SERVETE TAPMAK VE ZOR KULLANMAK

logo5

SERVETE TAPMAK VE ZOR KULLANMAK 

“Allah’ım dar/dağınık halimize acı!

Benliğimizi ayrık otu gibi sarmış olan

Tembellik ve cehaletimizi yüzümüze vurma!

Bizi birbirimize düşürme!

Allah’ım, Senin katından gelecek her hayra muhtacız!”

Geçtiğimiz hafta Türkiye’m yine çok büyük bir badire atlattı. Bu badire, milletin birlik ve bütünlüğü sayesinde bertaraf edildi. Daha önceden bu olan olayların ayak sesleri duyuluyordu. Fakat kör, sağır ve çıkarcı olanlar, bu ayak seslerini duymazlıktan geldiler.   

Konu üzerinde çok şeyler söylendi, söylenmedik sözler daha geride… Benim sözlerim devede kulak… Fakat kendimce tarihe not düşmek istiyorum…

Yazı yazmaya başladığım günden bu yana hep söyledim:

Yol üstünde bağı olanın başı beladan kurtulmaz!” Diye… Bu topraklarda kalmanın bedeli ağırdır. Bu topraklarda yaşayanlar, rahat yüz göremez! O yüzden bu topraklarda yaşayanların akılları hep canlı, bedenler hep diri ve yürekler hep iri olmak zorundadır. Bu topraklar, rehavet kabul etmez! 

Bu topraklarda yaşayan “Laik-Anti laik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Asker-Sivil, Zengin-Fakir” olanlar birlik içinde yaşamak zorundadırlar. Tarihin yüklemiş olduğu kaderi kabul etmek zorundadırlar. Birlikte yanlışa, zulme ve zalime karşı ayağa kalkmak, maddi-manevi güçlerini birlikte ortaya koymak zorundadırlar.  

Bu topraklarda yaşayanlar, evrensel nitelikteki ilkeleri, “adalet, emanet, ehliyet, meşveret ve maslahat’ı” devlet yönetimine hakim kılmak zorundadırlar.

Nasıl “Komutanıyla/Hocasıyla/Dedesiyle /Aşiret Ağasıyla” birlikte 1920 de bu Gazi Meclisi kurulduysa, bugün de aynı birlik ve beraberliği göstermek zorundadırlar.  Yoksa gelecekte devlet ve milletin ufkunda bugün olduğu gibi karanlık bulutlar dolaşabilir…

Şimdi sosyolojik gerçeklerden hareketle, Dinimizin kaynağı olan Kur’ ana bir göz atalım.

 Kuran’da üç puttan bahsedilir.

  • Lât: Otorite,
  • Menat, (Mamon): Para,
  • Uzza: Güç…

Her üçü de iktidar olmakla alakalıdır. Yani bir şeye tutkun olmak, düşkünlük göstermek, tapmak/tapınmak vs anlamlara gelmektedir.

Tutkun/tutkulu olmak demek sevmek, âşık olmak demektir.

Farklı, farklı olsa da, en anlamlısı Allah’ı sevmektir. Lakin tarih boyu “Allah Sevgisi” hep azınlıkta kalmıştır. İnsanoğlunun en çok meşgul olduğu sevgi, bilgi, iktidar ve servet olmuştur. Yani Belam, Firavun ve Karun sevdası olmuştur.

Bu bakımdan; iktidarı elde tutmak için insanlık, kökleri tarihin derinliklerine kadar giden şiddete (korku/yıldırmak) hep başvurmuş, bu yüzden insanın dünyasına nefret tohumlarını ekmiş ve bütün düşmanlıklar buradan beslenmiştir. Tabir yerinde ise insanlık, kendi kendini harakiri yapmıştır.

Sadece adaletin iyi ve ya servetin dağılımında ki bozukluğun kötü/felaket olduğunu söylemek yeterli olmaz! Bu iyiliğin ve ya kötülüğün her zaman az ve ya çok bir bedeli olur. Değilse özgürlük, bağımsızlık ve hür yaşamak kimseye altın tepside sunulmamıştır. 

Kur’an’ı anladığımız kadarıyla Şeytan, Âdem’i mülkiyet stoklamakla kandırmıştır. Kabil’in Habil’i öldürme zemininde yatan anlayışta budur.

