İSLAM DÜNYASI VE YAPRAK DÖKÜMÜ

logo5

İSLAM DÜNYASI VE YAPRAK DÖKÜMÜ

Dünyanın çeşitli halleri sebebiyle insanlar arasında farklılaşmalar olur. Dil, din, ırk, renk, mülkiyet, cinsiyet, kavmiyet ve milliyet temelinde yaşanan farklılaşmalar gibi.  Ama bu farklılaşmalar hiçbir zaman eşitsizlik değildir.

Kanaatim o ki, Müslüman dünyanın dökülme sebeplerinin başında “adalet, ehliyet, liyakat, meşveret, maslahat” kavramlarının içlerinin boşaltılması ve hayattan çekilmesi gelir. Çünkü bu haller insanları ve Müslümanları ayakta tutan temel direklerdir.

Diğer yandan ne kadar İslam Düşmanı varsa bunların açık ve gizli oyunlarını fark etmeden iktidarlarını sürdüren yöneticilerdir.

Müslüman dünyanın gündemine bakın:

Muhafazakâr anlamda üç ayları ihya ediyor. İslam’ın varoluşunun tarihselliği bile terk edilmiş, “kandiller” kutluyor. Buna karşılık Kudüs, Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram, Bağdat, Şam, zalim çizmeleri altında, mazlum hale getirilmiş halklarıyla birlikte eziliyor. Ama Müslümanlar iman tazelemek adına “UMRE” ziyaretine gidiyor.

Bilinçli bir Ümmet anlayışından yoksun, bir amaç için bir araya gelememiş Müslüman Topluluklar, her geçen gün kan kaybediyor. “Sosyo-Politik” bir birliktelik yok.

Aslında “Hacer-ül Esved” taşı yerinden düşmüş de yerine koymak için bir “ortak” akıl aranması gerekirken, herkes kendi bildiğine iman ediyor, ondan başka hak ve hakikat kabul etmiyor.

Bugüne kadar İslam Âlemi bulabildiği iki akılla yaşadı geldi.

  1. Şii İmamet Mitolojisi,
  2. Sünni Saltanat İdeolojisi.

Bu iki akıl harbi konuşulursa hiçbir zaman sadra şifa olmamıştır. Yenilikçi akılda kerih görüldüğünden (İbn Teymiyye, İmam-ı Gazali Ekolü gibi kimselerce) itibar edilmemiştir. Aslında bu iki yol, hem İslam’ı taassuba sokmuş ve hem de dondurmuştur. Akabinde de Müslümanlar geri kalmıştır.

Şimdi Müslümanlar:

İçtenlikle İslam’ın gereklerini yerine getirmek, hayata taşımak, ikiyüzlü olmaktan uzak durmak zorundadır. Bunun için herkes Ömer’i beklemek yerine Ömer olmak zorundadır… Ancak böyle olunduğu takdirde Allah bu topluluğu muzaffer ve üstün kılacaktır. Böyle bir topluluğun etrafında bir sevgi çemberi oluşturacak, bu saf imanın etrafında diğer insanlar, boylar, kavimler toplayacaktır.

Yeter ki Müslümanlar bölünmesinler, cellatlarına âşık olup esarete düşmesinler…

Yeter ki hedefsiz, idealsiz, iradesiz olmasınlar…

Yeter ki yaşarken adaletten ayrılmasınlar…

Yeter ki öldürmesin, çalmasın, iftira atmasın, tecavüz etmesin ve kamu hakkını ihlal etmesinler…

Yeter ki tarikat, cemaat ve Tasavvuf kültürüyle devasa İslam’ın ve mensubu Müslümanların sorunları buradan çözülür diye inanmasınlar…

Dünya şartları her gün değişiyor. Hatta akşamdan sabaha insan değişiyor.  Bu değişikliği görmek ve kabul etmek gerekmez mi? Bunu inceden inceye düşünmek gerekir…

Allah insanlık tarihi boyu insan başıboş bırakılmamıştır. Bu bakımdan bireysel manada her insanın, genel anlamda her milletin kendisine göre vicdanında yaşattığı bir hedef ve sorumluluğu vardır. Bu hedef Âdemden beri Müslümanlar için “Darü’s-Selâm” dır. Yani yeryüzünü cennete çevirmek hedefi… Bu hedef dünya için dinamik ve yenilikçi bir yaklaşım olmasına rağmen başarılamamıştır. Fakat bu hedef başarılamadı diye asla vazgeçilmez!

ÇünküDarü’s-Selâm” mazluma bir sığınak, zalime bir ateştir.

Eğer bir milletin Darü’s-Selâmını yıkmak isterseniz, onun içinde bir sır gibi sakladığı ideallerini yıkmakla işe başlarsınız. Bunun için önce kullanılmaya müsait uşaklara (ajanlar) vaatlerde bulursunuz. Söz gelimi iktidar sözü verirsiniz. Ayakları altıma dolarlar saçarsınız. Mesela Rum’ları, Ermeni’leri ve Kürt’leri İngiliz’ler, İran’lı bir Yahudi ananın (Rabin) çocuğu Fetö”yü ABD böyle kullanmıştır.

