ADALET, EŞİTLİK, CÖMERTLİK, CİMRİLİK VE YALAN KAVRAMLARINA İSLAM’İ BAKIŞ!

logo5

ADALET, EŞİTLİK, CÖMERTLİK, CİMRİLİK VE YALAN KAVRAMLARINA İSLAM’İ BAKIŞ!

Baskı, zulüm ve zorbalık kalkıncaya ve din tümüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer son verirlerse, Allah yaptıklarını çok iyi görüyor.’ (Enfal suresi 39)

O halde,

Ey iman edenler, iman edin ve bu istikamette çalışın!

Ey iman edenler, Allah’a güvenin!

Ey iman edenler en güzel söz, en doğru söz, Allah’ın sözüdür! Sakın ondan ayrılmayın…

Allah’a inanıyorum diyerek sakın servete, siyasete, şehvete ve şöhrete tapmayın!

Ey iman edenler, Allah’ın sözünü ete kemiğe büründürün ki yalandan, fitneden kurtulup Müslüman olun!

Bu ön cümlelerden sonra gelelim asıl konuya.

Ülkemin ve insanlığın temel sorunu ‘açgözlülüktür’. İnsanlık, bu sorunu ancak ‘Eşitlikle’ çözer, değilse dünya, bir yanardağ gibi kaynayacaktır.

Taki insanlık, ’adaletin’ terazisinde işlerini tartar, arzularına gem vurur ve aklını da boşa kullanmazsa, enerjisini boşuna kullanmamış olur, değilse; bu insanın geleceğinden korkulur…

Eşitlik, ya biçimsel olur, Aristo’nun ‘dağıtıcı adalet’ dediği şeydir. Kişinin dil, din, ırk, bölge, kavmiyet, milliyet, mülkiyet, cinsiyet vs. ayrımı yapılmaksızın herkesin eşit görülmesidir. Burada adaletin gözü kapalıdır, kimin ne olduğuna bakılmaz.

Ya da fonksiyonel olur, burada adaletin gözü açıktır. Kimin ne olduğuna bakılır. Örneğin yemek dağıtılırken herkesin yemek hakkı olduğunu söylemek biçimsel eşitliktir. Kimseye dili, dini, ırkı, bölgesi, mülkiyeti, cinsiyeti veya yaşı sebebiyle ayrımcılık yapılamaz. Fakat çocuklara ayrı, hastalara ayrı yemek vermek fonksiyonel eşitliktir.

Bir sancımızda şudur:

İslam’da eşitlik yok; adalet var’ çelişkisidir.

Bazı Müslüman çevrelerde ‘eşitlik’ kavramı, hala itici bir kavramdır. Kavramı dile getirmek bile abesle iştigaldir…

Söz İslam’dan açıldığında mangalda kül bırakmayanların, burada gerçekten İslam’dan haberleri olmadığı anlaşılıyor.

Kanaatimce bunun sebebi mezheplerin, cemaatlerin ve tarikatların yaşayan İslami alanı sıkıştırmasıdır.

Peki, doğrusu ne?

Allah, yeryüzünün rızık ve rızık kaynaklarını, güç ve güç kaynaklarını zenginler arasında dönüp duran bir tahakküm aracı değil, bilakis insanlar arasında eşit bir şekilde kullanılmasını ister!

Lakin Allah’ın takdir ettiği bu düzen, insanların şeytani hırsları sebebiyle mütemadiyen bozulur, dünyanın son gününe kadarda bozulma devam edecektir!

Allah, yeryüzünde bu düzenin kullanma biçimini insana bıraktı ki, düzen bozulduğunda, zengin ile yoksul arasındaki uçurum derinleştiğinde insan sorumlu tutulsun!

Bunlar dendikten sonra, arkasından şu sarsıcı uyarıları zikredebiliriz:

İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?’ (Kıyamet;36)

Allah, Kur’an’da şöyle dedi:

Sonra onu eşitçe yaratıp düzenledi. Ona kendi ruhundan üfledi. Ve size kulaklar, gözler, kalpler verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz?’ (Secde; 9)

Sonra dedi ki:

Kör ile gören eşit olur mu? Karanlık ile aydınlık eşit olur mu? , Hacılara su verme ve Mescid-i Haram’ı onarma ile Allah yolunda cihad eşit olur mu?’ (Tevbe; 19)

Sonra dedi ki:

Oturanlar ile malları ve canlarıyla cihad edenler eşit olur mu?’ Nisa; 95,

Sonra dedi ki:

Kendine bile sahip olmayan zavallı bir kul ile verdiğimiz rızıklardan gizli açık infak eden eşit olur mu?’ (Nahl; 75)

Fakat rızık ve rızık kaynaklarının gaspı konusunda Allah’ın rızası yoktur! Öyle ki yoksulluk boyutundaki eşitsizlik, ‘Allah’ın nimetini inkâr’, açlık boyutundaki eşitsizlik de ‘Allah’a ortak koşmak’ olarak görülmüştür.

Elbette ki insanlar aralarında hiç fark yokmuş gibi düşünmek, bu farklılıklardan eşitsizlik çıkarmak, dahası bunu bir ayrıcalık olarak düşünmek doğru değildir.

Dünya hayatında insanlar arasında fizikî, tabiî, ahlaki veya amelî bir takım farklar olur ve olacaktır da!

