İSLAMA BİR ÜÇÜNCÜ DÖNEM GEREKİYOR!

logo

İSLAMA BİR ÜÇÜNCÜ DÖNEM GEREKİYOR

Çivisi zorla çıkartılmış dünyada olup/bitenleri, kandan beslenenlerin psikolojilerini ve insanların bir çıkar uğruna ne hale geldiğini anlayabilmek için bu analizin iyi anlaşılması gerekir.

İslam Dininin geçtiği evreler (sosyal-psikolojik-siyasi ve ekonomik durumlar) bilinmeden dünyaki insanlar ve Müslümanlar bilinmeyecektir.

Hz. Peygamberden günümüze kadar geçen zaman dilimi içinde İslam, birinci dönemini bitirdi, ikinci dönemini yaşıyor, üçüncü dönemini de beklemektedir.

  • İbda:

Allah Resulünün isyan, itiraz ve tebliğ amaçlı insanların önüne çıktığı dönemdir. Bu risalet ve nübüvvet dönemi 23 Yıl sürmüştür.

Bu çağda insanlar Allah’da yok olmaya değil, O’nunla birlikte yürümeye çağrılmışlardır. İnsanlığın kuruyan vicdanı bu dönemde bir kez daha harekete geçirilmiş, Müslümanlar Kur’an’a;

Allah ne dedi?” diye bakmışlar, devamında da Rasulün öncülüğünde büyük yürüyüşü başlatmışlardır. Allah’ın ne dediğini bilen canlı vahiy kaynağı Hz. Peygamberin işaret ettiği istikamete doğru yürümüş, hem de arkalarına dönüp bakmamışlardır.

Bu heyecan dolu bir zamandır. Bu coşku içinde bulunan ashap canlarıyla ve mallarıyla Hz. Peygamberin yanında yürümüşlerdir. Bu dönemin yenilenme tarzı “tebdil”dir. Yani eskiye ait olan şeyleri değiştirmek, evrensel olanların devamı sağlamak ve yeni bir hukukla hayatı inşa etmektir.

Bu yürüyüşün, bu kıyamın ve bu isyanın özlemini çekenler önce; kendilerinde inkılabi bir duruş sergilemeliler. Kenz telaşına düşmüş olanlardan ve Kapitalizm batağından boğulanlardan ancak bugün ki manzaralar zuhur eder.  

  • İhya:

Kur’an, sünnet (hadis), icma ve kıyas dönemi. İslama bu referansları İmam Şafii formüle etmiştir. Bu dönemde Kur’an-ı açıklama tarzı tefsir, özü de; “Allah ne demek istedi, (istiyor)” olmuştur.

Bu dönemde Kur’an, anlaşılsın diye, harıl harıl Tefsir edilmiştir. Açıklamada kullanılan temel referanslar Kur’an, sünnet/hadis, icma ve kıyastır. Bu kavramları yeterli görmeyenler, İsrailiyat kaynaklarına gitmişlerdir. Bu zamandan itibaren İslam dökülmeye başlamıştır.

Ayetler çalkalandıkça çalkalanmıştır. Çünkü artık Allah ile canlı konuşma dönemi kapanmıştır. Vahyin taşıyıcısı Hz. Peygamber vefat etmiştir. Peygamberin arkadaşları birer birer dünyalarını değişmiştir. Vahyin dalgalandırdığı bir heyecan kalmamıştır.

Bu dönem; Allah’ın ne dediğinden ziyade, ne demek istediğinin önemi öne çıkınca, ihtilaflar da ortaya çıkmaya başlamıştır. İhtilaflar çağlar boyu devam etmiş ve halen de etmektedir.

Çünkü ihya döneminde ortaya çıkan her yeni şeye iyi gözle bakılmamış, her yeni şey, “bidat” (kötü) sayılmıştır.

Bu dönemde eskiyi korumak adına muhafazakârlık başlatılmıştır. Emevilik, Abbasilik, Selefilik İslamı siyasallaştırmış, Ulema merkezin yanında yer almıştır. İçtihat kapısı kapatılmış, “Nass”a bağlılık öne çıkılmıştır.

Akıl “kerih” (pis, iğrenç) görülmüş, vicdanın sesine pek değer verilmemiş, insana ve tabiata Nass gözüyle bakılmıştır.

Bu dönemin yenilenme tarzı, “Teb’is” tir.

Yani eskiye bağlanmak, her yeni şeyden de şüphe duymaktır. Asırlar boyunca Nass’a evet, akıl ve vicdana hayır denilip durulmuştur. Gazali, Maverdi gibi alimler burada öncü olmuşlardır. Çünkü ihya mantığında akıl ve vicdan; heva ve hevesten ibaret sayılmıştır. 

  • İnşa:

İslam’ın başlangıçta kurulan evi, zamanla yıkılmıştır. Yeniden eve ihtiyaç vardır ve mutlaka inşa edilmelidir. İşte sıkıntı da buradadır. Yani kimsi bu yeni evin yapılmasında zamanı ve şartları dikkate almak istemiyor. İlle de eski evi isteriz deyip duruyor. Bu can-u gönülden istense bari…

Bugün Kur’an indirilmiş olsaydı “Allah ne derdi.” sorusunu Müslüman kendine sormamıştır, nalende sormamakta direnmektedir. Çünkü Müslüman sorumluluk almak istemiyor. Miras-yedi misali tembel olmuş korkusundan kendini  sorgulayamıyor.

Böyle bir soru karşısında Müslüman zihin yorum ve tevile gidemiyor. Mevcudu tercih ediyor. Yıkılmış evi eski halinde yapmaya kalkışıyor ve beyhude bir işte direniyor. Çünkü bu, kolayına geliyor.

Allah’ın ne dediği belli, on dört asırdan beri de ne demek istediği üzerinde tartışılıp duruluyor!

Bugün “İnşa” cı bir yaklaşıma gerek vardır. Çünkü zaman su gibi akıyor. Hayatın tekrarı yok ve telafisi mümkün değil…

O zaman daha fazla vakit kaybetmeden bugün için “Allah ne derdi” sorusunun cevabına yoğunlaşmak gerekiyor!

NE DERSİNİZ?

Mahmut AKYOL

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.