TEVBE SURESİ, DÜNYA VE AHİRET DENGESİ

logo5

TEVBE SURESİ, DÜNYA VE AHİRET DENGESİ

Tevbe Suresi” 129 ayet olarak Medine’de, “Tebük Seferi” sırasında ve sonrasında inmiştir.

Sure, ziyadesiyle münafıklar hakkındadır. Münafıklar Surede en ağır şekilde eleştirilmiş, nasıl bir sonuçla karşılaşacakları anlatılmış, tabiri caizse adeta münafıklığın ve korkaklığın genetiği çıkarılmıştır.

Sure, “Hac” bildirisiyle başlamış, savaş, infak, velâyet, Tevbe, Münafıkların durumu, Tebük seferi öncesi ve sonrası meseleler, sözün namusu, cesaret, erdem, dürüstlük, sabır, ihanet gibi konularla devam etmiştir.

Yine Surede, Hz. Muhammed’in daha ilk günden itibaren Mekke’deki en azılı düşmanı rahip Ebu Amir, Kâbe çetesini sürekli şekilde suikasta kışkırtan, “Mescid-i Nevbevi”nin karşısına “Mescid-i Dırar’ı” yaptıran, dönemin güçlü devleti Bizans’ı, Medine’yi işgal etmesi için çağıran rahip “Ebu Amir’di.

Bu durumda Bizans’a karşı meydan okuyacak büyük bir yürüyüş başlatılmalıydı. Nitekim bunun için “Tebük Seferi” başlatılmıştır.

Surenin son bölümde, münafıkların ve infak etmeyenlerin telkinlerine kapılarak seferden geri duran birkaç sahabenin vicdan azabı çektikleri, yaptıkları yanlıştan pişman olmaları  (Tevbe) konusu işlenmiştir.

Surenin başına “Besmele” konmamıştır. Çünkü besmele bir “Rahmet” simgesidir. Rahmet, bir emandır. Münafıklar içinse “eman” yoktur!

Dünya “yakın”, Ahiret, “sonradan olacak olan yer” demektir. Biri hâlihazırda mevcut, diğeri gelecekte muhakkak olacak olandır. Yani “Ahiret” gerçek, “Dünya” hayal değildir. Biri olmadan diğeri olmaz gerçeklerdir. Yukarısı “Cennet” temiz, aşağısı “Dünya” pis değildir. Kur’an’ı Kerim, bu iki kavramın birisini kutsal, diğerini kutsal dışı saymamıştır! Birini diğerine tercih etmemiştir! Her ikisi de Allah’ındır. Her ikisi de Allah’ın güç ve görkem gösterisidir.

Allah insana, dört boyuttan (el-evvel), (el-ahir), (ez-zahir), (el-batın) hitap eder ve her şeyi buna göre yaratır. (Hadid; 57/3).

Allah, dört boyutun görünen (ez-zahir) kısmıyla insanı dünyada (bahçe/cennet) yaratmış ve oradan da yeryüzüne dağıtmıştır. İnsanoğlunun çektiği acı, bu nedenle bir sürgün cezası değil; oluş ve varoluş sancısıdır. Onun için her insanın doğumu sancılıdır.

Hristiyanlara göre, “cennet” telakkisi yukarıdadır ve “kutsal bir yerdir.” Âdem, Tanrı bir günahı sebebiyle yukarıdan temiz olan yerden, aşağıya pis olan yere (dünyaya) sürgün (!) etmiştir. Bu anlayışa göre yukarısı “nur/ ışık, mana âlemi”, aşağısı “karanlık, zulmet ve madde âlemi” olarak görülür. Bundan dolayı da yukarıdan gelen her şeye kutsal, aşağıda olan her şey pistir.

İsrailiyat görüş ve düşünceleri de aynen böyledir.

İslam, böyle bir şeyi kabul etmez.

Mülk, (yeryüzü) Allah’ındır. İnsanlar Allah’ın yeryüzünde ki misafirleridir. Yeryüzü sadece bir milletin tapulu malı değildir. Allah, gökten birilerine tapu falan indirmemiştir. Üzerinde kim yaşıyorsa onundur. Yaşayanı oradan çıkarmaya kimsenin hakkı yoktur. Çıkarmaya yeltenen büyük zulüm işlemiş olur.

Kimsenin endişesi olmasın ki, Allah yarattığı her canlı için gökten bir damla su fazladan indirir, yerden bir tohum fazladan bitirir.

O halde bu gösteriş, bu kavga, bu hırs, yeryüzünü yaşanmaz hale koymak niye? Bakın hırsın, gösterişin, kavganın sonu felakettir! Üstelik Hristiyan ve Yahudi düşüncesi yeryüzünü pis saydığı halde, elde etmek için akıl almaz yollara başvuruyor! Ben; bu gidişin gelecek için son derece kaygı verici olduğu kanaatini taşıyorum!

