“MİLLETİMİZ TARİHİNİN EN KARANLIK GÜNÜNÜ YAŞIYOR” VE BİR ANALİZ…

logo5

“MİLLETİMİZ TARİHİNİN EN KARANLIK GÜNÜNÜ YAŞIYOR” VE BİR ANALİZ…

İnsanlar her zaman olduğu gibi dilini törpülemeden birbirine saldırıyor… Küfretmeyi “siyaset” zannedenler, kuduz köpekler gibi ısıracak yer arıyor…

Ülkemizin içinde bulunduğu zamanı ve olayları anlamak için derim ki:

Ey Fani,

Kısır çekişmelerin içine düşme! Büyük resmi görmeye çalış! Göreceksiniz ki birçok düşünceniz değişecektir!”

Yarım asır önce yaptığım konferans ve katıldığım mitinglerde söze şöyle başlardık:

Milletimiz, tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor!..”

Bu söz fanteziden söylenmiş bir söz değildir. Gerçekten Milletimiz ve ülkemiz tarihinin en kırılgan dönemlerini yaşıyor!

Her düşünür çağını okuduğu zaman ağzından bundan başka söz çıkmaz. Yani her düşünür, sosyolog ve siyasetçi karşısında bu sözleri bulur ve ona çareler bulur.

Sosyolojik açıdan topluma bakıyorum. Kimse kimseyle konuşmuyor… Dindar tipler de, eyyamcı tipler de aynı… Herkeste bir güvensizlik virüsü var…

Lakin para konusu öyle değil, adam hem ahirete inanıyor hem de sanki bin yıl yaşayacakmış gibi dünya hayatına yatırım yapıyor. Biriktiriyor, acayip bir hırs, parayı çok seviyor…

Kimse mütevazı yaşamak istemiyor, kimse kimseyle bölüşmüyor…

Herkes David Rockefeller, Rothschild ve Bill Gates gibi dünyanın bir zengini, (paranın efendisi) olmak istiyor…

İşte bu sebepledir ki insanlık; tarihin en karanlık günlerini yaşıyor ve kim bilir yaşamaya da devam edecektir!..

Fakat kimse trilyon dolarları yöneten Yahudilerin azdığını, sapkınlığa düştüğünü, Musa’yı terk etmiş olduğunu anlamak istemiyor…

Son iki yüz küsur yıldan beri dünyanın iyi niyetli insanları Yahudi Zihniyetiyle zehirlendi…

Türkiye’ nin Kapitalizmle en güçlü şekilde tanıştığı zaman 1950,li yıllardır.

Bu tarihte ABD, Türkiye’ ye “Komünizmle Mücadele Derneklerini” kurdu ve finanse etti… “Memleket komünizm tehlikesi altında, ezan susacak, camiler ahır olacak, kadınlar ulu orta yerde kalacak korkusu pompaladılar”…

Devamında da Menderes’i iktidar ettiler.

Menderes iktidar olur olmaz ülke “Marshall” yardımıyla, Memleket çocukları ilk defa çarığı bıraktı, Cızlavet lastikle tanıştı. Millet asfalt yolları,  fabrika bacalarını, ülkenin her yerinde camileri gördü, ezan aslına yeniden döndürüldü ve okundu. İmam-Hatip Okulları açıldı.

Fakat kimse bunun bedelinin ne olduğunu ne bildi ve ne de sordu.

ABD’den gelen borçlar katlanarak büyüdü, borç borçla ödenmeye başlandı. Yabancı sermaye geldikçe, bakir topraklarımız talana başlandı. Osmanlı’ ya dayatılan kapitülasyonlara benzer talepler peş peşe sıralandı.

Halk psikolojisinin çocuk psikolojisinin altında olduğunu çok iyi bilen güçler, insanların diline attıkları basit birkaç söz üzerinden hemen darbe yaptılar. Darbe sonunda da düzmece isnatlarla Menderes idam edildi.

Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında ülkeye uygulanan ambargo, halkı canından bezdirmişti. İnsanlarımız, yağ/tuz bulamaz oldu,  halk, karaborsacıların insafına terk edildi.

Yerli sanayi ve küçük işletmeler birer ikişer iflas etmeye başladı. Devlet Zihniyeti, işletmeleri zarar ediyor gerekçesiyle önce kapattı, sonra da özelleştirme adı altında ucuz fiyatlarla yabancı şirketlere sattı.

Serbest piyasa ekonomisine geçmekten, ithal edilen mallara gümrük muafiyeti getirmekten ve ihracatımıza kota koyulmasına razı olmaktan başka bir seçenek kalmadı.

Bu ortamı oluşturabilmek için binlerce gencimizin kanı döküldü.

Provokatörler devreye girdi, halk, sağcı/solcu diye ikiye bölündü, Sokak çatışmalarında her gün onlarca kişi ölmeye başladı.

İhtilal için ortam olgunlaşınca Millet; 1980 Darbesiyle karşılaştı.

Askeri Darbe Hükumeti yönetimi Turgut Özal’a bırakıldı. Özal, Küresel Sermaye’ye ülkenin kapılarını açtı. Yabancı şirketler, bakir piyasamıza aç kurtlar gibi saldırdı.

Aslında bu oyun az gelişmiş bütün ülkelerde oynanıyordu. Alınan borçlar, dokunulmadan borçları kapamak için kullanılıyor fakat alınan yüksek faizli krediler bir türlü kapanmıyordu.

Millet çalışıyor, tefeciler kazanıyor, ticaret ahlakından yoksun olanlar, hayali ihracat yapıyor, kolay şekilde servet yapmak için devlet bankaları soyuluyordu.

Gündeme hemen ailesi, yakın çevresi, etrafındaki prens ve prensesleri ortaya çıkarıldı. Özal dayanamadı, küresel sermayenin isteklerini cevapsız bıraktığı andan itibaren, iktidara veda etti.

Eşref Bitlis, Uğur Mumcu yanı sıra Özal “Kürt” meselesini gündeme taşınacaktı, olmadı…

Kürt Meselesine sahip çıkacak bir örgüt, Kuzey Irak’ ta “Çekiç Güç” marifetiyle zaten oluşturulmuştu. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine büyük zararlar verdi ve halen de vermeye devam ediyor. (Fetö’yü burada uzun uzun anlatmak lazım…)

Ülkemizde oynanan oyun ve ihanetin resmine büyük açıdan bakmadıkça görmek mümkün değildir!..

Bir kere “Arz’ı- Mev’ut” un ne olduğu bilmeden, dünyayı yıkıp dökmenin sebebi anlaşılmadan insanlık, rahat bir nefes alamayacaktır.

Trilyon dolarları yöneten Yahudi İmparatorluğu etki altında tuttuğu para, medya, sinema vs. Kaynaklar yok edilmeden Müslümanlar bir araya gelemeyecektir.

Aşağıda Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) atası olan “Teşkilât-ı Mahsusa” nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk, ele geçirdiği Siyonistlerin Protokollerinden alıntılar göreceksiniz.

Dünya’ya hâkim olmak isteyen Siyonistlerin bu ihanet planları ne kadar manidardır:

