MÜLKÜN VE DİNİN SAHİBİ ALLAH’TIR

logo5

MÜLKÜN VE DİNİN SAHİBİ ALLAH’TIR

Zâriyât Suresi 56. Ayet

Ben cinleri ve insanları, beni tanıyıp, bana kulluk etsinler diye yarattım.

Zâriyât Suresi 57. Ayet

Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim.

Zâriyât Suresi 58. Ayet

Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.

Demek ki cinleri ve insanları yaratan Allah’tır. Mülkün ve Dinin sahibi o’dur.

Melik Şah öldükten sonra, Büyük Selçuklu Devleti bakiyesi üzerine, Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu. Osmanlının külleri üzerinden de Türkiye Cumhuriyeti doğdu.

Anadolu Selçuklu Devleti Siyasi, ekonomik, askeri ve dini bakımdan güçsüzdü.

Devlet dini bakımından çözümü; Cüneydi Bağdadi, Ahmet Yesevi, Ak Şemsettin, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana, Şemsi Tebrizi, Yunus Emre, Şeyh Edebali, Bişri Hafi ve Niyazi Mısri gibi “Erenlerde” aradı.

Erenler önceleri, dinin dinamik yüzü olan Cihadı ve ahlak ilkelerini kabul ettiler. Erenler, kendi içinde yaptıkları Cihadı, kendi dışında yapacağı cihattan üstün gördüler. Erenler, Allah aşkına ulaşmayı, tarikatlarda derinleşmede buldular.

Anadolu İslam’ı Şamanizm’i, Bizans ve İran’ın etkisinde kalarak elde etti. Lakin bu görüş, insanları pasifleştirdi ve korkuya esir etti. Yine bu görüş, Adalet anlayışından uzaklaşarak insanları zulme düşürdü. Şeyh, derviş, veli vs unvanlı şahsiyetler, aynı zamanda siyasetin içinde yer aldı.

Anadolu İslam’ı Arap, İran, Hind, Yunan, Şaman “Pagan” kültürlerinin etkisinde kaldı. Bu kültür aynı zamanda, Mürcie itikat anlayışını doğdurdu.

Yani Mürcie Haricilerin aşırı fikirlerine tepki olarak doğmuş itikadî bir mezheptir. Büyük günah işleyen kişinin durumunu ahirete Allah’ın takdirine bırakmalarıyla bilinir.

Yani, Doğudan Moğol, Batıdan Haçlı orduları tarafından sıkıştırılan Padişah, müşkülünü ulemaya, o da şeyhine danıştı. Böylece tipik bir Ortodoks İslam ortaya çıktı.

Bugün İslam’ın içinde İran Zerdüştlüğü, Anadolu sır dinleri, Şamanizm, Ortodoks Hıristiyanlığı gibi pek çok gayri İslami inanç ve felsefenin olduğunu söyleyebiliriz.

Din” hayattır!

Dur, dinle, düşün ve karar ver; durmadan “Lehül Mülk, La İlahe İllallah” de!

İşte “din” budur.

Acaba yeryüzünde Kuran’ı mealen baştan sona okuyan kaç kişi var…

Sureleri birbirleriyle mukayese eden, ayetler arasında bağlar kuran, nüzul sebepleri üzerinde kafa yoran kaç kişi var…

Bu Kur’an bana ne diyor diyen kaç kişi var…

Aslında Din denilince akla; (“doğruluk, dürüstlük, adalet, ahlak, yalan söylememek, öldürmemek, çalmamak, iftira atmamak, zina etmemek, kul hakkı yememek, alın teriyle geçinmek”) gelmelidir.

Kur’an’da en çok kullanılan kavramlardan biride ibadettir. Yani Nusuktur.  Yani iş ve değer üretmektir. Diğer yandan Salât yardımlaşmak, dayanışmak ve destekleşmektir.

Türkler, eski inanç ve alışkanlıklarını (Şaman Geleneklerini) takip ettiler. Her türlü inanca mensup olanlara kucak açtılar. Türkler Namazsız, niyaz sız, fakat kerameti kendinden menkul (!) şeyh, derviş, abdal ve babalar etraflarında toplanarak birlik sağladılar. Türkler İslam’ı Araplardan değil, İran’dan öğrendiler. Mehdi inancını Bizans’tan aldılar.