“O gün o biriktirip yığdıkları, cehennem ateşinde kızartılacak ve alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. “iste bu, kendiniz için biriktirip yığdıklarınız; tadın biriktirip yığdıklarınızı!” denilecek.” TEVBE/35

Benim görüşüme göre dünyayı yaşanmaz hale getirenler, münafık karakterli insanlardır! Dünyanın dengesini bozanlar bunlardır!

  • Bu yok oluşa dur demenin yolu, tarihi geçmişi bir olanların birbirlerine tahammül etmeleri ve aynı kaderi paylaşmaları,
  • Kalpsiz dünya için kalp, ezilenler için çığlık, egemenler için protesto, ruhsuzlar için ruh olmaları,
  • Müslümanlar aralarına setler örmemeleri,
  • Ülke sorunları çıkarlara kurban etmemeleri,
  • Ülkenin uygarlık mücadelesi birlikte inşa etmeleri,
  • Sorunlar ortaklaşa, ortak iyinin iktidarı (adalet) ile çözülmeleri ve
  • İnsan hakları ihlallerine birlikte karşı durmaları lazım gelir..!

Bu insani çabanın ötesinde Allah, “Rahmeti” kendine farz kılmıştır. Yani “Rahmet”, Allah’ın zatının olmazsa olmazıdır. Bu yönüyle Allah’ın yarattığı ahiret temiz, dünya pis değildir. O, parçalanmaz bir bütündür. O bakımdan Allah pak ve temizdir.

Eğer temizin zıddı olan bir pislikten bahsedilecekse bu, insanların işlediği bütün çirkin ve kötülüklerdir.

Geçtiğimiz bir yazımda; Kur’an, “kutsal bir kitap” değildir. O sadece Allah’ın kelamıdır. İslam, “kutsal bir din” değildir. İnsanoğlu için hayata çizilen doğru yolun adıdır. Hz. Peygamber, “insanüstü” bir varlık değildir. Demiştim.

Bu görüşüme ezberlerini bozmak istemeyenler anlamadan, tepki gösterdiler. Ben de “eğer böyle kabul edilmezse, onlar dokunulmaz olur ve onlara asla ulaşılamaz!” Demiştim. Yani, kutsallık Allah’a aittir. Yarattığı hiçbir şey kutsal değildir.

İlle de Allah’ın yarattıklarına insan olarak bir anlam yüklenecekse bu, “Mübarek” kavramı olmalıdır.

Mübarek sürekli, kalıcı, çoğalma, yayılma, birikme, verimli, bereketli, saygı duyulan, beğenilen, sevilen şeyler anlamındadır.

Mesela Kuran “mübarek” bir kitaptır denmesi, insanların kalbinde kalıcı olması, insanlık vicdanında çağlar boyu yankılanması, insanlığı sarıp sarmalaması, onlar tarafından benimsenmesi ve giderek ona inananların, ona gönül verenlerinin çoğalmasıdır.

Mesela bir yere mübarek belde demek de böyledir. Yani insanların kalbinde yankısı çağlar boyu süren, kalıcı ve sürekli olan yer demektir. Yoksa Tanrı’nın (Kut’un) dokunduğu yerler demek değildir.

Görüldüğü gibi bölünmez bütünlüğü parçalayarak, “gök kutsal”, “yer pis” diye bir ayrım yapmak ve düşünmek, İslam’ın “tevhid” ilkesine aykırıdır.

İslam’la Müslümanlar arasında ihtilafi mevzular üretmek hiçbir zaman Müslümanların işine gelmez..! Parçalanmışlık, düşman işidir.

Bunu birkaç örnekle açıklamaya çalışalım…

  • İslâm’a giren sünnet olmak zorundadır!
  • İslâm’dan çıkan mürtettir, öldürülmelidir!
  • Namaz dinin direğidir!
  • İslâm’ın şartı beştir!
  • Din bir vicdan işidir!
  • Kuran’da kölelik ve cariyelik vardır!
  • Kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır!
  • Kuran, çok eşliliği tavsiye etmiştir!
  • Zekât, kırkta birdir!
  • Peygamberimiz ve diğer bütün peygamberler zengindi, dolayısıyla biz de zengin olmalıyız!
  • Demokrasi küfürdür!
  • Laiklik dinsizliktir!
  • Peygamberler mucizeler göstermiştir,
  • Ölüleri diriltmiş,
  • Denizleri yarmış,
  • Ateşlerde yanmamış,
  • Ateş gül bahçesine dönmüş,
  • Kayadan deve çıkarmış,
  • Ay’ı yarmış…

Gibi iddiaların tamamı yanlış ve İsrailiyat düzmeleridir..!

İslam, bu fikirlere dayandıkça zayıflamakta, sıradan bir din olmasını sürdürmektedir..!

Mahmut AKYOL

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.