  • Genç nesilleri mugayir-i ahlak telkinlerle bozmalı,
  • Aile hayatını yıkmalı,
  • İnsanlara, aşağı sınıflarla tahakküm etmeli,
  • Sanatı zayıflatmak, edebiyatı müstehcen ve şehevi bir hale sokmalı,
  • Mukaddesata hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vak’alar uydurmalı,
  • Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icat etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik eylemeli,
  • Kalabalıkların vakitleri, eğlenceler, oyunlarla oyalanmalı, herkes düşünmekten alıkonmalı,
  • Müfrit nazariyelerle fikirler zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar yaratılmalı, içtimai sınıflar arasına kin ve itimatsızlık sokulmalı,
  • Aristokratlara müthiş vergiler koyarak onları bunaltmalı, aralarına kin ve itimatsızlıklar saçmalı,
  • Mal sahipleriyle işçilerin arasını bozmalı, grevler, sabotajlar tertip ettirmeli,
  • Yüksek tabakanın manevi kuvvetini her çareye başvurarak kırmalı,
  • Sanayiin ziraatı ezmesine imkân vermeli, böylece köylü sınıfını ortadan kaldırmalı,
  • Saçma nazariyeleri ortaya atarak halkı gayri kabil-i tatbik fikirlerle dolambaçlı yollara sevk etmeli,
  • Hayat pahalılığını körüklemeli, ücretleri arttırmalı,
  • Beynelmilel meseleler ihdas ederek milletler arasına kin ve nefret tohumları serpmeli,
  • Milletlerin mukadderatını tahsil ve terbiyeden mahrum kimselerin ellerine tevdi ettirmeli,
  • Bütün hükumet şekillerini değiştirmeli, birçok sırları ifşa etmeli,
  • Meşru hükumet tarzlarından mutlak bir istibdada gitmeli,
  • Siyasi, iktisadi buhranlar yaratmalı, servetleri mahvetmeli,
  • Mali istikrarı bozmalı, iktisadi krizleri çoğaltmalı, spekülasyonlara, enflasyonlara yol açmalı, altını mahdud ellerde toplamalı, muazzam sermayeleri felce uğratmalı,
  • Hükumetlerin ölümlerini hazırlamalı: İnsaniyeti elem, ıstırap ve yoksulluk içine atmalı…

1892 den beri Dünya ve Türkiye bu zihniyetle mücadele halindedir. Burada masum dünya ve Müslüman Türk Milleti çok değerini kaybetmiştir.

Hâlbuki milletler “eman” içinde yaşamış olsaydı, yeryüzü bugünkü nüfusun on katını besleyecek bir potansiyele sahip olurdu.

Fakat “kin, hırs ve haset” duyguları insanların adalet ve eşitlik içinde yaşamalarına engel olmuştur.

Ey Fani,

  • Farklı çizgilerde yürümüş olsak bile, bir birimimizi anlamak zorundayız. Yoksa 814.578 km² toprağa sığmayanlar, gün gelir küçük bir hücreye sıkışabilirler.
  • Aynı vatan toprakları üzerinde yaşıyor ve aynı toprağın kaderini paylaşıyoruz. Bundan dolayı ben, hiç kimseyle aramızda bir fark görmüyorum.
  • Eğer evrensel değerlerin yanında olursak, adaletten, zulme başkaldırmadan yana durursak, açlıktan söz eder, ekmeğini çalana birlikte kılıç çekersek, farklılıklarımız, kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
  • Eğer bu söylediklerim hala anlaşılmıyorsa, o vakit insanın gözü kör, kulağı sağır ve vicdanı kapalı demektir.
  • Farklı değerlerimizle Muktedir olsak bile bu bize zulüm yapma hakkı vermez!
  • Bakın Hz. Ali’nin iktidar anlayışıyla, Muaviye’nin siyasi anlayışı farklıydı. Muaviye’nin bu farklı anlayışı, sonunda İslam Ümmetini param parça etti. O gün bugündür parçalanma durmuş değildir.
  • Son zamanlarda ülkemizde meydana gelen olayların fitili, objektif olmak gerekirse dışarıdan tutuşturulmaktadır.
  • Eğer siz, Türkiye de olup bitenlerin arkasında Amerika’yı, Neoconları, İsrail, Rus, Alman ve İran istihbaratlarını göremiyorsanız, o zaman siz bu topraklarda bedavadan yaşıyorsunuz demektir.
  • Ben derim ki, bu topraklar üzerinde yaşayan kesimler kader birliği yapmak zorundadır.
  • Aramızda oluşmuş olan siyasi, dini, mezhebi farklılıkların, derinleşmeden “dur” demeliyiz.
  • Toplumu manen yaşatan ahlaki değerlerin çürümesine fırsat vermemeliyiz.

Mahmut AKYOL

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.