Bakın İngilizlerin 3,5 milyonu bulan askeri gücü bulunmaktadır. Yarıdan fazla bölümü İngiliz değildir. Bunun 600 Bini Müslümandır. Bunlar sömürgeci, mezhepçi, ırkçı ve terör anlayışla İngilizler böyle elde tutmaktadır!

Bunun gibi eğer Rothshild ailesinin gücü ABD üzerinden kaldırılmış olsa, İsrail’in önündeki engelleri kaldırmak için ABD kılını bile kıpırdatmaz. Bakmayın siz ABD kâğıttan kaplan olduğuna…

Atılan bombaların dumanları kalkmamış iken Suriye’nin haline bakın! Dünyanın gözü önünde Rusya, Deli Petro’dan bu yana “Sıcak denizlere inmek” ve ABD, İngiltere İsrail/Ermenistan koridoru açmak için var güçleriyle çalışıyor. Savaş baltalarını çıkarmış, güç mücadelesi yapıyor, dünyaya korku salıyorlar!

Hani, inkârcılar seni bağlayıp bir yere hapsetmek ya da öldürmek veya seni yurdundan çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarken, Allah da karşı tuzak kuruyordu. Allah tuzağı boşa çıkaranların en güçlüsüdür. ENFAL-30

“Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Ve Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” ALİ İMRAN-54

Abdülhamid hal edilirken de aynı güçlerin öncelikli derdi petroldü.  Bugünde dertleri aynı…

Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak sınırında uydu verilerine göre Güneydoğu petrol denizi…

Cudi Dağı’ndaki petrolümüz Irak’a doğru akıyor ve bunu İngiliz ve ABD biliyor! Silopi’nin altında petrol denizi var… Sadece petrol değil, çok zengin uranyum ve nikel madenleri var! ABD bağlantılı şirketler Güneydoğu petrol denizi ve Uranyumu üzerine çullanmak istiyor.

Bunun için yukarıda değinildiği gibi düşman adına bürokrasi ve hortumcu çeteler, milletin hak ve hukukunu talan ediyor. İngilizler ve ABD’nin maşaları dün “ASALA”, bugün “FETÖ, DAİŞ, PKK, YPG, PYD” gibi terör şebekeleriyle ülkem meşgul ediliyor.

Ah keşke şu ön kabullerimiz ve peşin hükümlerimiz olmasa, düşman tarafından dinin afyon yüzü gerçek din gibi gösterilmese, Kur’an mahcur bırakılmasa, Cemaat ve tarikatlarca Peygamberimiz insan olarak görülse, binlerce uydurulmuş hadisin peşine gidilmese, İsrailiyat hikâyelerinin etkisinde kalınmasa, Müslümanlar sağa sola savrulmaz, insanlık onuru bu kadar küçülmese, yeryüzünde çok şey değişir..!

İslam Dini yayılmaya başladığı andan itibaren Emevi Saltanat, siyaset ve doktrin anlayışıyla Allah’ın Dini İslam’a Arap Milliyetçiliği, toprak ağalığı,  İran’ın Mecusiliği, Anadolu Şamanizm’i, Hint Brahmanizm’i, Arap Cahiliye kültürü, Bizans/Hıristiyan ve Yahudi din anlayışı karıştırıldı. Müslümanlar bu karışmaya mani olamadı. Din adına çekilen sıkıntılarımızın kaynağı burası…

Eğer Hz. Peygamber Veda Hutbesinde, “Burada bulunanlar bulunmayanlara bu sözlerimi taşısınlar. Ola ki bu sözlerimi duyanlar sizden daha çok bunu anlar ve gereğini yaparlar.” Demesine uyulsaydı, Müslüman Sorumluluktan kaçınmasaydı, Müslüman fazlasını verseydi, paylaşsaydı, yaratılanları sevseydi, aralarında adaletle hükmetseydi, düşeni kaldırsaydı, zayıfı tutsaydı, öksüzü korusa, yalanan kaçsa, ölçerken, tartarken dürüst ve kul hakkına bağlı olsaydı, yeryüzünde çok şey değişirdi..!

Şimdi;

KUR’AN PENCERESİNDEN BAKIYORUM!

İLAHİ ADALET TECELLİ EDİYOR!

İnsan sahip olma arzusuna kapıldıkça kaybediyor. İnsan yaşamla, İktisadi, siyasi ve ontolojik ve ölüm korkusu arasında gidip geliyor. Açlık korkusu, yarın endişesi, ölünce ne olacağım korkusu İnsan benliğini esir alıyor.

İçimden bir ses:

Allah’a iman et diyor, O’ndan başka vefalısı yok… O’ndan başka sevgili yok… O’ndan başka yetimin arkasında duran yok… O’ndan başka kimsesizin kimsesi yok… O’ndan başka kalpleri elinde tutan yok… O’ndan başka Hesap gününü bilen yok… O’ndan başka Sevgi ve Merhamet duyan yok..!

Mülkün sahibi O, alan O, veren O, yağdıran O, yeşerten O, kurutan O, donduran O, öldüren O, dirilten O, yerin-göklerin ikisi arasındakilerin Halikı O..!

Evet, Ona iman ettim, Ona hamd ediyor ve Ona şükür ediyorum…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.