Benim görüşüme göre servetin kökeninde “zor” vardır. “Servet, siyaset, şöhret ve şehvet” vardır. Bu kavramlar insan bedeninde güç kazandıkça insan azgınlaşır.Yeryüzünde Allah’ın mülkü parçalandıkça, insanlığın mutluluğu kaybolur. Allah’ın mülkünde sınırlar çizmeye, çit çevirmeye, “buralar benim” demeye başlandıkça, insanoğlunun önüne bu “zor” yollar çıkarıldıkça, itirazlar yükselir ve dünyanın düzeni bozulmuş akabinde kılıçlar çekilmiş, yok yere kan dökülmüş ve Allah’ın insanların kullanımına eşit şekilde tahsis ettiği mülküne zorla el konulmuş olur.      

Zorla mülke sahip olanlar, mallarını korumak için ordular, miktarını tespit için maliyeciler, farklı semboller altında devletler kurdular. Aslında İnsanlar için adalete ihtiyaç varken, kendi ellerindeki mallarını/mülklerini meşrulaştırmak ve korumak için kanunlar yaptılar. Aslında devlet millet ve elindeki mülkiyeti korumak/ kollamak için vardır. Dahası devlet “dini, Aklı, nesli, malı ve canı” korumak içindir.

Mülk konusunda ki sorun, bir adaletsizlik sorunudur. Bu sorunu ortadan kaldırmak, “adalet devletinin” işidir. Hal bu iken milletin kendisi demek olan devletin gücü, onu ele geçirenlerin çıkarları için kullanılmaya başlandıktan sonra, bütün işler alt/üst olmuştur.

Gücün, servetin ve muktedir olmanın ifadesi olan devleti elde tutmak, organize olmuş topluluklara hep cazip gelmiştir.

İslam Dini bir devlet yapısı öngörmez. Onun ilkelerinden bahseder. Bunlardan yukarıda bahsettik. Ancak Kur’an’ın ifade etmediği devlet yapısını Müslümanlar, Bizans’tan, İran’dan ve Türklerden öğrendiler. Onların devlet modelleri, güç ve zor üzerine kurulmuştu.  

Hz. Peygamberden sonra Müslümanların ilk devlet denemesini Emevilerle gerçekleştirdiler. 1400 Küsur yıl önce kurulan ve bir asra yakın yaşayan Emevi devleti, İslam için kara bir leke oldu.

Ebu Sufyan’ın oğlu Muaviye’nin oğlu Yezit, devletin gücünü zorla ve bir hırs uğruna kullandı. Emevi Devletinin İslam adına başlıca üç icraatı vardır ki, utanç vericidir.

  • Ker bela Olayı,
  • “Harre” Olayı, (Bu olay, Medine’de evlere zorla girilen, Müslümanların malları ve eşyaları yağma edilen, kadınlarına tecavüz edilen, insanları öldürülen olayın adıdır. Bugün tecavüze maruz kalan kadıların dünyaya getirdikleri bebeklere Medineliler “Harre çocukları” ismiyle adlandırdılar.
  • Mekke’ye yönelen bu çapulcuların Kâbe’yi yıkma/yakma olayı…

Bunu niçin anlattığımı anlamışsınızdır.

Geçtiğimiz hafta Türkiye’m buna benzer bir olay yaşadı. Dün Bizansist Müslümanlar, kendi kardeşlerini katlettiler, bugün Haşhaşiler Müslümanları katletti… Dün Kâbe yakılıp/yıkılmak istenmişti, bugün Müslümanların istişare binası… Dün Kerbela da masumlar katledilmişti, bugün masum insanlar…

Peki, hiç düşündünüz mü, bütün bunlar ne için yapıldı?

Dün ne için yapıldıysa bugün de aynı gerekçe ile yapıldı… Dün Bizansistlerin amacı serveti yığmak ve ona tapmaktı, servetin gücüyle etrafa korku salmaktı, bugünün Haşhaşilerinin de amaçları aynı… Dün Devletin elinde bulunan Servete sahip olmakla yenilmez olmak, egolarını tatmin etmekti, bugün de aynı…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.