ADI KONULMAYAN ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI VE PERDE ARKASI

logo5

ADI KONULMAYAN ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI VE PERDE ARKASI

Bir yanda 22.850.000’dan ibaret Osmanlı, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorlukları ve Bulgaristan Krallığı kuvvetleri, diğer yanda 42.569.516 askeri güce sahip 16 ülke itilaf devletleri…

Savaşın önceliği, imparatorlukların yıkılması…

Asıl amaç ise, Osmanlı İmparatorluğunun tarihten silinmesi…

Projede amaçlanan:

  1. İmparatorluk topraklarının bölüşülmesi,
  2. Ümmetin başsız bırakılması,
  3. Orta doğu petrollerinin yağmalanması,
  4. Kurulacak İsrail Devletine zemin hazırlanması…

Daha önceden de belirttiğim gibi, Birinci Dünya Savaşı, “Uluslararası Şirketler” tarafından düzenlenen bir plandır. Yoksa bir Sırplının öldürülmesi değildi.

Birinci Dünya Savaşı öncesi, İmparatorluğun gerileme dönemine girmiş olması ve topraklarının büyük olması, devletin işini oldukça zora sokmuştur. Osmanlı zirvedeyken toprakları, 7.173 000 km karedir… 1914 tarihinde 2.171.000 km’den fazla bir toprağa sahiptir.

Şimdilerde dünya, adı konulmamış “Üçüncü Dünya Savaşının” eşiğinde duruyor. Orta doğu toprakları yaşanmaz halde, semalarını barut kokusu ve dumanları sarmış durumda..! Yapılmakta olan savaş, diğerlerinden farklı değil… Yine vurgun, yine soygun, yine talan, yine mazlumlarının kanını üzerine kurulmuş güç gösterileri…

Müslümanı Müslümana kırdırıyorlar, savaş daha kalleş ve daha kahpece yürütülüyor.

Bu ortamda Türkiye, rahat değil…

Dün İttihat Terakki nasıl Abdülhamit’in iktidarına son vererek ülkeyi Birinci Dünya Savaşına soktuysa, bu günde de FETÖ terör hareketiyle iktidar alaşağı edilmek, ülke NATO, ABD, İngiltere ve Siyonizm’in eline bırakılmak istenmiştir.

Temsili demokrasisinin vazgeçilmez unsuru siyasi partiler, Türkiye’de sağlıklı işlemiyor. Ülke yönetimine talip olmak isteyenler, ülke sorunlarını çözmek için geniş görüş içeren programlar hazırlayamıyor. Milletin önüne sorunlara çözümler sunan tekliflerle çıkamıyor… Topluma ahlaken örnek olmaları yerine siyaseti, peşin hükümlere, eleştiri yerine birbirini karalamaya, basma/kalıp sözlerle günlerini geçiriyorlar.

Halbuki Allah insanoğluna akıl verdi ki sorunlarını çöz, düşün, araştır, hayatı zindan etme, kırma, dökme, öldürme, çalma, iftira atma, kavga yapma, orta bir yol bul ve öylece yaşa… Yine Allah insanoğluna akıl verdi ki, dünyadan ve yaşanılan şeylerden ibret al, hinlik yapma, yağma peşinde koşma, açgözlülük yapma, hırsa düşme…

Lakin gördüğümüz şu ki:

Akıl rafa kalkalı çok zaman olmuş, çokları aklını kiraya vermiş, çokları akıl tutulması hastalığına düşmüş, çokları yanlış eğitim ve yanlış beslenme yüzünden akılsız kalmış ve önünü göremez olmuş…

Geçtiğimiz günlerde “Mezhepler Savaşının” sesleri kapımızın önünden duyuluyor demiştim. Eğer bu savaş durdurulmaz ve önü alınmazsa, Ortadoğu’yu ve Müslüman dünyayı yakar demiştim.  Müslümanlar bu savaşın arka planını görmek, deşifre etmek zorunda demiştim. Yemen, Suriye ve Irak savaşlarına sebep petrol ve doğal gaza sahip olmak için Ortadoğu’da cadı kazanı kaynatılıyor demişim.

Mezhep Savaşı İsrail, Batı, İngiltere ve ABD Koalisyonu tarafından sinsice tezgahlanıyor söylemiştim.  Hak ve hakikatten kopmuş, gücünü kuvvetten alan, hiç bir ahlaki sınır tanımayan “Küresel Güç Odakları” dünyayı önce yıkacak, sonra yapmaya kalkacak, bunun içinde kirli ittifaklar kuracaklar demiştim.

