NUR SURESİ VE BAŞÖRTÜ

logo5

NUR SURESİ VE BAŞÖRTÜ

Denilebilir ki insanoğlunun yeryüzünde bunca sorunu varken, yamyamların doymak bilmez iştahları uğruna dünya yeniden parsellenirken, azgınlık, sapkınlık, korkak ve güvensizlik sebebiyle akıl almaz bir silahlanma yarışına girilmişken, kala kala bir “Başörtüsü” meselesi mi kaldı ki, temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze getiriliyor.

Evet, durum zannedilenden farklı… Eğer “başörtü meselesi” yerli yerine oturtulabilmiş olsaydı, hayat bu kadar zebun olmazdı! Yani Allah’a iman eden kadınlar ve erkekler bir başkasına karşı namuslarını hakkıyla koruyup kollasalardı, fitneye sebebiyet vermeselerdi, sosyal denge ve nesepler bozulmazdı…

Bayan birçok arkadaşımın düşünce dünyasında “başörtü meselesi” bilinmezliğini hala koruyor. Bu cümleden olarak imkân ölçüsünde konuyu ele alacağız.

NUR SURESİ:

Sure Medine’de inmiştir, 64 ayettir. Medine’ye hicretten sonra Müslümanlar, birlikte yaşamaya dayalı yeni bir “kent kültürü” oluşturmaya başlayınca kadın/erkek ilişkileri etrafında her toplumda olduğu gibi sorunlar yaşanmaya başlandı.

Örtünme, açık saçık giyinme, tahrik, zina, zina iftirası vs. tipik kadın/erkek sorunlarının toplumu rahatsız etmeye başlaması üzerine peş peşe ayetler geldi. Nur suresi daha çok bu tür ayetlerden oluşuyor ve kadın/erkek ilişkilerine, “sevgi, saygı, iyilik, güzellik, iffet, dostluk, söz, namus, güven” temel değerleri etrafında düzenlemeler getiriyor.

Surenin adı, Allah’ın nurunun ışık saçan bir kandile benzetildiği 35. ayetteki nur (aydınlık, ışık) kelimesinden gelmektedir.

Şimdi konuyla ilgili iki ayete bakalım:

  1. MÜMİN erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar. Irzlarını ve namuslarını korusunlar. Temiz ve erdemli davranış budur. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır; bundan hiç şüpheniz olmasın.” (Nur; 24/30)

Yani, İman iddiasında bulunan erkeklere söyle gözlerini bakılması yasak olandan sakınsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar.

Yani “ferclerini muhafaza etmek” demek, “cinsel organlarını korusunlar” demektir. Türkçedeki “eline, beline, diline sahip ol” veya “harama uçkur çözme” deyişleri ile aynı manayı çağrıştırır. Yani ırzını, namusunu korumak, kendini topluma arz ettiği bedensel ve ilkesel kişiliğinin arkasında durmak demektir. Anlaşılması gereken taraf budur.

Kişi nikâh kıymak suretiyle bir söz vermektedir. Yani topluma sadece sözleştiği kişi ile cinsel ilişki kuracağına, cinsel hayatını onunla paylaşacağına dair sözleşmesini yayınlamış olmaktadır.

İşte verdiği bu sözü tutmasına, topluma ilan ettiği şeye sahip çıkmasına, verdiği söze aykırı hareket etmemesine, bunun arkasında durmasına “ırzını ve namusunu korumak” demektir.

  1. Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar. Görünmesi zarurî olan yerler dışında cinsel cazibelerini sergilemek için açılıp saçılmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar…ila ahiri ayet..” (Nur; 24/31)

Yani: İman iddiasında bulunan kadınlara söyle, gözlerini bakılması yasak olandan sakınsın, ırz ve namuslarını korusunlar.

Ziynet tabirinin ne manaya geldiği konusunda iki görüş bulunuyor:

  • Kadının vücut güzelliği, cinselliği,
  • Kadının süs takıları.

