SÖZDE DEĞİL ÖZDE İSLAM VE İBADET

logo5

SÖZDE DEĞİL ÖZDE İSLAM VE İBADET

Göklerin ve Yerin, ikisi arasındakilerin ve Yerin altındakilerin sahibi ve yaratıcısı Cenab-ı Allah’dır.

Bütün bunlarla birlikte Cenab-ı Allah, insanı yarattı. Din (İslam) ve İbadeti de insanın istikamet bulması için yarattı.

İnsan da iki melekeyi bir arada var etti.

  1. İyilik,
  2. Kötülük,

Bunun birisine Melek, diğerine Şeytan denildi. Aslında her iki güç de Allah’ın gücüdür.

İnsana, bu iki güçten birini yahut her ikisini seçme iradesi (tercih etme yetkisi) verildi. İyiliği tercih eden Müslüman (Mü’min) oldu, kötülüğü seçen Kâfir oldu.

İyilik/Kötülük savaşı insanın ölümüne, toplumlar arası savaşı da Kıyamete dek sürecektir.

Anlaşıldığı üzere iyilik ve kötülük mücadelesi, din olgusuyla oluşuyor. Ancak din olgusu, hayatın ayrıntılarına kadar gidebilmesi için Allah, insana kolaylıklar ihsan etti.

Sevgi ve Merhameti Sonsuz Olan Allah’ın ihsan ettiği bu kolaylıkların başında Nebiler ve Kitaplar gelir.

Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim.” (Maide, 5/3) Kasıtta murat, İslam ve Kuran’dır.

Dinin (İslam’ın) ve Kitap’ın hayata uygulanmasına “İbadet” denir. Yani insan hayatta bir şeyi “başlatır, yapar, meydana getirir, icat eder, ortaya çıkarır, çalışır ve üretir.

Demek ki din, “ibadetin tamamıdır”. Din ve İbadet yaşam boyu, kesintisiz yapılır, sadece bir kaç Nusuktan (ritüel) ibaret değildir.

Diğer yandan “Amel (ibadet) imanın bir cüzü değil, bütünüdür.”

Fert ve toplumların siyasi, sosyal ve ekonomik dinamikleri “Kul ve Kamu” haklarından ibarettir. Bazen insan iyilik melekelerini yaşıyorum derken, şeytani yönü ağır basan işler yapar.

Yani insan, “borcunu ödemez, sözünde durmaz, küs yaşar, açları doyurmaz, işçi hakkını işverene karşı korumaz, mağdurun ve zayıfın yanında yer almaz, öldürür, çalar, iftira atar, zina eder, yoksulun dinini sorar, yalan söyler. kenz eder” vs.

Bunlar, “Kul ve Kamu” haklarından telafisi zor olanlarıdır. Bu hakların çoğalması ve toplumu sarması durumunda, sosyal “Kıyametin” kopması an meselesidir.

Demek ki, “Kul ve Kamu” hakları, fert ve toplumların asıl kırılma alanıdır. Bu zaviyeden bakıldığında dinin direği “Kul ve Kamu” Hakları olur. Bunlar, hayatın merkezine, orta yerine dikilen direklerdir. Yeniden söyleyelim ki, “insan hakları, kamu hakları, doğruluk, dürüstlük, adalet ve eşitlik ilkeleri” dinin direğidir.

Doğrudan doğruya Kul ile Allah arasında ilişkiler vardır. Namaz, Oruç, Hacc, gibi Nüsuklar başlıcalarıdır.

Mesela; borçlar ödenmese, sözler tutulmasa, küslerin sayısı artarsa, açlar doyurulmazsa, işçi hakkı işverene karşı korunmazsa, mağdurun ve zayıfın yanında yer alınmazsa, öldüren, çalan, iftira atan, zina eden, yoksulun dinini soranlar, yalan söyleyenler çoğalırsa, toplumun ve insanların Kıyametinin kopması an meselesi demektir!

Ritüeller (Nusuk) yapılmasında belirli gün, miktar ve vakit aranır.

