İSLAM DİNİ, KUR’AN’I KERİM VE RAMAZAN AYI

logo5

İSLAM DİNİ, KUR’AN’I KERİM VE RAMAZAN AYI

Bugün kâfiler, dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkup titreyin! İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı beğendim.” (Mâide Suresi 3. Ayet)

Nimetimi tamamladım da ki maksat kanaatimce itikat, ahlak ve ibadetlerle ilgili temel değerlerdir.

Yoksa hukuk bitmiş değildir. Hukuk dinamik bir süreçtir, hayat boyu davam edecektir. Hukuk, Hz. Peygamberin olaylar karşısında ki davranışları ve evrensel değerler örnek alınarak geliştirilmelidir.

Allah’ın dinini kemale erdirmesi demek, artık bir daha Allah’ın yaratmayacağı anlamına gelmez. Allah insanlıkla dinamik ilişkisini kıyamete kadar sürdürecektir.

Aylar, dünya hayatında insan için zamanı tayin eden ölçülerdir. Bu cümleden olarak Ramazan Ayı bunlardan birisidir.

İnsanlık, yine bu Ramazan ayına kan dökerek, kavga yaparak, umutsuz, kuşku ve korku içinde giriyor. Hakkımızda hayırlısı…

Eğer Müslümanlar kâfilerden (Hakk ve gerçeği örtenlerden) korkmaz, yalnız Allah’tan korkup titreselerdi, kuşkusuz dökülen bu kanın, kavganın, yoksulluğun, kuşkunun, korkunun ve umutsuzluğun içinde payları olmazdı, ama oldu…

Yazık ki bugün dünyanın orta yeri, sırtlanların işgali altındadır. Diktatörler açlığı, yoksulluğu, ırkçılık ve cehaleti idare ediyor…

Üzülerek söylemeliyim ki Ramazan ayı, Müslümanları uyandırmıyor!

Ramazan ayı, iki büyük sosyal olaya şahitlik ediyor:

  1. Dinin ana kaynağı Kur’an, bu ayda indirilmeye başladı. Kur’an’ın ruhu ile insanın vicdanı arasında bir çelişki asla olmuş değildir. “Kur’an insanlara yol göstermek, böylece doğruyu ve yanlışı apaçık ortaya koymak için Ramazan ayında indirildi…” (2/185 Ayet)
  2. Ramazan ayı bize, açları, yoksulları ve Ümmetin halini hatırlatır. Müslümanlara “Böyle bir durum var, bunu görün” mesajını verir.

Ramazan ayının keyfiyeti kısaca bundan ibaret…

Kuran-ı Kerim’de Milletlerin yükseliş ve çöküşüyle ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Bu yazıda birini ele alalım:

Onların ardından bir nesil geldi. Onlarda Salat’ı terk etti ve arzularına uydular. Allah da onları helâk etti” (19/59 ayet)

Allah’ın o milleti helâk etmesi demek, o milletin ölmesi demektir. Burada ifade edilen “Salât”, namaz anlamında değil, yardımlaşma ve dayanışma anlamındadır.

Yani “Onlar yardımlaşmayı, dayanışmayı, birbirine destek olmayı terk ettiler, egoizmin pençesine düşüp bireysel çıkarlarının peşinden gittiler, sonra da birbirlerine düştüler” denilmek isteniyor.

Aslında Camiler, yardımlaşma ve dayanışma merkezleri olması gerekirken, sadece namaz kılınan mekânlara dönüşmüştür.

Bu bakımdan salât öyle bir şeydir ki, terk ettiğiniz andan itibaren toplumun sosyal yapısı çökmeye başlıyor. Bugün bu noktadan bakıldığında salâtın terk edilmiş olduğu görülüyor. Yani namazın sadece ritüel kısmı kalmış, diğer taraflar terk edilmiştir…

Salatın Ritüel kısmını yapana bir fayda sağlar mı bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var ki, onu burada anlatmam lazım.

Ayet aslında, günümüz İslam dünyasını anlatmaktadır.

İnsanlık, dini/mezhebi ve ırkı farklılık gözetmeden evrensel değerleri korumalıdır. İnsanlık zulme, zalime, açlığa, yokluğa ve totaliter yapılara karşı durmalıdır. Özellikle Müslümanlar el birlik olmalı, birbirinin hallerinden haberdar olmalı ve kardeşlikleri unutmamalarıdır.

Salat böyle anlaşılmalıdır!

Hz. Peygamber Medine’de adalet devletini bunun için inşa etmeye çalışmıştır. Bu bakımdan adalet devletinin inşası, insanlığın evrensel değerlerini muhafaza etmek için önemliydi…

Allah, Neml suresi 12. Ayetinde bu konuya dikkat çekmiş, Hz. Peygamber de Neml suresi 12. Ayetinde ki dokuz ayet kendisine sorulduğunda, şu şekilde açıklamıştır:

  1. Allah’a hiçbir şeyi otak koşmamanız,
  2. Hırsızlık etmemeniz,
  3. Zina yapmamanız,
  4. Adam öldürmemeniz,
  5. Sihir yapmamanız,
  6. Faiz yememeniz,
  7. Evli kadına zina iftirasında bulunmamanız,
  8. Savaştan kaçmamanız,
  9. Bir de Cumartesi yasağına riayet etmenizdir. (Razi, Kurtubi, İbn Kesir)

Kuran’ın, Tevrat’ın, İncil’in, Avesta’nın (Eski İran inancı olan Zerdüştlüğün kutsal kitabı), Vedaların (Hintlilerin kutsal kitaplarının bilinen en eski yazmaları), Hint dinlerinin, İran dinlerinin, Konfüçyüs’ün, Sokrates’in, Kızılderili dinlerinin hepsinde bu “dokuz” ilke, bir şekilde vardır.