Ayette geçen “ziynetlerini açığa vurmasınlar” ifadesinin “vücut güzelliklerini sergilemesinler, cinselliklerini ön plana çıkarmak için açılıp saçılacak (dekolte) elbiseler giyinmesinler” manasında olduğu anlaşılıyor. Zira kadının görünmesi zaruri olan el ve yüzündeki süsleri saklayabilmesi pratikte imkânsızdır (Razi).

Öte yandan doğrudan “süslenmeyin” değil de “süslerinizi açığa vurmayın” demektir. Yoksa görünmesi zaruri olan el, yüz ve dış elbiselerde tertipli, düzenli, bakımlı olması, güzel koku sürünmesi, kendine yakışanı seçmesi gibi şeyler değildir. Bu konuda dinin söyledikleri bundan ibarettir. Dileyen yapar, dileyen yapmaz!

Aslına bakılırsa 31. Ayette başörtüsünden mi, omuz örtüsünden mi, atkıdan mı, şaldan mı bahsediliyor? Burada bir belirsizlik vardır. Eğer başörtüsünden bahsediliyorsa onun, başla beraber omuzlardan aşağıya örtülmesi gerekir.

Yukarıda söylendiği gibi bu konu her zaman tartışma konusu olmuştur. Öyle olmaya da devam edeceğe benziyor. Görüşüme göre burada kadının fıtratında ki beğenilme arzusu yatmaktadır. Diğer taraftan konuyla ilgili ayetin tek olması, diğer ayetlerle desteklenmemesi sebebiyle ihtilaf bitmeyecektir.

Şu gerekçeyle bitmeyecektir. Ayetin “mecaz” olduğu unutularak anlaşılmaya çalışılmaktadır. Yani mesele sadece saçı/başı örtmek değildir. Saç/baş sembolden ibarettir. Bu şekilde düşünüldüğünde konu hafif kalır. İstenen şey, saçı/başı örtmenin yanında kendisine ait olan şeyleri bir başkasına karşı korumak, fitneye sebebiyet vermemek, sosyal dengeyi bozmamaktır.

Ayette “başörtülerini” diye çevrilen kelime “hamr” kökünden gelir ve tam anlamıyla “başörtüsü” manasındadır. Yani başı döndürüp karıştıran, aklı örten, şarap, içki (hamr), başı döndürme, aklı örtme yeri, şaraphane (hammâre), içkinin verdiği baş ağrısı (hımâr), denir… Demek ki (hımâr) kelimesinin en önemli özelliği “baş” ile ilgili olmasıdır.

Bu ayet, başı açıklığın yaygın olduğu bir topluma inmiş değildir. O günkü toplumda değil kadınlar erkekler bile, kimisi sıcaktan, kimisi Arap örfünden zaten başlarını bir şekilde örtmektedirler. Yani erkek kadın hemen hiç kimse “başı açık” dolaşmamaktaydı. Sarık, kaftan, tül, renkli bez vs. başlarına bir şeyler dolayıp sararak veya alarak dışarı çıkmaktaydılar.

On bin nüfuslu Medine’de yaşayan Yahudi, Evs, Hazreç ve Muhacirlerden ibaret olan insanlara dışarıdan bakıldığında bu insanların üstlerinde başlarında bir takım örtüler vardı. Fakat özellikle kadınlarda bu örtü, örtünmek amacıyla değil, daha çekici ve egzotik olmak amacıylaydı.

Peki, öyleyse ayet burada bize ne demektedir?

Dikkat edilirse “Başörtüsü takın, başınızı örtün” denmiyor da “Başınıza aldığınız o örtüleri boyunlarınıza, omuzlarınızdan aşağıya da salın” deniyor. Yani o dönem kadınları başörtülerini arkadan bağlarlar, omuzlarını ve göğüslerini ve boyunlarını açıkta bırakırlardı. Böyle daha çekici olacaklarını düşünüyor olmalarıydı…

Bu düşünce biçimi kadının kötülüğe (Şeytan’a) esir olmasından başka bir şey değildi…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.