DİNDE VE KUR’AN’DA GEÇEN ‘LANET’, DUA VE İBADET KAVRAMLARI!

logo5

DİNDE VE KUR’AN’DA GEÇEN ‘LANET’, DUA VE İBADET KAVRAMLARI!

İslam’da zorbalık yasaklanmıştır. Dinin Devletten bağımsız olması gerekir. Din bir partinin arka bahçesi olmamalıdır.

O zaman ‘Gaybı’ kim bilir?

Bu konudaki birkaç âyet meali verelim.

Gaybı ancak Allah bilir. (Haşr 22)

Allah’ın, gaybları en iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı? Tevbe 78

Göklerin ve yerin gaybı (sırrı)  yalnız Allah’a aittir. Her iş O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na dayan! Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir. Hud 123,

*

Gaybı Peygamberler de bilmez. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:

(Ben gaybı da bilmem.) Enam 50, Hud 31

(Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır.) Enam 59

De ki: “Benim kendim için, Allah’ın dilemesi dışında, ne bir faydaya, ne de bir zarara mâlik değilim! Çünki gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı! Ben ancak, îmân edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim.” Araf 188

*

Gaybı cinler de bilmez. Bir âyet meali:

(Cinler gaybı bilselerdi, zelil edici azap içinde kalmazlardı.) Sebe 14

*

Kur’an’da otuza yakın yerde ‘lanet’ kelimesi geçer…

Bu kelimenin tamamına yakın kısmı kişilerin  ‘davranışlarıyla’ alakalıdır.

Aslında hiç kimse lanetli doğmaz, Allah’ın lanetlediği davranışlar, kişilerin yaptıklarıdır.

Mesela Yahudiler kavim olarak lanetlenmiş değildir. Şayet öyle olsaydı Hz. Peygamber, Safiye ve Reyhane gibi Yahudi kadınlarla evlenmezdi. (Hamidullah, İslam Peygamberi, c.2, s. 740-745).

*

Ayetleri gizleyenler (2/159),

Yalan söyleyenler (3/61),

Zalimlik edenler (3/87, 7/44),

Cumartesi yasağına riayet etmeyenler (4/47),

Put ve tağutları destekleyeler (4/51-52),

Sözünden dönenler ve Allah’ın sözlerini değiştirenler (5/13),

Maymun iştahlı ve domuz karakterli olanlarla şeytana tapanlar (5/60),

Yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar (5/60),

İsyan edenler ve hadlerini aşanlar (5/78),

Erkek ve kadınlardan kâfirlik ve münafıklık edenler (9/68),

Rablerini inkâr edenler (11/99),

Akıl dışılığa dayalı Firavun düzenlerini destekleyenler (11/97-99),

İffetli mümin kadınlara zina isnat edenler (24/24),

Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayan ve insanları günaha çağırmak için çete kuranlar (42/39-42),

Allah ve resulünü incitenler (33/57),

Kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (33/61),

Münafıklık yapanlar, Allah’a şirk koşanlar (48/6),

Müminleri öldürmek için, hendek kazıp içinde ateş yakanlar (85/5)…

Her çağda ve her mekânda kim bunları yapıyorsa bilin ki Allah onların davranışını lanetliyor. 

*

Kur’an’da sadece iki yerde Allah bir davranışa değil, bir nesneye ve bir kişiye lanet ediyor.

Onların ilki:

Beni ateşten onu çamurdan yarattın diyen şeytan (38/76),

Yine Kur’an’da lanetlenmiş olan cehennemdeki zakkum ağacıdır.

*

Gelin Dini Mübin ve Kur’an’ı Kerim üzerinde düşünelim! Zira O’nun üzerinde düşünmek farzdır.

Gelin, Kur’an’da lanetlenmiş, kötü ahlak ve davranışlardan korunmak için Allah’a iltica edelim! Yalvaralım, dua edelim!

