CUMHURİYETİN İRADESİ ORTAK AKILDIR

logo5

CUMHURİYETİN İRADESİ ORTAK AKILDIR

  • 1920’de TBMM’yi birlikte açanlar…
  • 1921’de “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diye başlayan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu çıkaranlar…
  • 1922’de saltanatın kaldırılmasına (Hilafet hariç) oy verenler…
  • 1923’de Cumhuriyeti ilan edenler…
  • Toru topu 437 kişiden mürekkep zevat…

Türk Milleti bir bütün olarak özgürlük, psikolojik, ekonomik, askeri, eğitim, cahillik ve inanç buhranına düştüğü zaman buna aktif şekilde karşı koyanlarım toplam sayısı 437 kişi… (163’ü sivil memur, 89’u eşraf, 64’ü asker, 47’si serbest meslek erbabı, 46’sı din adamı, 28’si mesleği bilinmeyen zevat)

Türk Kürtsüz, Arnavut’uz, Çerkez’siz, Arap’sız olmadan Asya’da, Orta Doğuda ve Balkanlarda tutunamaz diyen ve yanyana bir araya gelmiş 437 kişi…

Bu kahraman 437 kişi, Geleceğimizin verimli ve aydınlık olması için üç temel eylemi göz ününe alırlar:

  • Temel ilke, “adaleti” hakkıyla herkese, her yerde ve her zamanda dağıtmak, adaletin devletin temeli olduğunu vurgulamak, yerin ve göklerin adaletle ayakta duracağına “iman” eden ve bu düşünce için çalışmak…
  • İkincisi genel ahlakın saflaştırılması ve hayatta yaşamasını temin etmek. Zira genel ahlak düzelmezse yalnızca adaletin yerine getirilmesinin yeterli olmaz ilkesiyle hareket etmek…
  • Üçüncüsü dinin yönetim kurallarını esas alan Cumhuriyete geçmek. (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) Tam anlamıyla bunlar, Türkiye’nin ortak aklını ve vicdanını yansıtır. Evrensel bir din olan İslam’ın bir devlet talebi olmamakla birlikte yönetim anlayışının özü, beş temel kavrama dayanmaktadır. Adalet, Emanet, Ehliyet, Meşveret ve Maslahat…

Memleketin dört bir yanından gelen sivil, asker, paşa, hoca, memur, eşraf vs. sentezi yeni Türkiye’nin, aklı ve vicdanı çıkmış ortaya. İşte buna “1921 ruhu” diyoruz. Asker ve Din adamı yanyana… Ne büyük hayal…

Şimdi bu ruh yeniden inşa edilebilir mi?

Edilir..!

Eğer Türkiye’nin en önemli hayat memat meselesi bu olursa, Ruhu ve psikolojisi, gözlerinin feri yenilenir, dizlerinin bağının çözülmesi düzelirse neden olmasın!

Yeter ki “yurdum insanının” içinden kafa yoracak 437 kişi bulunsun!!!

Bugünün siyasileri sanki savaşa gider gibi birbirine bileniyor. Mızraklarının ucuna “Atatürk, laiklik, cumhuriyet” bayrakları takanlarla, “Allah, kitap, din” bayrakları takanlar birbiriyle adeta savaşıyor! Sanki memleket kurtulacak!

Mücadelenin şiddeti o kadar anlamsız ki, sanki Yunan İzmir’e girmiş, Urfa, Antep, Maraş işgal edilmiş, Ruslar Kars ve Ardahan’a dayanmış…

Herkes bu şartlar içinde istiklal ve cumhuriyeti kurtarmak için birbirini vazifeye çağırıyor…

Cumhuriyeti kuran o 437 kişi nasılda dağıldı? Şimdi birbirini Yunan, İngiliz, Rus yerine koyar olmuş, gaflet, delalet ve hıyanetle suçluyor?

Halbuki dün onlar 1921’de aynı meclis çatısı altında birlikte mücadele etmişlerdi.

Görüşüm o ki, “1921 ruhunu” diriltmekten başka çare yoktur. Allah’ını, milletini ve ülkesini seven herkes samimi bir gayretin içine girmelidir. Herkese büyük işler düşüyor. Bu iş sadece kendini düşünerek olacak işler değildir.

Cumhuriyetin ortak irade ile kurulduğunu, bunun birlikte başarıldığını, sahibinin hepimiz olduğunu, birinin cephede savaştığını diğerinin İstiklal Marşı’nı yazdığını, biri bedenini, diğeri ruhunu, fikrini ortaya koyduğu ve bu ikisinin de birbirinden ayrılamayacağını bilmek zorundayız.