Yani İslam’da en çok bilinen “nüsuk” namazdır. Namaz vaktinde eda edilmesi gereken bir farzdır. (4/103) Asırlardan bu yana Hz. Peygamber’in gösterdiği şekilde kılana gelmiştir. Namaz dinin direği değildir. Çünkü Dinin direği her zaman dikili durmak zorundadır! Harun Ünal; Uydurma Hadisler, c.3, Miraç yay. İst. 2007

Şu hadislerin derununa inildiğinde, konu daha iyi anlaşılacaktır:

  • Müminin keremi dinidir. Mürüvveti aklıdır. Asaleti güzel ahlakıdır.” (Hâkim, Beyhaki)
  • Allah Resulünün yanındaydık. Bizden temiz su istedi, elini suya daldırarak abdest aldı, biz de O’nu gözledik, hemen artan sudan içmeye çalıştık. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle dedi: “Bunu size yaptıran nedir?” Allah ve Resulüne olan sevgimiz dedik. Buyurdular ki, “Eğer Allah ve Resulüne olan sevginizi göstermek istiyorsanız emanete ihanet etmeyin, konuştuğunuzda doğru söz söyleyin ve etrafınızda güzel komşuluk yapın.” (Taberani)
  • Biz Mesih’ten, Deccaldan konuşup dururken Peygamber çıkageldi: “Bırakın bunları, Size Deccaldan daha korkuncunu bildireyim mi?” Dedi. Biz de, bildir dedik. Şunları söyledi: “Gizli şirktir. Yani, Namaz kılan adamın, başkasının görmesi için Namazını süslemesidir.” dedi. (İbn-i Mac’e)

Bu ifadeler din, ibadet ve ahlak anlayışımıza uygundur. Hz. Peygamber’in “Sünneti de” budur.

Filibeli Ahmet Hilmi’nin (Tarih-i İslam)da yazdığı gibi:

Türkler gayet mükemmel namaz kılarlar. Fakat onların ibadetlerinde din, çok aranmamalıdır… Onlarda namaz günlük bir vazifedir. Bu vazife elbise giymek, işini yapmak, yemek ve uyumak gibi alışılmış bir şeydir. Ne halde bulunsalar da namaz kılarlar. Mesela bir şahıs az nazik bir hikâye anlatsa, o esnada ezan okunsa, hemen hikâye kesilir ve namaza durulur, namaz bitince, hikâyeye kalınan yerden devam edilir…

Ve ya bir tacir yalan söylese, aldatsa, kalkar namazını kılar, sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder…

Yahut bir kişi vahşice bir cinayet işlerken ezanı işitse, gayet huzurlu şekilde seccadesini yayar, sakalını sıvazlayarak namazına başlar, bittikten sonra, işine kaldığı yerden devam eder.

Çünkü namazı ile vicdanı arasında hiçbir alaka ve bağlantı yoktur. Hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, rahatsız olmaz ve kimse bundan arlanmaz. Herkes kılınması gereken namazını zamanında eda etmenin hazzını yaşamaya çalışır.”

ŞİMDİ SORALIM:

  • Nusuklar bizi, adil, eşit, doğru ve dürüst ve insan haklarına götürüyor mu? Götürüyorsa, Nusukları doğru yapıyoruzdur…
  • İbadet ve ahlak hayatın içine ve davranışlarımıza yansıyor, sokağa taşıyor ve sokakta ki sorunları çözebiliyor mu? Çözebiliyorsa, ibadeti doğru yapıyoruzdur…
  • Kaynağı dine dayanmayan fikirler, o dinin taraftarlarını seküler yapar. Asırlardır dindarlık, şekil ve surette kalmış, akletmek ve düşünmek, din dışına düşürülmüştür!
  • Din üzerine düşünmeyi dine akıl karıştırmak olarak anlayanlar bu dine yazık etmişlerdir.
  • Güzel ahlaka ulaşmak, dilimizi kötü sözlerden uzak tutmak, hayâ, cömertlik, haysiyet, şeref ve bütün iyi şeylere sahip olmak, dini gönüllerde parlatacaktır!
  • Peygamber’e sevgi göstermenin yolu, abdest suyunu içmek de değil; sözümüzde durmak, emaneti korumak ve güzel komşuluk yapmak da olduğunu bilmektir!
  • Hâsılı, eğer bu dine bir direk dikilecekse, Kur’an’da emrolunduğu gibi dosdoğru/dürüst olmak, (Hud; 11/112) ve “adaleti ayağa dikmek” olmalıdır.
  • İnsanlar size: “Seni iyilik, güzellik ve doğruluk içinde yaşatan şey nedir?” diye sorsalar, siz deyin ki, “Bunları bana Namazım (nusuk) yaptırıyor.”

Mahmut AKYOL

 

 

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.