Dua, yazılmış ve klasik bir hal almış sözlerin bir tekrarı değildir.

Dua, zalimin yüzüne karşı mazlumun hakkını savunmaktır. Dua, hayatın içinde yapılanlardır. Sözde ve özde olan samimiyettir.

Kısaca Dua, bir yaşam biçimidir. Dua, işin gereğini yapmak, sorumluluk üstlenmektir. Değilse dua içeren ayetlerin sayısını bilmek değildir.

Dua, istemektir. Duayı insan, ihtiyaçlarını gidermek için yapar. Dua, sende olmayanı olandan istemektir. Kur’an’ın kendisi bizatihi duadır.

Kur’an’da bu ihtiyaçları gidermek için gönderilmiş değil mi? O halde, ihtiyaçlarınızı gidermek maksadıyla Kitabı Kerimi okumak gerekmez mi?

Fakat Kur’an’ı ölülerin başında okumayı sürdürdüğümüz müddetçe, onu nasıl anlayabilir ve sorunlarımızı nasıl çözebiliriz!

Gördüğüm o ki, insanoğlu sorumluluktan kaçıyor. Sorumluluktan kaçarken de işi kadere, ya da bir başkasının üzerine atarak kurtulacağını zannediyor. En büyük yanlışı da burada yapıyor.

Allah’ın ‘Kimse kimsenin yaptığından sorumlu değildir.’ Buyruğu görmezden geliniyor. Güya gözünü kapatmakla hakikatin yok olacağını zannediyor.

Çünkü Müslümanların sorunları, Kur’an’ı Kerimin anlaşılmasında yatıyor. Bu sorunların çözüme kavuşması için bazı kavramların yeniden belirlemesi gerekiyor.

Mesela ibadet kavramını ele alalım.

İbadet sadece namaz, oruç, hac vs den ibaret değildir. İbadet, hayatın içinde olan her şeydir. İbadet; Namaz, oruç, hac vs, hayatın içinde olan şeylere bir giriştir.

Bir iş ve değer üretirken bu İbadetler insana yol gösterir. Kardeşliği, eşitliği, bölüşmeyi, sevgi ve merhameti, haramı/helali insana bu İbadetler öğretir. Namazda (Salât) çağırmayı, bağışlanmayı, dönüş yapmayı, yalvarma, eğilme ve yere kapanmayı öğrenirsiniz.

Yani namazla bir Müslüman, sorunlarını çözmek için, Allah’tan başkasını çağırmayı asla aklına getirmez!

Yazık ki, Müslümanlar bunlardan habersiz olarak namaz kılarlar.

Salât, Kur’an’ın en temel kavramlarından birisidir. Bu kavram, insandaki temel özellik olan bir sorumluluk simgesidir.

Çünkü salât Yardımlaşma, dayanışma ve destek anlamına da gelir. Salât kavramı, aynı zamanda Namazı kasteder.

Hayata bakıldığında görülen o ki dinin direği iyilik, güzellik, doğruluk ve dürüstlüktür. Yani adalettir, güzel ahlaktır… Çünkü Namaz içte yapılan, dışta yapılan doğruluk/dürüstlük, adalet ve ahlaktır.

Onun için sosyal hayatı ayakta ve dengede tutmak, adaleti zorunlu kılar.

Şimdi Allah’ın vahyi, kıyamet sabahına kadar elimizde olacağına, insanoğlunun sorunlarına ışık tutacağına göre, onu dilden dile değil, çağdan çağa yorumlayıp taşımak ve akletmek gerekir!

Şimdi; Kur’an’ı en iyi anlayan Allah’ın Resulü olduğuna göre, onun ne yaptığına bakmak gerekir! Bizim de Dini Mübin ve Kur’an’ı Kerimi  ete/kemiğe büründürmemiz gerekir!

Sonuç olarak: Din ve Kur’an hakkında tefekkür duadır ve düşünmek farzdır.

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.