EVET/HAYIR VE İSLAMİ DÜŞÜNCE

logo5

EVET/HAYIR VE İSLAMİ DÜŞÜNCE 

Türk Siyasi hayatı yine hareketli, kazanın altına odun atanların sayısı oldukça fazla…

Dış güçlerin çalışmalarını anlamak kolay, fakat iç fitnecilerle birlikte olmayı, aynı havayı solumayı, aynı suyu birlikte içmeyi ve aynı demokrasi içinde olmayı anlasam da kabul edemiyorum.

Ülke sınırları dışında planlanıp sahnelenen oyunlar, bana pek yabancı gelmiyor. Çünkü Hak ve Adalet için yaşayanların kaderi budur deyip kendimi teselli ediyorum da, fitneyi, ihaneti ve soysuzluğu anlamak istemiyorum.

Parlamento kürsü ve sandalyelerini kıracak kadar gözü dönmüşlüğü, sorunlarını çözmek için bir araya gelmiş seçkinlerin bizzat kendilerinin “sorun” olmalarını, basın ve gizli mahfiller maharetiyle yazılan oyunları,  halkın gözü önünde “rejimi” korumak adına oynanan tiyatroları artık seyretmek istemiyorum.

İktidarın yaptığı her şeyi alkışlamam fakat muhalefet etmeyi de rejime sadakat yeminiyle bağdaştırmak yerine, “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışı içinde görmek isterim. Zira ihanetten daha acı veren başka bir şey düşünemiyorum.

Türk Siyasi hayatında olup/bitenlere bigâne kalmayı uygun bulmuyorum. Daha uzun süre devam edecek bu konuya, İslam’ın sosyal yönü itibariyle bakmaya çalışacağım.

  • Her şeyden önce insanlık (Müslümanlar); Allah’a inanmanın ötesinde Allah’a güvenmeyi, bu imanı ve güveni hayatının başucuna koymaları ve fiillerini buna göre şekillendirmeleri gerekir.
  • İkinci olarak insanlık (Müslümanlar); Allah’ın dışında bağlanacakları her beşeri yolun, kendilerini köleleştireceğini bilmeleri ve
  • Üçüncü olarak da insanlık (Müslümanlar) mülk, servet, şöhret, şehvet, iktidar ve siyasetin cazibesine kapılıp onlara esiri olmaları halinde nasıl sıkıntılar yaşayacaklarını akıl etmeleri gerekir!

Üçüncü sırada sayılanları yok sayarak hayatı sürdürmek imkânsız olsa da, bunları bir “araç”, Allah’a iman etmeyi, güven duymayı da bir “amaç” bilmelidirler.

Yeri gelmişken şu beş kavramı yine tekrarlamak istiyorum. “adalet, ehliyet, liyakat, meşveret, maslahat

Toplumları idare etmek üzere düzenlenen “Sosyal Sistemler”, bu beş ilke üzerine inşa edilmedikçe insanlık, baskı ve zulümden kurtulamayacaktır.

Muhafazakâr (statüko) düşünceye sahip olanlar, sorgulamaz, itiraz etmez ve anlamak istemez, hep mevcudu korumak isterler.

Bu bakımdan “sorgulama, eleştirme ve isyan” hiç de söylenildiği gibi kolay değildir… Ezber bozduğu için insanı canından/malından olmaya kadar götürür. Tarih, sadece itiraz ettikleri için hayatlarını kaybedenlerle doludur…

Bakıyorum da sağımda ve solumda duranlar muhafazakâr..! İki tarafta aynı çizgide! Her iki tarafta hayallerini, rüyalarını itaat üzere görüyor… He iki tarafta değerlerini sorgulamıyor ve kutsallarına kimsenin dokunmasın istemiyor…

Bir zaman önce, akşamdan “ilim/irfan” sahibi olarak yatanlar, ertesi günün sabahı cahil olarak kalktılar. Bu duruma şaşıran milletin evlatları sadece, “Bu hal neyin nesi?” dedikleri için başlarına gelmeyen sıkıntılar kalmamıştır… Sonrasında da Ülke düşünceye, okumaya sıcak bakmayan yığınlarla doldu/taştı. Dahası memleket ilgisiz ve bilgisizlerin elinde kaldı…

Bu zihniyet biçiminin Türkçedeki adı köleliktir.