İnsanoğlunun dünyaya gelişinden itibaren dil, din, ırk, renk, mülkiyet, cinsiyet, kavmiyet ve milliyet temelinde yaşanan farklılaşmalar olmuş, olmaya da devam edecektir.

Fakat bu oluşlar bile, rızık ve rızık kaynaklarında bir eşitsizlik oluşturmaya imkân vermez!

Kuran, eşitlik kavramını yaratılışta, rızık ve rızık kaynaklarının nasıl kullanılması gerektiğini anlatmakta kullanmış, dahası sevgiyi, adaleti, paylaşmayı ve vermeyi zekâta, sadakaya, infaka, karz-ı Hasene ve i’ta gibi emirlere bırakmıştır.

İnsan bunları hakkıyla yaparsa, dünyada insan için bir sorun kalmaz!

Bu sebepledir ki İslam, “kenz etmeye” karşıdır.

‘Ey iman edenler! Bilin ki Yahudi din bilginlerinin ve Hristiyan din adamlarının birçoğu halkın mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Altın gümüş biriktirip Allah yolunda harcamayanları elem veren bir azapla müjdele!’ (Tevbe Suresi 34)

O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınları, böğürleri ve sırtları dağlanacak: İşte yalnız kendiniz için toplayıp sakladıklarınız; tadın şimdi biriktirip sakladıklarınızı!’ (Tevbe Suresi 35)

Kur’an, nelerin birbiriyle eşit olamayacağını zaten söyledi.

Yani oturanla cihat eden, başkasına köle olanla, kendisi kazanıp gizli açık infak edenin eşit olamayacağı gibi…

Fizikî farklılıklar kör ve sağır, gören ve işiten, doğadaki farklılıklar aydınlık ile karanlık ve ahlakî farklılıkların hiç birisi rızık ve rızık kaynaklarının eşitçe paylaşılmasına ve dağıtılmasına mani değildir.

Keza bu farklılıklar üstteki-alttaki, ezen-ezilen, zengin-yoksul, yöneten-yönetilen, doğulu-batılı, zenci-beyaz, kadın-erkek, asker-sivil, Alevî-Sünnî, Türk-Kürt, Arap-Acem vs. eşitsizliklerine yol açmamalıdır.

Eşitsizliklere yol açmaması için Müslüman şunu yapmalıdır:

Allah’ın sözü hayattır, tabiattır, Kur’an’dır! Bunun adı da; ‘cihattır’!

Hal dilinin en etkili ifadesi ‘cömertliktir’.

Cömertlik, kişinin kendisine ait olan şeyi, bir başkasıyla paylaşmasıdır. Diğer bir ifade ile cömertlik “kendisi ihtiyaç sahibi iken elindekini daha muhtaç olan birine vermesidir ’İsar’.

Cömertlik; muhtaç birine el uzatmak, kırık bir gönlü teselli etmek, aç birini doyurmak, hasta olana ilaç olmak ve bir çıplağa urba giydirmektir!

Cömertlik adına iyi, güzel, doğru, faydalı, hayra dönük şeyler yapılırsa bu, Allah rızasıdır. Değilse; yapılan her iş boş bir çabadır…

Cömertlik olmasaydı dünyada taş taş üstüne konmaz, ‘ümran’ hayatta olmazdı. İnsanın dünyadaki amacı bence budur!

Cömert kişinin önünde hiçbir engel duramaz!

Cömert her şeye ve herkese yakındır.

Cennetin kapısını cömertler açar!

Cömert insan, hiçbir şeyi kendine gurur yapmaz.

Cömert paylaşımcıdır, hayırda yarışandır.

Cömert davranış sahibi insanın huyu ve ahlakı sebebiyle kemalde zirvedir.

Kişide ki sevinç ve mutluluk, tarif edilmesi zor bir hazdır. Haz doruğa çıktıkça, cömertlik de o oranda artar.

Elindekileri vermekte, harcamakta zorlanan insan, ‘cimri’ insandır.

Cimrilik bencilliği, bencillik bireyselliği doğurur.

Cimri, kendisinden başkasını asla sevmez, düşünmez ve kendisinden başkasını beğenmez.

Cimri, ihtiraslarının esiri ve kurbanıdır.

İnsan, cimriliği sebebiyle toplumdan tecrit olur. Tecrit olmak hayırsız, faydasız olmak, sosyal ilişkilerde soğuk olmak demektir.

Toplumun bir birlerine karşı soğuk olmasının sebeplerini, buralarda aramak gerekir.

Sevgi nimetinden, saygı erdeminden uzak düşmüş birisi zaten verimsiz ve insanlığa karşı soğuktur.

Demem o ki veremeyen, paylaşmayan, soğuk olan kimselere ‘cimri’ demek yanlış değildir.

Cimri insan nefsine meyilli olur.

Cimri, sekülerdir.

Burada içimi ‘Coronadan’ çok yakan, insanların ‘cimriliğidir’. Halkın bankalara koşarak parasını altınla ve dolarla değiştirmesi, kendisinden başkasını düşünmediğini gösterir…

Yalan söz sahibini itibarsızlaştırır.

Yalan, sevgi bağlarını çözer, inanma hissini zayıflatır.

Yalan davranışlar, insanda nefret duygusunu uyandırır.

Yalanın olduğu yerde şüphe ve itimatsızlık artar.

Yalan bir ortamda kişi de olsa, devlet de olsa sonunda yıkılır!

Yalan, rızkı azaltan faktörlerin başında gelir.

Yalanla iman bir arada durmaz!

Mahmut AKYOL

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.