IŞİD’İ BESLEYEN HAÇLI RUHUDUR…!

logo5

IŞİD’İ BESLEYEN HAÇLI RUHUDUR…!

Hepiniz topluca Allah ipine sımsıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün; sizler birbirinize düşmanlar iken O, sizin kalplerinizin arasında ülfet meydana getirip yanaştırdı da nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da O, tuttu sizi ondan kurtardı. Şimdi böyle size ayetlerini açıklıyor ki Allah’a doğru gide-bilesiniz.” ((Âl-i İmran, 103. ayet)

Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulun. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”(Hucurat/10)

Birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin! Birbirinize haset etmeyin! Birbirinize kin beslemeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin, Ey Allah’ın kulları kardeş olun!” Müslim, Birr, 28)

Kardeşlik sevgi ve muhabbettir. Yağmurun toprağa verdiği hayat gibidir. Kardeşlik bir liman gibidir. Kardeşlik gönül almak, tebessüm etmek, huzur ve mutluluğu paylaşmak; hüzün ve kedere ortak olmaktır. Kardeşlik mesafeleri, sınırları, engelleri ortadan kaldırmak; renkleri, dilleri, kökleri farklı olan yürekleri birleştirmektir. Kardeşlik uğranılan zulüm ve şiddete, akan kan ve göz yaşına duyarsız kalamamaktır.

Bir ülkenin temel taşları yerinden oynadığında, akla hemen polisiye tedbirler gelmemeli, kardeşlik bağlarının zedelenmiş olduğu gelmelidir. Çünkü şiddet, şiddetle çözülmez, ateş barutla sönmez. Akla öncelikle “Sosyolojik” tedbirler gelmelidir. Yani deveyi sürüden dışlamadan önce, onu kimin uyuz ettiğine bakılmalıdır. “Sosyal” yapının neden bozulduğu, bozma sebeplerinin neler olduğu üzerinde durulmalıdır. Değilse sorunu halı altına süpürmekle bitirilemez.

Gerileme Dönemi” sürecinde Osmanlı Devlet Yönetimi, Celali İsyanlarını bastırmak ve anarşiye son vermek üzere Kuyucu Murat Paşayı yetkilendirmiş, devlete karşı gelenler binlerce isyancı ortadan kaldırılmıştı. Fakat böyle olmasına rağmen yine de, devletin yıkılışına mani olunamamıştı.

Bana göre “Osmanlı Devleti”, bugün olduğu gibi “Beynelmilel Şirketler” ve “Beynelmilel Sermaye” tarafından yıkılmıştır. Osmanlının “Etnik” yapısı önce tahrik/tahrip edilmiş, sonra da parçalanarak yıkılmıştır. Bu gün de aynı oyunlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Emperyalist güçlerin elinde dün “Celali” vardı, bugün PKK, PYD, IŞİD var. Devletimizin bekasına son vermek için tertip edilen her “bozgunun/ihtilalci” arkasında, bu uluslararası şirketler bulunmaktadır…

Tarihin seyri, “İnananla/İnanmayan” arasında değil, “Adaletle/Zulüm” arasında sürmektedir. Dünyanın sonuna kadar da böyle sürecektir. Zulüm adına bakıldığında Batı Tarihi işgal, yakmak, yıkmak, talan etmek ve öldürmekle dolu olduğu görülür.

