İNSANLIĞIN EZELİ VE EBEDİ SORUNU

logo5

İNSANLIĞIN EZELİ VE EBEDİ SORUNU

Ey kurumuş vicdanlılar…

Ey zulmü alkışlayanlar…

Ey zalime arka çıkanlar…

Bilin ki, aç ve sefil insanların kahredici darbeleri altında ezileceksiniz! Bu ilahi adaletin hükmünden kaçamayaçaksınız!

Kökü insanlık tarihi kadar eski olan şiddet sarmalı karşısında, ülkemi üçüncü sınıf bir ülke durumunda bırakanlar, yurduma nefret tohumları ekenler, haçlı ruhundan beslenenler, açık ve gizli ihanet şebekelerin kazdıkları tuzaklar karşısında çaresizim. İnsani gücüm kifayet etmiyor. Sanmayın ki, ümitsizim. Sadece olaylar karşısında bir gerilim yaşıyorum…

Peygamberler de en büyük ve anlamlı dualarını böyle gerilimli haller içindeyken yapmışlardır.

Gelin biz de acısını vicdanımızın derinliklerinde duyduğumuz insanlığın kanayan yaraları için ayağa kalkalım! Mülteci, soykırım sorununa uygar dünyanın (!) ne kadar şaşı baktığını görelim. Vicdanları kurumuş topluluklarla bir arada olmaktan utanç duyalım…

Düşünebiliyor musunuz, insanlık ve insan onuru yerlerde sürünüyor. İnsanlar yerlerinden/yurtlarından ediliyor.

Niçin?

İnsanları daha çok sömürmek, daha çok köleleştirmek, daha çok ekmeklerini çalmak, daha çok aç bırakmak için…

Bunlar ne için?

İsrail Oğullarının dünya devletini kurmaları için…

Kesinlikle söylüyorum ki başaramayacaklar, sadece Ortadoğu’da işlenen soykırım ve cinayetlerin kanı içinde boğulacaklar… Bu, ilahi bir adalettir…

Çünkü Allah, ”Mazlumun dinini sormaz!”…

21. yy da insanlık açlık, uyuşturucu ve silah üçgeni içinde boğulurken, NATO üyesi ülkeler, “biz dünya çocuklarıyız” şarkısını söylüyor ve mazlumlarla alay ediyor… Fakat emin olun ki, İlahi adalet tecelli edecek, “Keser dönecek sap dönecek, bir gün gelip hesap dönecektir.” Bundan asla şüphem yoktur.

Ancak beni ilgilendiren mazlumun hamiliğine soyunanların hazin durumu…

Eğer mazlumların hamiliğine soyunmuş olanlar; aralarında ki “kibir, hırs ve haset” duygularını kaldırmaz, Yahudi ve Hristiyanlara benzemekten vazgeçmez, yanlışa yanlış, doğruya doğru demezlerse, Allah onları, düşmanlarından daha perişan eder. Çünkü Allah’ın adaletinde bir ayrım yoktur.

İnsan zamanı durduramaz, doğanın evirilmesine hükmedemez lakin sosyal olaylara şekil verebilir.

  • Mesela dünyada sürüp gelen Yezidi zihniyetini durdurabilir…
  • Mesela Lat, Uzza ve Manat’la temsil edilen müşrik sistemlerine son verebilir…
  • Mesela Emperyalist, Kapitalist ve Faşist yapıları yıkabilir…
  • Mesela hac için harcayacağı paraları mazlumlar için harcayabilir…
  • Bu konuda bir ümmet bilinci geliştirebilir.
  • Kendi geleceği adına, mazlumlar adına, adalet adına iyi güzel ve doğru şeyler yapabilir…

Fakat bunlar için Ashab-i bir duruş sergilemek lazım, “Şarktaki bir Müslümanın ayağına diken battığında garptaki bundan acı duymuyorsa, bizden değildir” diyen Peygambere ümmet olmak lazımdır.

Eğer Müslüman Ülkeler, birbirine karşı uyumsuzluklarını ve birbirine karşı tahammülsüzlüklerini, vurdumduymazlıklarını sorun olmaktan çıkarmaz, yönetimlerini “adalet, ehliyet, liyakat, meşveret ve maslahat” üzerine bina etmezlerse, hem kendi sorunlarına, hem mazlumların sorunlarına ve hem de dünya sorunlarına katkı sağlayamazlar.

Bu sebeple Ümmetin asırlardan beri, derin uykusundan uyanması ve yerlerde sürünen izzetine sahip çıkması lazımdır…

Meseleye bir de Kur’an’ı Kerim dünyasından bakalım.

Hiç düşündünüz mü (neden taptığınızı) Lat ve Uzza’ ya? Ve (üçlünün) üçüncüsü olan Menat(a)?” (53/19–20)

Onlar sizin ve atalarınızın içi boş kuruntularından başka bir şey değildir. Allah onlara öyle bir güç vermedi…..” (53/23)

Demek ki “put” denilen şey, insanın iç dünyasındaki kötü heva ve hevesinden başka bir şey değildir. Sadece İnsanlar o “isimlere” anlam yüklüyor ve yüceltiyorlar.

Bakın nasıl:

Lat” kelimesi etimolojik olarak “ilah” kelimesinin bozulmuş hali ve mutlak otoriteyi ifade ediyor. Arapçanın kök dillerinde, kişiyi içeriden yöneten şey “mutlak itaat /otorite” anlamında kullanılıyor. Yani “Lat” isminin bugünkü karşılığı “otorite” demektir.

Uzza” kelimesi, “Aziz” isminin daha değişik söylenişidir. “Güç/kuvvet” anlamına gelir. Yani “Uzza” isminin bugünkü karşılığı da “güç, kuvvet” demektir.

Menat” ise yine çok tanıdık, bildiğiniz “para” demektir.

Yani insanda var olan nefis, (istek ve arzular) “otoriteyi, gücü ve parayı” kendinde toplamak/biriktirmek istiyor. Bunları elde etmek için girmediği kılık, atmadığı takla kalmıyor. Bunlara ulaşınca da onları tapacağı bir nesne haline getiriyor…

  • Otorite: Devlet, saltanat, taht, lider gibi anlamlara,
  • Güç: Silah, petrol, toprak, nüfuz gibi anlamlara ve
  • Para: Sermaye, banka, altın, gümüş gibi anlamlara geliyor…

İnsan ve nefis bunlar için savaşıyor, vuruşuyor, kan döküp fesat çıkarıyor, dünyayı yaşanılmaz hale sokuyor. Yeryüzünde kan bunlar için dökülüyor, fesat bunlar için çıkarılıyor. Savaşlar bunlar için yapılıyor. İnsanlar yerlerinden/yurtlarından bunlar için çıkarılıyor.

Yaşadığımız çağa baktığımızda otorite hırsının Emperyalizmi, güç hırsının Faşizmi, para hırsının Kapitalizmi doğurduğu görülüyor.

Demem o ki, insanlığın ezeli ve ebedi sorunu bu üç kaynaktan çıkıyor!

Allah, bu kaynağı Kur’an’da şöyle açıklıyor:

  • Allah’tan başka otorite yoktur (La ilahe illallah),
  • Güç ve kuvvet yalnızca Allah’a aittir (La havle ve la kuvvete illa billah),
  • Mülk Allah’ındır (Lehül-Mülk).

Bu isimler insanlıkla birlikte kıyamete kadar ölmeyecektir. Bu isimler, yok olup gitmiş taşlar, tahtalar değildir. İnsanlığın nefsinde yaşayan putlardır! İnsan bu çizgi buyunca imtihan edilecektir!!!

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.