Bilinmelidir ki, Allan’ın dışında ki her Kült, (heva ve hevese dayalı yaşam anlayışı) insanı köleleştirir. Aklı donduran her hareket, insanın güdülmesini, tembel ve cahil bırakılmasını kolaylaştırır. Çünkü bu anlayış biçimini yöneten, insanın kaderini de yönetir.

İslam toplumlarında itaat kültürünün başlangıcı asırlar öncesine gider. Hele “sorgulanmayan eski İslam kültürü” içinde yaşamak, Müslümanlara istenmeyen bazı kötü alışkanlıklar kazandırmıştır. Hırsızlık, yolsuzluk, cinayet işleme, gasp, yağma, talan, yalan söyleme, haram yeme, ahlaksızlık, kalleşlik, ihanet gibi kötülükler bunlardan bazılarıdır.

Şimdi bir de içinde bulunduğumuz duruma bakalım:

Eğer ülkede hala; “Pantolon paçası katlamayla” enflasyon belirleniyor, emekli üç kuruşluk promosyon için banka kapılarında bekliyor, yüzde kırkını oluşturan genç nüfusa istihdam imkanı açamıyor, cadde ve sokaklar boş kalabalıklardan taşıyor, dünya ölçekleri doğrultusunda genç nüfusla nerede olduğunu bilmiyor, gelir dağılımındaki makas halkın aleyhine açılmaya devam ediyorsa, bana göre ülkede ki “Sistem/Rejim” (adı ne olursa fark etmez), değiştirmeye ve ya muhafaza etmeye kalkışmak bir anlam ifade etmiyor..!

Gençlik nereye gidiyor sözüne cevap veremeyenler, Texas sokaklarına benzer sokakları uyuşturucu, fuhuş, öldürme, kap/kaç mezarlığı olmaktan kurtaramayanlar, 40 Yıla yakın bir zamandan beri ülke parasının milyarları bulan bölümünün nereye gittiğinin (terör) mantıklı izahını yapamayanlar, sistem değiştirseler ve ya rejimi muhafaza etseler ne değişir?

Sistem/Rejim, toplumda oluşan bu ve benzeri sorunlara bir şey mutlaka demelidir. Herkesin ortak kabul edeceği bir “ahlak, eşitlik, adalet, servet dağılımı, hakça paylaşımı gibi ilkeler için mutlaka bir söz söylemelidir. Her iki kesime mensup olanlar bu ve benzeri konulara acilen halkın önüne bir teklif koymuyorlarsa, ikisine de isyan ediyorum. Halk, en aykırı gibi gelen bu soruları Sisteme/Rejime ve yöneticilerine özgürce sorabilmelidir?

Bakın Peygamberler, dinen en aykırı gelen soruları Allah’a sormuşlardır. Buna karşı Allah, Peygamberlerini cezalandırmamıştır. Yine Hz. Peygamber, en yakın arkadaşları tarafından sorgulanmıştır. Peygamber de arkadaşlarına yüz çevirmemiş ve ilişkisini kesmemiştir.

Bir kere daha tekrar etmek istiyorum! Allah’ın dışında hiçbir şey mükemmel değildir!

Zihinleri ve ruhları işgalden kurtarmanın ve insanları mutlu etmenin yolu; Kur’an’ın teklif ettiği “sorun çözme yöntemlerini” samimi şekilde halka teklif etmektir. Başka da yol yoktur!

Sormayan, sorgulamayan, araştırmayan, sorunlara çözüm yolları bulamayan milletler, ilerleyen toplumların gerisinden nal toplamaya mahkûmdurlar.

Sonuç olarak insanı aç bırakmak ister yönetenlerden, ister Sistem ve Rejimden kaynaklansın fark etmez, bir insanlık suçudur. Kim olursa olsun, kimden gelirse gelsin insanı aç, açık, evsiz, yurtsuz bırakanlar, dünyanın en büyük suçunu/günahını işlemişlerdir. Çünkü bu suç insanı ahlaksızlığa götürür.

Eğer yeni bir sistem değişikliği ve ya mevcut rejimi koruma çabası içine 80 Milyon sokulacaksa:

  • Öfkeye, siyasi arzulara, hırsa yenik düşmeden,
  • Sokaklara dökülse bile çevresini yakıp/yıkmadan,
  • Bindiği dalı kesmeden,
  • Birbirine karşı duymak zorunda olduğu sevgi ve kardeşliğinizi yok etmeden bu işi sonlandırmalıdır!
  • Unutulmasın ki bu topraklardan başka bir yere gitmeye kalkmanız durumunda, vizeniz olsa da sokmuyorlar!

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.