Çok geçmişe gitmeye gerek yok, hemen yanı başımızda olanlara bakmak yeterlidir. Irak, Afganistan, Suriye işgali, Yemen gibi pek çok İslam ülkesinin mezhep savaşlarının içine sokulması, milyonlarca insanın katli; bu emperyalist projelerin birer ürünüdür…

Batının bilinçaltında yatan psikoloji; “Haçlı” ruhudur. Haçlı ruhundan anladığı da, dünya nimetlerini sömürmektir. Batının meziyeti, geride bıraktığı medeniyeti insanları kılıçtan geçirmek, çarmıha germek, yakmak, boğmak, zehirlemek, giyotine göndermek, işkence ile öldürmek, ölüme terk etmek ve kitle imha yollarını kullanmaktır. İşgal ettiği bölgelerde, soygun ve talan yapmak, toplu tecavüzde bulunmak, kadınları seks kölesi olarak satmak, kafa kesmek, ciğerlerini, yüreklerini söküp yemek, organlarını kaynatıp çorba yapmak, cesetlerle, kesik kafalarla fotoğraf çektirmektir. Batı bu şekliyle tarihi kirletmiştir.

Şimdi sormak gerekir:

Batı bu öfkeyi, akıl almaz düşmanlığı niçin yaptı? Yakın tarihe bakıldığında ABD, İngiltere, İsrail’in insanlık için bu kini niye kustu? Bu Batının “Sosyal Psikolojisiyle” ilgili bir konudur.

Öyle görünüyor ki, mazlum milletlerin ahi vicdanları kuşattıkça, Batı, hiçbir zaman rahat etmeyecektir!

İslam, hiçbir zaman şiddete kaynaklık etmemiştir. Çünkü İslam’da canlıyı, sivili öldürmek yoktur. Kafa kesip top oynamak yoktur. İntihar saldırısı yoktur. Savaşta esir alınana işkence yapmak yoktur. Öldürülene işkence yapmak yoktur. Tapınaklara, ibadethanelere, sivil alanlara, tarlalara, bahçelere, mezarlara saldırmak yoktur. Kadınları çocukları, yaşlıları esir etmek, köle cariye yapmak yoktur. Eğer var olmuş iseler bunlar da Müslüman değildir.

Batı Dünyası, şiddetin kaynağının İslam olduğunu söyleyip durmuş, kendi günah ve kabahatini hep görmezden gelmiştir.

İnsanlığa reva gördükleri bu haksızlıkların/ayıpların altında nasıl kalkacaklarını düşünmemişlerdir. İşledikleri günahlardan nasıl kurtulacaklarını, şurada/burada Müslüman kanının dökmekten zevk alırlarken bu hesabı Allah’a nasıl vereceklerini akıllarına getirmemişlerdir.

Bunu hesabını “Harici-Selefi-Vahab-i kültüründen beslenenler soramaz! “Haçlı Ruha sahip bir Işid” anlayışı üreten sorgulanmamış eski İslam kültürü soramaz! Diğer taraftan, Kuran’ın dediğinin aksine davranarak ucuz/basit yollarla kurtuluş arayanlarla bu işten hesap soramaz! Namaz, Oruç, Hac, Kurban vs yolları işleyerek çalmayı, çırpmayı, kesmeyi, cinayet işlemeyi, kul hakkı yemeyi, aldatmayı, yalan söylemeyi terk etmeden pürü pak olduklarını sananlar soramaz!

Kendi kurtuluşunu Allah’ın dışında başkalarına havale edenler, kendisine bir Şeyh bulup, ona takılan, ondan şefaat dileyenler soramaz! Dünya işlerini rüşvet vererek çözenler, Allah’ın huzurunda da işlerin öyle olduğunu zannedenler, işlerini zenginlerin ve kahramanların himmetine bırakanlar soramaz! Peygamberlerin, Şehitlerin, Salihlerin şefaatlerini bekleyenler soramaz!

İşte IŞİD vb yapılar, sorgulanmayan İslam kültür ortamlarında gelişir. Sorgulanmayan bu kültür halen elinizde iken siz; IŞİD ile mücadele edemezsiniz. Alacağınız onca polisiye tedbir boştur. Binlerce Celalinin dağlara çıkmasının sebebi anlaşılmadıkça, hepsini de ortadan kaldırsanız, sonuç değişmeyecektir. Atalar demiştir ki “Bataklığı kurutmadan sivrisinekle mücadele edilmez.”

Mahmut AKYOL

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.