HER ŞEY, ALLAH’IN MÜDAHALESİ SONUCUDUR!

logo5

HER ŞEY, ALLAH’IN MÜDAHALESİ SONUCUDUR!

Bugün erken saatlerde “Vatandaşlık” görevimi yerine getirdim. Getirirken de şu duayı tekrarladım durdum:

Cenab-ı Hak, bu topraklarda zulm edenlere, halkın malı ve parası üzerinden geçinenlere, hak etmediği yerde bulunanlara, ocaklar söndürenlere, acılar çektirenlere fırsat vermesin!”

Eve geldikten sonra da şu satırları derleyip toparladım.

Allah Hayatı zıtlıklarla anlaşılır kılmıştır.

İnsanoğlunu da kötülüğe karşı iyilikle, zulme karşı adaletle imtihan için var kılmıştır. Bu var oluş, keyfi olmadığı gibi, zorunlu da değildir.

Bu sebeple insan ezene karşı ezilenin yanında durmayı kendisine bir hak görür. Eğer vicdanı kurumadıysa bu işi layıkıyla yapar. Değilse; ot gelir, ot gider…

Hak, hiçbir zaman şaşmaz, mutlaka hayatta tecelli eder. Fakat bunun ne zaman gerçekleşeceğini Allah bilir. Yeterki insanlar, bu gerçekleşmeye kendisini hazır hale getirmiş olsun.

İnsanlık hep küfürle, hep zulümle yaşamaz. Bu bakımdan kimsenin küfrü ve zulmü yanına kâr kalamaz. İnsanın küfrün ve zulmün hesabını sormakta yetersiz kaldığı zamanlarda, Allah zulmün ve küfrün hesabını adaletle bizzat kendi sorar.

İnsan Hakları İhlali” zalimlerden hesabı sorulması gereken hakların başsında gelir. İlahi adaletin bir gereği olarak insanlara eşit şekilde verilmiş olan bu hakların gaspı, Allah katında “uhrevi” en büyük suç ve günahtır.

Diğer taraftan İslam katında en yüce değer, emek ve emeği korumaktır. Yerlerde ve göklerde olan her şey, gelir getiren her mülk, Allah’ın herkese vermiş olduğu nimetidir. Böylece yoksulu, zayıfı, ezileni korumak (Allah Sisteminin Değişmez Yasası) Sünnetullâh ile gerçekleşir. Bu durum çok açık bir şekilde ortadadır.

Cenab-ı Allah insanı, sosyal sistemin değişmez yasası İslam ile huzura kavuşturmuştur!

Demek istediğim İslam, Kapitalizmden daha çok Sosyalist değerlere daha yakındır. Bazıları bunun aksini söylese de, hakikat bundan başkası değildir. Günümüz Müslümanları iyi düşündüklerinde, bu sonuca ulaşacaklardır.

Gelelim başka bir hakikate:

Dünyada bu kadar kötülük olmasına karşılık acaba, Allah niye müdahale etmiyor?

Bu insanın Allah’tan ne anladığına bağlı… Acaba insanlar Allah’ı nasıl görüyor yahut görmek istiyorlar?

Arkadaşlar:

Allah kötülükleri seyretmiyor. Allah olanlara sürekli müdahale ediyor… Tarih boyunca Allah adalet için, özgürlük, eşitlik, emek, barış, iyilik, doğruluk için mücadele verenlerin yanındadır. Bu iş ve oluş insanların işini hep kolaylaştırmıştır.

Demek ki:

Yeryüzünde olan her şey, Allah’ın müdahalesi sonucu olmaktadır. Bu konular, teoloji ve felsefe açısından tartışılabilir. Fakat hakikat şu ki, tartışmak beraberinde itirazı ve isyanı getirir. Bunun için de insan az da olsa:

Epistemoloji (bilgi felsefesi),

Ontoloji (Varlık bilimi, olmazsa olmazı),

Sosyoloji (toplum bilimi),

Antropoloji (geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşama yönleri bilimi),

Tarih (geçmişte yaşamış insan ve insan topluluklarının bütün faaliyetlerini yer ve zaman göstererek, sebep-sonuç ilişkisi kurarak, belge ve bulgular ışığında inceleyen bilimi),

Ekoloji (canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen bilimi), ve

Jeoloji (yer bilimi, fiziksel özelliklerinin, tarihinin ve onu şekillendiren süreçlerin incelenmesini içeren bilimi) karıştırmak gerekir diye düşünüyorum.

