O zaman insan dindar değil, kindar olur.

Zaman, Allah’ın elindedir. Zamanın taksimi O’na aittir. Tek otorite O’ dur.

Bitkiler ve eşya belli kanunlara uyar, hayvanlar içgüdüleriyle hareket eder, insanlar da iradi bir yol çizer.

Allah’ın yanındaki değerinizi ne olduğunu bilmek isterseniz, önce O’nun yanınızda ki değerinin ne olduğuna bakın.

Ey insanlar, dünya hayatı içinde bir derdiniz olursa, çareyi Kur’an’ı Kerim de arayın!

Siyonistler üç aylara kan dökerek girdiler. İslam coğrafyasının her tarafı kan, gözyaşı, zulüm ve işkence…

Emniyet içerisinde olan bir Müslüman ülke yok, gibi…

Hz Peygamber (sav) buyurdu ki;

Şarktaki bir Müslüman’ın ayağına bir diken batsa, garptaki bundan elem duymuyorsa, o bizden değildir!”

İşte Ümmetin hali, budur

İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. O halde aranızda selamı yayınız… Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize hasım olmayınız. Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!

Bir dua:

Allah’ım!

  • Günahlarım için ALLAH’A tövbe ve istiğfar ediyorum.
  • Ey göklerin ve yerin Rabbi, bilgimizi artır!
  • Allah’ım Sen gücü ve kudreti bölünmez bir bütündür.
  • Allah’ım Sen kullarına asla zulmedici değilsin.
  • Bir farkla ki Allah, kulunu yaptıklarından dolayı bizi hesaba çekecektir.
  • Allah’ın Rahmeti gazabından üstündür.
  • Eğer biz istersek Allah darda ve dağınık halimize acır!
  • Eğer biz istersek Allah benliğimizi bir ayrık otu gibi sarmış olan tembelliğimizi ve cehaletimizi yüzümüze vurmaz!
  • Allah’ım günümüze, gecemize ve gönlümüze hayır doldur!
  • Allah’ım bizi iyilikten, doğruluktan ve güzellikten ayırma!
  • Allah gözümüze, gönlümüze, yolumuza ve vicdanımıza hayat verir.
  • Dar, dağınık halimize Allah’ım acı.
  • Arkadaşlığımızı, kardeşliğimizi merhamete döndür Allah’ım!
  • Allah’ım gönüllerimize sevgi köprülerini kur.

Gönlünü kırdığım arkadaşlarım önce, haklarınızı helal edin…

Herkesten helallik istiyorum.

Benden yana hakkım varsa herkese helaldir.

Ayrıca ben Rabbimden mağfiret diliyorum.

Her insan bir âdemdir, her insanda Âdem yeniden doğar. İlk âdemle anlatılmak istenen neyse, her doğan insanla da o anlatılır.

Şeytan, sembolik bir kavramdır ve insanın içinde olan şeylerdir. Haset, kibir, kin, öfke, hırs gibi… Bu kötülüklerin bizi yönetmesine izin vermemeli ve onların tahakkümü altına girmemeliyiz…

Buda bize hayatın karmaşık değil basit bir şekilde kurgulandığını gösterir.

Müslüman zihin buna “Tevhid” der.

Herkesin bir geminin içinde yaşayacağı bir yeri vardır, fakat gemiyi delmemek şartıyla…

Ey Müslümanlar yeryüzünün en gerçekçi, en hakka ve en adalete uyanların başında Müslümanlar gelir.

Fakat ne acıdır ki; Gerçeklikten en kopmuş insanların başında Müslümanlar gelir.

Bu sebepledir ki Müslümanlar, iflah olmuyor!

Âmin, Velhamdülillahi Rab bil Âlemin…

Bütün övgüler, varlığın yegâne Rabbi olan Allah içindir.

Kur’an’ın ilk kelimesinin Hamd olması, işe ne ile başlanacağın gösterir.

Her işin başı besmele ise, besmelenin de başı şükürdür.

Her şey O’ndan gelir ve O’nun ile devam eder.

Ey Müslümanlar ayağa kalkın, düşmanlar karşısında yekvücut olun!

Özünden veremeyen, paylaşamayan, aslında çok şeylerini kaybetmiştir.

Vermek, köprü kurmaktır. Köprü, yoldur.

Bir yandan Kur’an’ı Kerimin Allah’tan geldiğine inandığını söyler, diğer yandan aynı Müslüman Kur’an’ı Kerimden kopar.

Allah, Âdeme eşyayı kavratmak için isimleri öğretti. Allah, bir topluma mesajını o toplumun diliyle ihtiyaçlarını gidermek için Kur’an’ı Kerimi gönderdi.

Mesela Allah, Kur’an’ı Kerimi Arapça olarak indirdi, aynı toplumlara insanlık üzerinden evrensel mesajlarını gönderdi.

Diğer yandan Hz. Peygamber bize örnek ‘güzel bir ahlâk’ gösterdi.

Ahlak demek, kâmil manada takva demektir.

Takva, insanda hikmeti öğretti.

Hikmet, insanın yanlış işlere, suça ve günaha kaymasını önledi.

Bu ilkelerle, insana bir ‘gem’ vurmak istendi.

Ayrıca Allah, insana vicdanından seslendi. 

Onun için Allah, bize peygamberler ve kitaplar gönderdi.

Bizim kitabımız olan Kur’an, dirilerin kitabıdır.

Bunun için Yalandan kaçının, sofranızı açık tutun, kardeş olun! Bunları besleyen değer; İnfaktır.

 Camiler sadece namaz kılmak için değil, devletin gücünü de göstermek için yapıldı. Allah’ın gücünü görmek istiyorsanız Sultan Ahmet Camii’ne bakmaya gerek yok, sadece gökyüzüne ve yeryüzüne bakmak kâfidir. Gökyüzüne ve yeryüzüne bakın Allah’ın büyüklüğü orada görülür.

Mahmut AKYOL