Türkiye’nin düşmanı dışarıdadır!

Kimimize sağcı, kimimize solcu, kimimize laik, kimimize dinci diyerek, kimimizi alevi kimimizi Sünni, kimimizi Türk, kimimizi Kürt diye bölerek bu ülkenin muazzam enerjisini tüketmek isteyenler; dış düşmanlardır.

Bu anlamda içeride düşman yoktur; farklı düşünen “yurdum insanları” vardır. İçerideki farklılıklar zenginliktir. Kimi kafası, kimi kalbi, kimi bedeni, kimi ruhu, kimi gözü, kimi kulağıdır. Beyin kalbe, ruh bedene, göz kulağa hiç düşman Olamaz… Fakat içeride kafasından ve midesinden düşmanın “Beşinci Kolları” var!

Çevreden merkeze yerleşen toplum diğerini tasfiye etmek yerine; herkes merkezde toplanmalı, merkezin rengi herkesin rengi olmalıdır. Cephede savaşanla, İstiklal Marşı’nı yazan ruh bir arada olmalıdır!

Merkez” dediğimiz şeyin en esaslı işi, “ortak aklı” işletmek ve “ortak iyiyi” iktidar yapmaktır. “Başörtülü” ile “başı açık” aynı mecliste yan yana oturmalıdır! Asıl normalleşme budur.

Benim Türkiye’ye baktığım yer burasıdır.

Şimdi düşman ağzıyla konuşup durmak yerine, Mehmet Akif’in geldiği damarı araştırmalıdır.

O zaman Cumhuriyeti ilk kimin savunduğunu görecek ve 1923’lere nasıl gelindiğini daha iyi anlaşılacaktır…

Cumhuriyeti paylaşmak istemeyenler, hırslarını yenerek makul olanı yapmalıdırlar. Makul olan, Cumhuriyete, buyurgan bir edayla ve bencilce değil “ortak ruhla”  sahip çıkmaktır. Türkiye’nin tarihi, coğrafyası, sosyolojisi ve ontolojisi bunu gerektirir.

Türkiye’nin saklı aklını ve derin vicdanını başka yerde aramamalıdır.

Görülüyor ki son Türk Devleti, sadece Batı Değerlere dayanılarak kurulmuş değildir. Büyük bir millî uyanışın sonucu verilen İstiklal Savaşının sonucudur.

Bu iki noktaya Türk aydınları ışık tutmak zorundadır. Bu iki konu bilimsel birikimi ve konuya hâkim, tarafız aydınlarca ele alınmalıdır.

Son zamanlar gösteriyor ki İkinci Dünya Savaşı sonu kurulan dünya düzeni çöküyor. NATO sorgulanıyor.

Buna karşılık Evanjelistlerce, yeni bir dünya düzeni kurulmak isteniyor. Şimdilik Kuzey Suriye’de kurulacak ikinci İsrail engellenmiş gibi görülüyor. Türkiye’nin daha işi zor görülüyor.

Müslüman olarak ben kendi namıma, Evanjelist yenidünya düzeninden, bu oluşumun psikolojik savaşından hiç korkum yok. Elhamdülillah Müslümanım ve Müslümanlığımla da güçlüyüm. İnanıyorum ki, Rabbim bunlara izin vermeyecektir. Yeterki doğru şekilde iman edilsin, mücadele yapılsın. Yeterki oku Müslüman atsın, isabet ettirecek Cenab-ı Allah’dır!

Yeryüzünün neresinde olursa olsun İslam tektir ve Haktır. Yeter ki İslam, İsrailiyat tahrifatından kurtarılsın. O zaman görülecektir ki İslam; ne Araba, ne Acem’e ve ne de Türk’e gönderilmemiştir.

Bugün İslamsız bir dünya Kapitalizm, Liberalizm, Serbest Piyasa Ekonomisi, Kavmiyetçilik, Kominizim, Sosyalizm Tahterevallisinde sallanıp duruyor.

Dünya; İslamsız hayatta, Adaletsiz, eşitsiz ve zulüm sistemlerde nefes alamıyor. Allah, kullarının yanlış davranışlarını lanetleyecektir! Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Allah’ın kimlere ‘veyl’ ettiğine bir bakın! Orada çok şey göreceksiniz…

Sakın ola ki, hayatımızın son döneminde kendimize “Yazıklar olsun” dedirtmeyelim…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.