Yaratılışın ilk gününden beri “Sosyal Sistemler” böyle çalışmıştır. Çünkü bu yapılar; temel insan haklarını koruyarak varlıklarını sürdürmüş, bu misyonu terk ettiklerinde, tarihin tozlu raflarına çekilmişlerdir.

Burada üzerinde en çok üzerinde durulacak kavram açlıktır.

Açlık, öyle kötü bir illettir ki, bir devlet bu virüsle baş edemediği takdir de, o ülkedeki aç ve sefil insanların kahredici darbeleri altında ezilir gider.

Bu illeti bertaraf etmek için Ramazan ayında “Oruçla” dikkat çekilmiştir.

Allah inananları uyarmak için Ramazan ayını tahsis etmiştir. Bu ay, başlangıç olmak üzere insanlar hem eşitlensin ve hem de açların üzerinden ilgilerini kesmesinler demiştir!

Acaba Müslümanın eşitlendiği Ramazan ayında Kur’an’ın indirilmesi sizce ne anlama geliyor?

Eğer Kur’an’ı Kerim tefekküren okunursa, o size kendini açmaz! Şayet Kur’an’ı Kerim kendini size açarsa siz o zaman yüreğinizin ne dediğini, niye titrediğini, neden coştuğunu, Bedir’de ve Uhut’da ki Sahabenin canhıraş seslerini, kılıç şakırtılarını duyarsınız!!!

Kur’an, bir Ramazan günü Hira’da “Oku” emriyle inmeye başladı. Ortada bir metin yokken Hz. Muhammed neyi okuyacaktı, düşünmek gerek!?.

Hz. Peygamberin vefatından bir zaman sonra Kur’an, “mehcur” oldu.

Şimdi bu mehcur olmanın vebaline sakın SİZLER ortak olmayın!!!

Hâlbuki nice millet, toplum ve insanlık umutlarını Kur’an’la canlandırmış ve filizlendirmişti.

Sizlerde bu nimetten sakın ayrı düşmeyin!!!

Şimdi rahmet yüklü bulutlar misali sayfaları arasında kurumaya yüz tutmuş mesajlarını yeniden yeşertecek, yeniden kadim değerleri umuda çevirecek nesiller hazırlamak zamanı!!!

Kur’an insanlığı, tarihsel olayların üzerinden geçerek evrensel değerlerle buluşturmuştur.

Kur’an insanlığı hakka, adalete, merhamete, ahlak ve fazilete çağırmıştır.

Kur’an İnsanlığı iyi/kötü, doğru/yanlış, güzel/çirkin, hayır/şer ekseninde buluşturmuştur.

Yeniden Kur’an’la bu noktalarda, Oruçta ki eşitlikte sizde olmak istemez misiniz???

Kur’an, insan hayatı üzerinde aklı (vicdan/sağduyu) baş tacı yapmıştır. Nakille aklı tevhid ikliminde buluşturmuştur. İnsana iyi bir kul olma yolunu göstermiştir. Ayrıca insanın başıboş bırakılmadığını söylemiştir.

Görülüyor ki Kur’an inanmak isteyene doğru yolu gösteriyor.

Şimdi bu insanlar hani???

Hz. Peygamberin; “Kalbinde Kur’an’dan bir eser bulunmayan kimse, harabe ev gibidir” uyarısı ne kadar anlamlı…

Din; bu döngü içinde sürüp giden bir isyan, itiraz ve devrim çağrılarıdır.

Din, din üzerinden insana yapılan zulme son vermek üzere gelmiştir.

Din, yeni sınıfın ideolojisi olan kariyerizm ve konforizmi yıkmak ister. Lakin biz hala burjuva dini olan Kapitalizme abdest aldırıyoruz!..

Şimdi benim görüşüme din; damarları kurutulan, yok edilmek istenen İslam’ın yeniden inşası gerekiyor!

İslam’ın iktidar ve mülk ile ilgili sinirleri alınmıştır. Kuran, zararsız bir tapınak metni haline getirilmiş ve gerçek hayatla bağları koparılmıştır.

Arap ırkçılığına dayalı, evrensellikten uzak bir din, insanlığa asırlar boyu bir çözüm sunamamıştır…

İslam’ın özündeki saflığı yeniden ortaya koymak için, muhafazakâr Müslüman zihni tazelemekten başka bir çare bulunmamaktadır.

Dinin uhrevi tarafı var, eyvallah… O bir yana… Ekonomik, politik ve günlük hayatla ilgili tarafını asla unutmamak gerekir.

İslam bir tapınak dini değildir, gerçek hayat dinidir. Kuran mezarda ölülere okunan bir kitap değil, hayatın atardamarı olan siyasi, ekonomik yapıların motoru olmak durumundadır.

Din, hayatın içinde olmayacaksa; Din ve devlet işleri birbirinden ayrı tutulacaksa, o zaman adalet, doğruluk, dürüstlük, hak, özgürlük, eşitlik, kardeşlik vb kavramları nereye koyacağız?

Sonuç olarak Dine bu kapsamda dileyen inanır, dileyen inkâr eder, dileyen Orucunu tutar. Dinde bunlar bir tekliftir.

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.