DİNDE BOZULMA, MÜLK VE İKTİDAR MESELESİ…

logo5

DİNDE BOZULMA, MÜLK VE İKTİDAR MESELESİ…

İslam, yaşayan bir dindir.

Fakat ne yazık ki günümüzde İslam Dini hayattan koparılmıştır.

Koparılışın birçok sebebi olmakla birlikte, en başta geleni “MÜLK” kavramıdır.

Başlangıçtan beri İslam, insanlığa mesajını mülk üzerinden vermiştir!

Bunun için İslam Dini, “Lehü’l-mülk” le başlamıştır.

Dinin muhatabı insandır.

Eğer insanoğlu mülk ilişkisini İslam’a göre kurmuş olsaydı; dünya ve ahiret hayatında telafisi mümkün olmayan çöküntüler yaşamazdı.

Tarih boyu insanoğlunun başına gelen en büyük bela, “açlık” ve “ahlaksızlık” tır. Bu belaların faili insanın bizzat kendisidir.

Kur’an’ı Kerimin iniş sırasına göre ilk inen suresi mülkle ilgilidir.

Mekke’de yoğun bir şekilde putperestlik yaşanırken Kur’an, buna vurgu yapmadan doğrudan doğruya Mekke tefecilerini, mustazaflarını ve hegemonlarını öne çıkarmak istemiş ve “Mülk Allah’ındır” demiştir.

O dönemde iktidarı, (gücü ve mülkü) elinde bulunduran Mekke’nin tefecileri, kendilerini Rabb olarak görürlerdi. Buna cevap olarak Kur’an; ilk surede “Rabb” ismini öne çıkartarak; “Rabb Allah’tır” dedi.

Kur’an, daha ilk sure olan “Alak” ta zenginliği kendine yeterli gören (istiğna) ile azgınlık (tuğyan) arasında bir ilişki kurmuştur.

Ardından (Kalem) “Bahçe sahipleri” kıssası anlatıldı. Burada “Kenz” etmeye kalkışmanın büyük bir felaket olduğu vurgulandı.

Kur’an’da sürekli olarak vermek (infak) emredildi. Biriktirmek yerildi.

Peki, Kur’an işe ilk olarak neden infak etmekten başladı?

  • Çünkü Mülk paylaşılamadığı zaman, ortaya açlık, ahlaksızlık ve yıkım (kıyamet) başlar. Tarih boyu bunların hepsi, paylaşmamaktan çıkmıştır.
  • Eğer bir yerde, toprak ve güç sahipleri, diğer yanda o topraklarda karın tokluğuna çalışan köle ve maraba olursa, açlık, ahlaki ve yıkım (kıyamet) sorunlar hiç bitmez!
  • Bu nedenle denilebilir ki mülke, paylaşım düzenine dokunmayan, bunun için söyleyecek sözü olmayan bir din aldatıcıdır!
  • Üzülerek ifade etmeliyiz ki, İslam’ın (Dinin) üzerinden daha otuz yıl geçmeden, dinden dönmeler (mürteci) başladı. Yani eski cahiliye mülk anlayışına geri dönüldü.
  • Yani Mürtet olanlar bir yandan namaz kıldılar, diğer yandan mallarını arındırmak istemediler. Yani “Zekât vermediler!” Kaldı ki, Oruç’un ruhu, Zekât’tır!

Görüldüğü gibi bazı insanlar, İslam’ın paylaşımcı düzeninden hiç hoşnut olmadılar. Kardeşlik iktisadını ve hukukunu bir türlü kabullenmediler. Sevgileri hep sözde kaldı! Bu yüzden olsa gerek ki İslam, hedeflerini gerçekleştiremeden tarihe geri döndü…

Hz. Muhammet; “Benden sonra birbirinizin boynunu vurmayın, Müslüman’a Müslüman kardeşinin canı, malı, ırzı haramdır” demesine rağmen, canlar heder edildi, mallar yağmalandı, ırzlara tasallut edildi.

İslamsızlık yüzünden insanlık, hırsına yenildi ve tatmin edilmez mal ve iktidar sevdasına gem vuramadı. İç savaşlarda dünyanın gözü önünde binlerce insanın/Müslüman’ın kanı döküldü.

Bugünde öyle değil mi?

Hâlbuki İslam o günler kölelere özgürlük diye gelmişti. Bu sese kulak kabartan Yarımadanın, Sasani ve Bizans’ın köleleri, ezilenleri, çaresizleri İslam’a koşup gelmişti.

Daha sonra çölde haykırılan bu ses duyulmaz oldu. İslam’ın o muazzam rüzgâr hızını kaybetti. Abuzer Rebeze çölüne gömüldü. Akabinde Ali yenildi.

Yeniden Sasani, Roma mülk/devlet/imparatorluk düzenine dönüldü. Köle ve cariyeye sahip olma yarışı başladı. Mal sahibi olmakla üstünlük hırsına girildi. Zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum büyüdü.

Bugünde değişik şekillerde kölelik devam ediyor!

Dinin teorisinde bir sorun yoktu ama dini ve mülkü anlama zihniyetinde bir sorun oluştu. Bu sorun, bir sürü yanlışları beraberinde getirdi. Başta Kur’an ayetlerini anlama konusunda sorunlar oldu…

Ezberlenerek Kur’an mahcur bırakıldı. Duvarlara asılarak, mezar başında okunarak kutsandı.

