BEYDEBA’NIN “Kelile ve Dimne“ ESERİNDEN BİR ALINTI

logo5

BEYDEBA’NIN Kelile ve Dimne” ESERİNDEN BİR ALINTI

Hintli Filozof Beydeba, “Kelile ve Dimne” eserinde insanlara ders niteliğindeki konuları hayvanların diliyle anlatır.

Bir zamanlar Çin ülkesinde Hümayun Fal adlı bir padişah ve ona bağlı, Haceset Ray adlı bilgin, yönetimde usta, idarede adil bir veziri varmış.

Haceset Ray’ın görüşlerine çok önem verdikçe halk zengin ve refah içinde yaşarmış.

Günlerden bir gün Hümayun Fal ava çıkmak istemiş ve yanına veziri Haceset Ray’ı almış.

Hava Çöl sıcağı gibi sıcakmış.

Haceset Ray:

“Bu sıcağa dayanılmaz Padişahım, güneş batıncaya dek bir gölgede dinlensek demiş.”

Padişah da sıcaktan bunalmış, vezirin  teklifini kabul etmiş. Kalın gövdeli bir ağacın altında dinlenmeye koyulmuşlar.

Kalın gövdeli  ağacın kovuğunda bir arı yuvası görmüşler. Binlerce arı üşüşüp duruyormuş.

Vezir, Padişah’a demiş ki:

“Bu hayvanlar, toplu halde yaşarlar padişahım. Yasub adında bir beyleri vardır. Bütün arılar ona bağlıdır. Hiç biri Yasub’un sözünden çıkmaz. Yasub, arıların beyidir. Diğerlerine göre daha büyüktür. Yönetiminde ona yardım eden pek çok arı daha vardır. Yasub, Padişah gibidir. Çevresinde vezirleri, komutanları, yardımcıları bulunur, demiş.”

Padişah, vezirin anlattıklarını ilgiyle dinliyormuş.

“Arılar işlerini görürlerken ilginç bir yardımlaşma örneği sergilerler. Getirilen balı koyacakları altı köşeden oluşan düzgün gömeçler yaparlar. Bu altıgen evcikler balla doldurur ve kapatırlar. Bal, çok şifalıdır. Arılar, çiçekten çiçeğe konarak toplarlar bu özü.”

Padişah, dinliyor…

Vezir:

“İşin ilgi çeken bir yanı daha var Padişahım, demiş.”

“Arılar çok temiz yaratıklardır. Doğrusu, bu kadar çok gezen hayvancıklar üzerinde en küçük bir pislik taşımazlar. Şaşırtıcı değil mi? Zaten, ayağında ve kanadında bir pislikle dönseler, içeri alınmazlar.”

“Kovanın girişinde bekçi arılar bulunur. Sıkı bir temizlik kontrolü yaparlar. Ola ki, içeri üzerinde pislik olan bir arı yanlışlıkla girse, diğerlerine ibret olsun diye hemen öldürülür. Bu emri, bey arı verir.”

“İlginç olan, arıların hepsi silahlıdır. İğnelerini birbirlerine karşı değil, kovanın güvenliği için kullanırlar.”

Padişah Hümayun Fal, kovandaki bu düzeni iyiden iyiye merak eder ve incelemeye koyulur. Nasıl olur! Der…

Padişah, arılarda görülen bu düzen insanlarda niçin yok! Asıl insanlarda olması gerekmez mi? Temizlik, düzen, çalışkanlık, yardımlaşma insanlarda olması gerekmez mi?

Vezir:

“Bu hayvanların hepsi aynı özellikte yaratılmıştır, Padişahım.”

“Oysa insanların her biri farklı kişiliğe sahiptir. İnsanın bir melek yönü, bir de kötülük yanı vardır. İnsanlar hem iyiliğe, hem de kötülüğe eğilimlidir. İyiler her zaman daha azdır. Fakat bizler, yüce ruhlu insanlarla irtibatımızı kesmemeliyiz, Padişahım. Hele bir padişah asla, halkından uzak ve habersiz olmamalı demiş.”

Padişah:

“Peki, insanların “hırs” denilen duygusu ne olacak? Daha fazlasını elde etmek için zayıfı ezerler!?”

Vezir:

İnsanlar topraktan yaratılmış, topraktan gelen gıdalardan beslenmiş… Şeytan, ateşten yaratılmış…

İnsanın içindeki kötülükler, (hırs, öfke, şehvet) temsilen kullanılmış.

Allah, Âdeme ruhundan üflemişti.

Âdem ev yaptı, kan döküp fesat çıkarmaya karşı çıktı, eşya yapma yeteneğini kullandı,  kendini tutma (oruç) ve hukuk kuralları (şeriat) getirdi ve böylece uygar yaşamı başlattı.

Kur’an’da ki Âdem budur.

Her doğan çocuk bir Âdem’dir ve Âdem kıssası her doğan çocukla yeniden başlar

Evrim, Allah inancıyla çelişmez, bilakis evrim Allah’ın en büyük ayetlerinden birisi olarak da görülmüş.

Allah’ın varlığı veya yokluğu bilimin konusu değildir.

Vezir:

“Padişahım bunu önlemek için, adaletli bir yönetim gerekir, demiş.

“İçinde yaşadığımız dünyaya bakın. Her şey bir kurala bağlı…

Hiçbir şey başıboş değil. Yüce Yaratıcı evrenin işleyişini bazı yasalara bağlamış. İnsanın mutlu olması bunlara uymakla sağlanıyor, demiş. İlave etmiş:

“Tabi ki toplumu yöneten bizler bu düzeni sağlayabiliriz, Padişahım.”

Lakin:

– Öncelikle padişahın bilgili olmalı,

– Yetenekli insanları çevresine toplamalı,

– Onların düşüncelerinden yararlanmalı ve

– Çıkarcı kişileri yanından ve yönetimden uzaklaştırmalı… 

Tıpkı arılarda olduğu gibi…

Vezir:

Padişahım, saltanat güç demektir. Güç, çıkarcıların eline geçerse; olmamış şeyleri olmuş gibi gösterirler. Padişaha yalan söylerler.

İşin içine bir de yalan girdi mi, artık; düşmanla rekabet edilmez olur, toplumun düzeni bozulur, yıkım mukadder olur der vezir…”

Mahmut AKYOL

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.