Ancak bu noktadan sonra kemale ermiş olan bir din, hiçbir iktidar tarafından istismar edilmeyecektir. Gerçek din zarar görmez, tam tersi anlaşılması, ortaya çıkması sağlanmış olur ama uydurulmuş din zarar görür.

Fakat görülen o ki siyasiler, din adamları sınıfının gücünden her zaman istifade etmeye çalışmışlardır. Buna karşılık dindarlar bu istismara karşı durmuşlardır. Çünkü İktidarlar din namına insanlara biçim çizmişler, şöyle örtüneceksin, şöyle kıyafet taşıyacaksın, şöyle konuşacak ve görüşecek, bunu yiyecek, şunu içeceksin demişlerdir…

Yani siyasiler önce dini istismar eder, sora da insan hayatına ve kişisel özgürlüğüne din adına müdahale ederler. Bu durumdan rahatsız olanlar zamanla rejime muhalif, isyancı ve terörist olarak ilan edilir ve imha edilmek istenirler.

Burada bir şeye dikkat çekmek isterim.

Eğer iyi, adaletli, dürüst biriysen, Allah katında Müslümansındır. Din zaten iyi, adaletli ve dürüst olmanın kendisidir.

Şimdi içerik itibariyle çağdaş, modern dünyada yetişmiş bir insanla Müslümanlığı uyumlu hale getirmek gerekir diye düşünüyorum.

Kuran’ı Kerim’in, insan hakları evrensel beyannamesine, kadın bildirgesine, çocuk hakları sözleşmesine aykırı olmadığını söylemek Müslüman Aydının görevi diye düşünüyorum.

Bu uyumun ve karşılaştırmanın birileri tarafından yapılması gerekiyor. Bu görev de Müslüman Aydınının işidir.

O nedenle din konusunda kafası karışmış ya da dinden soğumuş arkadaşların yaptığımız bu karşılaştırmalara ve değerlendirmelere bir göz atmalarında fayda var.

İnsanın kafasının allak bullak olması normaldir. Çünkü az Müslüman çok Müslümanı, sosyalist kapitalisti, biri diğerini inkâr ediyor… Dini ve sosyal dünya böyle devam ediyor. İslam’da 72 tane fraksiyon (bölünme) olduğu söyleniyor. Biri diğerini Müslüman olmamakla suçluyor. Hepsi de kendini “Layüsel” (Sorumsuz, sorgusuz, sorulmaz) görüyor. Hangisini dinleyeceksin?

O zaman önce kendi vicdanına danışacaksın. Zira peygamberlik iki türlüdür; bir içteki, bir dıştaki peygamber. Dıştakiler Musa, İsa, Muhammed, İbrahim’dir, içteki de her kişinin vicdanıdır. İçteki peygamber daha kuvvetli ve derin aslında. Şimdi senin vicdanına, aklına hangisi yatıyorsa onu dinlersin.

Yani vicdanından ve aklından gelen sesi sorgulaya ve test et!

Allah’a inandığını söyleyenler bile yalan söylüyor, hırsızlık yapıyor, dolandırıyorsa kabahat dinde değil, ona inananlarda…

Allah’a inanmak Allah diye bir kavrama inanmak değildir; bilakis yapıp etmek, edip eylemekle ilgilidir. Yani davranışlarınla ilgilidir. Din “His” değil davranıştır.

Sen yalanı söylüyorsan, hırsızlık yapıyorsan, iftira atıyorsan, kul hakkı yiyorsan, gerçekte  Allah’a inanmıyorsundur..!

Mahmut AKYOL

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.