BEN NEYİM, NİÇİN BURADAYIM?
Yine ortalık toz, duman…
Ülke kan kaybetmeye devam ediyor.
Bazıları ihanetlerini sürdürüyor.
İnsanlara bilgiden ziyade bilinç kazandırmak lazımdır.
İnsanlar bilgiyi yalan, yanlış bir şekilde temin edebilir. Bilgi elde etmek fantaziliktir. Bilinç, sorumluluk üstlenmektir.
Yine bildiğim şeyler üzerinden hareketle, sizlere bilinç kazandıracak bir konuyu anlatacağım.
Çünkü temeli kerpiçle yapılan binanın ömrü kısa olur…
Gülün hayata dönmesi gibi, yere düşen bir umudun nasıl ayağa kalkacağını göreceksiniz…
Başarıya insan öz güvenle, korkulardan arınmakla, azimle, çalışmakla, sabırla ve alçak gönüllü olmakla kavuşur.
Peki, insan niçin alçak gönüllü olamaz?
Acaba insan aptal, tembel, umursamaz, mesuliyetten kaçtığı için mi?
Acaba insan, varoluşunu önemsemediği ve kavrayamadığı için mi?
Yoksa insan, çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğu ve hırsına yenik düştüğü için mi? İnsanın alçak gönüllü olmamasının altında bilgisizlik, tembellik ve inançsızlık yatar.
Bunun için de insan başarısızlığını örtmek için sürekli şekilde bahaneler üretir. Bunun için isteklerinizi yüksek tutun…
İnsan yaşama iyi ve olumlu yönden bakmalı ki, işler yoluna girsin. Ne olmak istenirseniz olun, sözü her zaman doğru yapın.
Burada yetenek özellik çok önemlidir. Mesela boydan kısa, şişman ve çirkinden bir manken olmaz.
Hayat, sorunlarla doludur. Her şeyin daha fazlasını kavramış, sorunları tespit etmeniz ve çareler üretmeniz gerekir.
Yapılamayan işlere kılıf giydirmeye, sızlanmaya ve başkalarını suçlamaya gerek yoktur.
Bu davranış biçimi, sorunları çözmez, insanı sorumluluktan kurtarmaz. Enerji kaynaklarınıza engel olan faktörleri yok edin…
İnsan enerjisinin önündeki en önemli engeller korku, öfke, suçluluk, onaylanma, boyun eğme ve sahip olma kavramlarıdır.
- Korku:
Yaşamını korkularla yönetenler, çok fırsatlar kaybederler. Korku, kişinin risk almasına engeldir. Korku, duvarları bizzat insanın kendisi tarafından örülmüş bir hapishanedir.
- Öfke:
Başkalarının hareketlerinden acı duyulabilir. Önemli olan şey, bu acıyı doğuran hareketleri zihinde evirip çevirerek canlı tutmamaktır.
Canlı tutmak, öfkeyi besler.
Büyüyen öfke, kişide kalmaz ve patlar.
Patlayan öfke, etrafa dağılır ve sorunlar ardı ardına gelir.
Bunu önlemenin yolu, bağışlamaktır. Bağışlayan insan rahatlamış insandır.
- Suçluluk:
Suçluluk duygusu içinde olanlar, zamanlarını hep pişmanlık ve üzüntüyle geçirirler.
- Onaylanmak:
Her insan sürekli olarak başkaları tarafından onaylanmak ister. Çoğu kere yaşamlarını bunun için harcarlar. Bir başkasının kendisi hakkında ne düşündüğü çok önemlidir.
- Boyun eğmek:
Bazı insanların yaşamına yön vermek herkesin hoşuna gitmez. Herkesin her işine koşma alışkanlığıdır. Bu insanlar, kimseye “hayır” diyemezler. Aslında bu tutum, kişiyi dağıtır, başka bir şeye yoğunlaşmasına mani olur.
Herkesin her işine koşmanın esiri olmak yaşama fazladan baskı ve stres katar. Bu yaşamın bir gereğidir. Bencillik, yaşamı öldürür.
- Sahip olmak:
Bazı insanlar için yaşamın en önemli gerçeği, olabildiğince maddi varlığa sahip olmaktır.
Ne kadar çok mal-mülk sahibi olursa, o kadar çok mutlu olacağını zanneder.
Statülerinin kendilerine daha güvenli bir yaşam sağlayacağına inanır.
Kendilerine biçtikleri değer; unvanlarına, oturdukları eve, kullandıkları arabaya bağlıdır.
Elindekilerle yetinmez, sürekli olarak daha fazlasının peşinde koşarlar. Bunlar, insan enerjisini engeller. İnsanı yorgun bırakır. O zaman değerlerinizi amaç edinin…
İnsan amacının ne olduğunu bilirse, yaşam da o derece anlam kazanır.
Amacın büyüklüğü, moral ve isteklerinizle doğru orantılıdır. Eğer bir amacınız yoksa yaşamak, insanı boşlukta bırakır.
Nereye gideceğini bilmeyen insan, yaşamı yanlış yerlerde arar. Bu da onu daima, kızgın ve kırgın yapar.
Kendine “Ben neyim, niçin buradayım?” diye sormayan insan, bir amaç için çalışır. Hayatta herkesin gerçekleştirmek istediği hedefleri vardır.
Eğer tüm çabanız yalnızca yeni bir araba içi pahalı eşyalarla döşeli şık bir ev ise; yaşam hiçbir zaman insanı mutlu etmeyecektir.
Mahmut AKYOL