Kur’an’ı anlamak için onun gayesini, dilini ve üslubunu bilmek lazımdır.

Göklerin ve yerin idaresi Allah’a aittir. Allah’a kul olan bir insan; hayvana ve tabiata asla zarar vermez!

Allah’a ibadet etmek için, iş ve değer üretmek için, Salâtı ikame etmek ve insanlığı ayağa kaldırmak için, o kimselere “Cennet” vardır!

Hicret sırasında Ebubekir’in önünde gitmekte olan Hz. Peygamber’in kim olduğunu soran Arap Müşriklerine:

Bu benim rehberimdir” şeklinde cevap vermişti.

Yine Putperestler İbrahim’e:

Bu Putları sen mi kırdın?” sorusuna karşılık:

Yanında balta olan İbrahim Hayır, onu şu büyük put kırmış olabilir.” diye cevap vermiştir.

Eğer gerçeği çıplak biçimde söylemiş olsalardı, eminim ki hiçbir şeye tereddüt duymadan onları öldürürlerdi.

İşte bundan dolayı Kur’an, insanları ikna ve irşat etmek için, en etkili yolları kullanmıştır.

Konuyla ilgili şu söylenir. Hz. Peygamber son konuşmasında (veda hutbesinde) şöyle demiştir.

Ey İnsanlar! Sözlerimi iyi dinleyin… Bu söylediklerimi burada bulunanlar bulunmayanlara iletsin. Belki onlar daha iyi anlarlar.” Demişti.

Ne zaman ki Müslüman Kuran, hüküm, ahkâm, hâkimiyet, devlet, adalet, kardeşlik, sadakat, ganimet, kabile vs. dediğinde, aynı anlayış birliği içinde olursa, o zaman üzerinde inanç ve fikir birliği ettikleri Kur’an ayetlerini mızraklarının ucuna takarak karşı karşıya gelmezler.

Ne zaman ki İslam Dini yayılmaya başladı, o zamandan itibaren İran’ın Mecusileri, Anadolu Şamanizm’i, Hint Brahmanizm’i, Arap Cahiliye kültürü, Bizans Hıristiyan ve Yahudi din anlayışı İslam’a karışmaya başladı.

Şu an Anadolu topraklarında derinden akan; Şamanist kültürdür.

Kuran, “eşitlik” kavramını yaratılışta, rızık ve rızık kaynaklarının kullanılmasında kullandı.

Kişinin kendisini veya bir başkasını, Allah’a ait olanlara ortak görmesine “şirk” denir.

Şirk, Tevhidin zıddı bir kavramdır. Günümüzde en büyük şirk Kapitalizm’ dir. Allah, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun oluşmasını istemez.

Eşitlik Kuran’da; Adalet, Vasat, Sevâ vs kavramlarıyla anlatılır. Dünyanın çeşitli halleri sebebiyle farklılaşmalar olur. Lakin Dil, din, ırk, renk, mülkiyet, cinsiyet, kavmiyet ve milliyet temelinde yaşanan farklılaşmalar eşitsizlik değildir.

Ayrıca Kur’an söz konusu eşitliği sağlamanın türlü yollarını göstermiştir; Hacc, tavaf, ihram, namaz, secde, saf bağlama vs. Hep bu eşitliği gösteren Ritüellerdir.

Kim bir sözü ve bir fikri içten söyler ve savunur, pratiğe aktarır, ikiyüzlü davranmazsa; Allah onun etrafında bir sevgi halesi oluşturur. Diğer insanları bu saf imanın etrafına toplar.” Bu İlahi bir kanundur. Ben bunu bilir, bunu söylerim…

Hz. Peygamberden bu yana, daha doğrusu Âdemden beri Müslümanlar için Daüsselam, bir hedeftir. Değilse din; sinede bir yük olur.

Daüsselam:

Sorumluluktur, vermektir, paylaşmaktır, sevmektir, adaletle hükmetmektir, düşeni kaldırmaktır, zor olanı yapmak, zayıfın yanında olmaktır, öksüzü doyurmak ve korumak ve yalan söylememektir. Ölçerken, tartarken dürüst olmak, kul hakkı yememek, aldatmamak, yanıltmamaktır. Vs.

Değilse milletlerin hedefsiz, idealsiz, iradesiz yeryüzünde yaşamaları imkansızdır…

Mahmut AKYOL

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.