Kitabın ilk ve esas konusu olan mülk meselesi unutuldu.

Aslında bu konuda genel geçer kural şuydu:

Eğer siz Kitap’ı terk ederseniz o da sizi terk eder.”

Hiç düşündünüz mü neden Peygamberimiz zengin olmadı?

Özetlersek:

Kur’an’ın/İslam’ın/Dinin ilk mesajı mülk üzerinden verildi.

Her şeyden önce Müslümanın mülk ile ilişki Adil ve eşitçe kurulmalıydı.

Toplumların temel ahlaki değerlerini koruyan ve kollayan genellikle orta sınıflarıdır. Eğer bu yapıdaki insanlar ahlaki değerlerini kaybederse, toplum hastalık üreten bir bataklıktan asla kurtulamaz.

Kur’an’ın ilk 23 suresi tekrar tekrar okunduğunda görülecektir ki; ilk eleştiriler hep Mekkeli mülk sahiplerine yöneliktir… İlk kıssa mülk (zenginlik-yoksulluk) meselesinin ele alındığı “Bahçe sahipleri” kıssasıdır…

Kur’an neden ilk olarak buradan başladı?

Çünkü bir yandan tüm toprakların sahibi “ağalar”, diğer yandan o topraklarda karın tokluğuna çalışan “marabalar” görülüyor…

Böylesi bir mülk düzeninden çıksa çıksa sömürü çıkar! Buradan çıksa çıksa efendi/köle ilişkisi çıkar!

Zaten de söylenildiği gibi oldu!

Bu sebepledir ki mülk paylaşım düzenine dokunmayan, buradan başlamayan, ekmek/aş verenin, yedirenin, doyuranın “Rabb” olduğunu söylemeyen bir din anlayışının içi boş ve hayattan kopuktur.

İşte İslam’ı içeriden ilk yıkan şey, eski cahiliye mülk ilişkilerine geri dönüş (irtica!) olmuştur. Dahası İslam başlamadan otuz yıl içinde bitti…

Cahiliye döneminin vahşi kapitalizmi, İslam’ın paylaşımcı mülk düzenini, yeni kardeşlik iktisadını kabullenemedi.

Hedeflerini gerçekleştiremeden tarihten çekildi. Hâlbuki peygamber zamanındaki ideallerin hedefine tam ulaşması ve insanlıkta kalıcı bir tarihsel dönüşüme neden olması için en az yüz yıla ihtiyaç vardı.

Mülk” (mal, iktidar) yüzünden iç savaşlarda dünyanın gözü önünde 90 bin kişi birbirini kesti. Emevi yönetim anlayışı “Muhammed’in adamları birbirini yiyor” dedirttiler.

Hâlbuki İslam, o günkü dünyada “Çölde yeni bir din (peygamber) çıkmış kölelere özgürlük (fekku raqabe) diyormuş” diyerek duyulmuştu…

Bu sese kulak kabartan Sasani ve Bizans’ın köleleri, ezilenleri, mahrumları, çaresizleri, İslam’ın içindeki mülk kavgasını görünce “Bu da diğerleri gibi” dediler ve umutsuzluğa düştüler.

İşte o an:

Çölde haykırılan ses” duyulmaz oldu. Dünyada esen o muazzam rüzgâr hızını kaybetti.

Ebuzer Rebeze’ye gömüldü, yıldızı söndü.

Ali’nin yenilmesiyle rüzgârı dindi.

Tekrar köle ve cariye sahibi olma yarışına girildi.

Uçsuz bucaksız mal sahibi olma hırsına geçildi.

Zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum büyüdükçe büyüdü.

Son hak din” dahi buna engel olamadı…

Peki, dinin teorisinde mi bir sorun vardı yoksa onu anlamayan zihin mi sorunluydu?

Tabi ki ikincisi

Şunu soralım:

Acaba bir milyar insan hangi suçundan dolayı aç?”

Tüm Kur’an’ın mülke bakışı bunun içindir. Sürekli olarak verme (infak) emrediliyor, biriktirme, yığma yeriliyor. Kur’an’ın tek bir yerinde bile mülk biriktirmenin övüldüğünü görülmez!

Dinin/Kur’an’ın teorik içeriğinde bir sorun yok.

Bu Kitap ezberlenerek mehcur bırakıldı! Duvarlara asılarak, tapınaklarda, mezar taşlarına okunarak terk edildi. Kitabın ilk ve esas konusu olan mülk meselesi neredeyse bütün dini guruplar, cemaatler, mezhepler, tarikatlar tarafından unutuldu.

Hala öyle…

Eh; siz Kitap’ı terk ederseniz o da sizi terk eder!

Bakınız, cennetle müjdelenen on sahabe (Aşere-i Mübeşşire) içinde ilk üçü hariç (Ebubekir, Ömer, Ali) hepsi toprak ağasıydı.

Öteden beri hep merak ederdim!

Neden cennetle müjdelenen on sahabe içinde tek bir yoksul sahabe yok? Ebuzer nerede? Ammar? Bilal nerede?

Demek ki en önce din-u devlet tefessüh etti mi mülk-i millet bozulurmuş!

İşte İslam’ın bozuluşu buradan oldu, inşası da buradan olacaktır!

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.