Öyle görülüyor ki bu güç odakları, Üçüncü Dünya Savaşını çıkartmak, Orta Doğuyu yeni bir çıkmazın içine sokmak istiyorlar.  Bu kirli işten kim karlı çıkar bilinmez ama bütün dünyanın kaybedeceği kesindir. Doymak bilmez bir hırsın içine düşmüş olan Kapitalizmin sonu geliyor demektir.

Eğer İsrail oğulları kendilerini üstün ırk görmese, Batı/ABD dünyayı sömürme kalkışmasa,  Rusya, Çin, Hindistan, Japonya yaşananlara seyirci kalmasa, eminim tutuşturulan ateş kısa süre içinde söner… O zaman Suudi ve İran Orta Doğudaki hakimiyet alanlarını genişletmek yanlışı içine düşerek Küresel aktörlerin oyunlarına gelmemiş olurlar!

Anlaşılıyor ki İsrail, İngiltere, Batı ve ABD, Ortadoğu’daki ihtilafları çıkarları uğruna bir müddet daha kaşımaya devam edecektir. Selefi Daeş (El Kaide), Şii Hizbullah, Kürt PYD gibi örgütleri bir müddet daha besleyecektir. İslam Dünyası, bir müddet daha İsrail ve Batılı istihbarat örgütleri tarafından karıştırılacaktır.

Daha önce ABD, İngiltere, İsrail tarafında desteklenen ve korunan Selefi Daeş (El Kaide) terör örgütünün işi bitmişe benziyor. Tasfiye edilmesi an meselesi… Yerine İran/Hizbullah kaynaklı yeni bir terör örgütü aynı güçler tarafından devreye sokulmak isteniyor. Bu, DAEŞ gibi, hatta ondan daha vahşi Şii “Haşdi Şabi” terör örgütüdür. Haşdi Şabi, Sünniler için bir cellat olacağa benziyor…

İki/üç yıl önce Irak ordusunun, IŞİD militanlarına tankını, topunu bırakıp Musul’dan kaçmaları bir ABD projesiydi. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Haşdi Şabi terör örgütü de bir ABD projesi…

Daha önce IŞİD terör örgütü, Irak Şii Yönetimine karşı Sünnilere dayalı olarak kurulmuştu. IŞİD’in kaynağı “Arap, Kürt, Türkmen” aşiretlerine dayanıyordu. Şii Maliki politikası, Sünni Arap, Kürt, Türkmen aşiretlerini çaresiz bıraktığından, onlarda IŞİD safına geçmişlerdi. Şimdi de İran destekli Şii Haşdi Şabi, IŞİD’İ bahane ederek Sünni avına çıkmaya hazırlanıyor.

Irak’ın Şii dini lideri “Sistani” tarafından kutsal Ehlibeyt türbelerini ve kutsal sayılan mekanları korumak için ‘cihat‘ ilan etti. Bir anda ona bağlı onlarca Şii aşiret sokaklara döküldü. Buna en çok sevinen İran oldu. Ölmeye ve öldürmeye yemin eden, Hz. Hüseyin’e kavuşacağız diyen bu kızgın ve intikam dolu insanları örgütlemek için dini lider “Hamaney” bizzat devrim muhafızlarını görevlendirdi. Tugay usulü örgütlenen bu terör örgütü kendilerine, Haşdi Şabi (Halk gücü) ismini verdi.

Şimdi anlıyor musunuz İran’ın; ABD ve Batı bankalarında bloke edilmiş paraları neye karşılık serbest bırakıldığını… Iraklı dini liderleri Sistaninin kutsadığı, İran’ın eğittiği ve ABD’nin “saygı duyulacak grup” diye dünyada servis ettiği Haşdi Şabi Müslümanların başını çok ağrıtacağa benziyor.

Daha şimdiden Haşdi Şabi korkusu her yanı sarmıştır. Yakaladıkları Sünnilere yaptıkları işkence ve vahşeti yaymaya çalışıyorlar. Haşdi Şabi mensupları, ordusunun %85’i Şiilerden oluşan Irak güçleriyle birlikte Sünni şehirlere giriyor, taş taş üstündü bırakmıyorlar. Sonuçta kaybeden İslam dünyası ve kazananlar Hristiyan Batı dünyası ve Siyonist İsrail olacaktır…

Mahmut AKYOL

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.