RAMAZAN AYI, KUR’AN VE DİN ANLAYIŞI

logo5

RAMAZAN AYI, KUR’AN VE DİN ANLAYIŞI

Dinin ana kaynağı Kur’an’dır. Kur’an’ın ruhu ile insanın vicdanı arasında bir çelişki yoktur. Din, ibadettir. İbadet, hayatın içinde yapılan tüm davranışlardır.

“Kur’an insanlara yol göstermek, böylece doğruyu ve yanlışı apaçık ortaya koymak için (Allah) Ramazan ayında indirdi.”

  • Müslümanın, Müslümanla eşitlendiği Ramazan ayında Kur’an’ın indirilmesi sizce ne anlama geliyor? O Kur’an ki, tefekküren okursanız size, yüreğinizin ne dediğini, niye titrediğini, neden coştuğunu, Bedir’de ve Uhud’da ki Sahabenin canhıraş seslerini niçin çıkardığını söyler…
  • Kur’an, bir Ramazan günü Hira’da “Oku” emriyle inmeye başladı. Bir zaman sonra da “mehcür” oldu. Halbuki nice millet, toplum ve insanlık umutlarını canlandırmış, filizlendirmiş, çeşmelerinden akan sularla hayat bulmuştu…
  • Şimdi rahmet yüklü bulutlar misali sayfaları arasında kurumaya yüz tutmuş mesajlarını yeniden yeşertecek, yeniden kadim dağerlerini umuda çevirecek inananları bekliyor. Çünkü ona yönelen felah bulur, yüz çeviren yok olmaya devam eder.
  • Halbuki Kur’an insanlığı tarihsel olayların üzerinden evrensel değerlerle buluşturmuştu. İnsanlığı hakka, adalete, merhamete, ahlak ve fazilete çağırmıştı. İnsanlığı iyi/kötü, doğru/yanlış, güzel/çirkin, hayır/şer ekseninde buluşturmuştu.
  • Kur’an, insan hayatı üzerinde aklı (vicdan/sağduyu) baş tacı yaptı. Nakille aklı tevhid ikliminde buluşturdu. İnsana iyi bir kul olma yolunu öğretti. Ona başıboş yaratılmadığını, sorumluluk sahibi olduğuğunu anlattı. Ona mükerrem bir varlık olduğunu söyledi. Şimdi bu insan hani?

Hz. Peygamberin; “Kalbinde Kur’andan bir eser bulunmayan kimse, harabe ev gibidir” uyarısı oldukça anlamlıdır.

Görülüyor ki Kur’an, teberrüken okunacak bir kitap değildir. O, inanmak isteyene, gayret gösterene doğru yolu gösterir. Gerçekte yolu gösteren, hidayete kavuşturan Allah’tır.

Günümüze gelene kadar bir çok tefsir çalışması yapılmıştır. Ancak çalışmalar, üstekilerin diliyle (mukdedir) yapıldığından, alttakilarin sesi (ezilen) pek duyulmamıştır.

Ebuzer, Kur’an’ı Kerimi aslına dönecek şekilde bir yol takip etmiş, alttakilerin dilini kullanmıştır. Çünkü Kur’an, alttakilerin haklarının yanında durarak inzal olunmuştur.

Bugün bu inzal yolunu devam ettirmek lazımdır diye düşünüyorum.

Modern çağda ortaya çıkan akımların tarihsel kökleri hep dini dünya olmuştur.

Örneğin, Marx’ın ‘Das Kapital’ in ana kavramları ‘meta, mal, emek, sermaye ve para’ dır. Birçok Muhafazakar dini kesimin bundan haberi olmasa da, bunu kabul etmek istemese de bunlar; Kur’an kavramlarıdır. Çünkü bu kavramlar alttakilerin haklarının ifadeleridir. ‘Burjuva-Proleterya’ çatışması olarak ifade edilen bu kavramlar, hayat döngüsünden ibarattir.

İbn Haldun bu konuyu, ‘Hadarî-Bedevî’ açısından ele almıştır. Ayrıca İslam Tarihinde konuyla ilgili bir çok örnekler görmek te mümkündür.

Mesela İhvan-ı Safa hareketi bu konunun başlangıcıdır. O dönemde insanlar çok sorgular, çok tartışırlardı. Aklı ön plana alırlardı. Fakat aklı ilah yerine koymazlardı.

Mesela Karmatîlik, yar yanağının dışında ortak bir anlayışı savunurdu. Birbirlerine ‘refik’ (yoldaş) derlerdi.

İslam tarihinde özel mülkiyeti şirk gören sufîler vardı.

Hristiyanlıkta Komünyon ayini vardı.

İranlı peygamberler Zerdüşt ve Mazdek de ortak yaşamın içindelerdi.

Çünkü bütün toplumsal huzursuzluklar, adil olmayan üretim ilişkileri, eşitsizlikler, sınıfsal ayrımlara karşı felsefi, ideolojik, siyasi, düşüncelerden doğmaktaydı.

Dinler; bu döngü içinde sürüp giden isyan, itiraz ve devrim çağrılarıyla ortaya çıktı. Allah ve din üzerindeinsana yapılan zulme son vermek üzere geldiler. Dinler, yeni sınıfın ideolojisi olan ‘kariyerizm ve konformizm’i yıkmak istedi. Lakin biz hala burjuva dinini savunmak ve Kapitalizme apdest aldırmakla zaman geçiriyoruz.

Şimdi damarları kurutulan, yok edilmek istenen İslam’ın yeniden inşası gerekiyor! Çünkü Hz. Peygamberin vefatından sonra İslamiyet aşama aşama Emevi ve Abbasi imparatorluklarının dini haline getirildi. İslamın iktidar ve mal ile ilgili sinirleri alındı. Kuran, zararsız bir tapınak metni haline getirildi ve gerçek hayatla bağları koparıldı. Arap ırkçılığına dayalı, evrensellikten uzak din, insanlığa asırlar boyu bir çözüm sunamadı…

İslam’ın özündeki saflığı yenide ortaya koymak için, klasik Müslüman zihni tazelemekten, hayatı ve insanı yeniden yapılandırmaktan başka bir çare bulunmamaktadır.

Dinler ve devrimler iktidara gelinceye kadar insanlık vicdanının patlamaları dinmeyecektir. Fakat iktidar olduklarında da sıkı bir hukuk ve halk denetimi şart…

Dinin uhrevi tarafı var, eyvallah… O bir yana… Ekonomik, politik ve günlük hayatla ilgili tarafını asla unutmamak gerekir.

İslam bir tapınak dini değildir, gerçek hayat dinidir. Kuran mezarda ölülere okunan bir kitap değildir, hayatın atardamarı olan siyasi, ekonomik yapıların motoru olmak durumundadır.

Evet, din, hayatın içinde olmayacaksa; Din ve devlet işleri birbirinden ayrı tutulacaksa, o zaman adalet, doğruluk, dürüstlük, hak, özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ vb kavramları nereye koyacağız?

Sonuç olarak Din, kaynağı Kur’an ve dinden ayrı düşünülmesi mümkün olmayan Oruç:

Bir tehdit değil, tekliftir. Dileyen inanır, dileyen inkar eder.

Mahmut AKYOL

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.