EY MİLLET EVLADI UYAN, KIYAM VAKTİDİR!

logo5

EY MİLLET EVLADI UYAN, KIYAM VAKTİDİR!

Müslüman Türk Milleti tarihinde hiç bu kadar aşağılanmadı… Haçlı ruhunu genlerinde gizleyen Batı Dünyası Sokak ortasında, insanlarımızı atlara/itlere parçalattı. Dostlarımızdan (!) bir Allah’ın kulundan ses çıkmadı. Kör olmuş dünya, insanlık ve insani değerler adına sessiz…

İntikam hırsını Viyana meydanında canlı tutmak adına heykelleştirenler, Hilal’den intikam almak için sabırsızlanıyor…

Fırsat bu fırsat diyerek Haç/Hilal Savaşı başlatmanın derdindeler. Figüran ordular savaşsa da, kazananlar hep Global Güçler olacaktır.

Hırs ve cehalet, aklı tutsak eder.

Dün Çanakkale ve İstiklal Savaşı için dedeleri ayağa kalkanlar, 15 Temmuzda ihanetle karşı karşıya kalanlar, eğer bundan sonra da “Mankurt” olmak istemiyorsalar, yüreklerini diri tutmak, kültürüne, tarihine geri dönmek zorundadırlar!

Bu milli birlik ve bütünlüğü korumak için ne yapmak gerekir?

Önce tevhitte bütünleşmeli…

Allah güçlüdür, hatası olmayandır, varlığı hiçbir varlığa muhtaç değildir. Hiçbir varlığın takdirine, övgüsüne ihtiyacı yoktur. Bütün insanlar inkar etse de, takdir etse de Allah’ın değeri ne artar ve ne de eksilir! İnsan bu sonsuz güce tutunmak, zafiyetini gidermek zorundadır. Tevhidin aslı budur. Hatası ve eksiği olan insandır. İnsanın kurdu kendi hırsıdır. Hırs ve haset duygusu bir an olsun boş durmaz. Sürekli şekilde insanı hataya zorlar. Hata, insan zaafının bir sonucudur.

Aslında “nefis” insanoğlunun kendi çağında kalmayı, ölmemeyi ve elindekilerini hiç kaybetmemeyi ister. Ama bu mümkün değildir.

İşte insanın hatası buradan başlar. İnsan dünyada ebedilik iksirini içtiğini zanneder. Yanıldığı toprağa düşünce anlaşılır.

İnsanın, hayvanın, bitkinin, devletin, iktidarın, iktidara sahip Firavunların bir sonları vardır! Günü geldiğinde herkes her şeyini dünyada bırakacak, hayatı son bulacak, toprak olup gidecektir! Bu hakikatin anlaşılması niye bu kadar zordur!

Allah asırları zaman kavramıyla sürekli şekilde değiştirir. Takdir ettiği zaman, bir gün (kıyamet) tükenecektir. Buna din dilinde, son gün (ahiret) denilmektedir.

Şimdi bu çıplak gerçekler karşısında insan, öyle kârlı (iyi, güzel, doğru) işler yapılmalıdır ki:

Mesela insan yeryüzüne sevgi, barış, kardeşlik yaymalı, yalan, dolan işlerden uzak durulmalı, ahlaklı, vefalı, adaletli olmalı, zulmün ve zalimin karşısına dik durulmalı, her iş ve oluşa Allah’ın sevgi ve merhametini katmalıdır. Bu bizi güçlü kılan değerlerdir. Bu değerlerden Vahşi Batı nasibini almamış ki, atları ve itleriyle silahsız masum insanlara saldırmaktadır. 

Söyleyen ne güzel söylemiş… “Demir tava geldi kömür tükendi, akıl başa geldi ömür tükendi.”

Birçok insanın aklı başına bu tecrübeden sonra gelir ama hatalarını düzeltir mi bilmem? Ne diyelim herkesin kalan ömrü, kaçan ömründen hayırlı olsun!

Milletimiz arasında yaşanan “arkadaşlık, kardeşlik, vefa, sevgi, sözünde durma, doğruluk, dürüstlük” gibi birçok değerler Batı tarafından öldürülmüştür.  Yerine “yalan, dolan, küfür, haksızlık ve hırsızlık” gibi menfiliklerle doldurulmuştur.

Artık akıllar aşk ile buluşmuyor. Kur’an ve Sünnet nehirleri gürül gürül akmıyor. Sadece Hz. Peygamber, örnek insanlar, Yunuslar, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar, Pir Sultanlar konferanslarda konuşuluyor. Yeryüzünü ve insanlığın köklerini sulayan İslami değerler kurutulmuş, bu yüzden dünya kasıp kavruluyor.

Eğer bu engelleri aşılmaz, Kur’an “mehcur” olmaktan kurtarılmaz, “teberrüken” okumaktan vazgeçilmez, sadece yüzüne bakmak bir marifet sayılırsa, korkarım ki; geriden gelen nesiller bizi lanetle anacaklardır!

O halde:

  • Düşünmeyi ve okumayı diriltme,
  • Kitabımızı tefekküren okuma,
  • Allah’ın nuruyla birbirimize bakma.
  • Yüz üstü sürünmektense ayağa kalkma,
  • Adaletin ve mazlumun yanında olma,
  • Zulme meydan okuma,
  • Emevi kaderiyle bağlanmış iradeleri çözme zamanıdır!

Ey Millet! Uyan, inan ve ayağa kalk!

İnanarak söylüyorum ki inanmak, düşünmekle başlar. Düşünmeden inanma olmaz. Düşünmek, aklı zorunlu kılar. Düşüncelerimizi ruhsuzluktan kurtarmak, onu aydınlığa çıkarmak zorunluluğumuz vardır.

Neden böyle olundu, neden kelamın aşkı öldü?” Sorularına cevap bulmadan, güne ve yarınlara güven içinde bakmak mümkün olmayacaktır. Kelamın ruhu, muhabbeti ve aşkı yeniden diriltilmesi, “öfke, kin, yalan ve riya”dan vazgeçmekle mümkün olacaktır.

Bunu bir tespit olarak söylüyorum: Gelin birbirimizi anlayalım, anlamak için birbirimizi dinleyelim. Dinlemek için birbirimize tahammül gösterelim. Varsın sözlerimizi kimse alkışlamasın, varsın sözümüze kimse itibar etmesin, varsın sözümüzü beğenen olmasın, yeter ki sağırlar diyaloğunu terk edelim. Batının hile ve oyunlarına gelmeyelim.

Unutulmasın ki toplumlarda fikri, zihni ve ahlaki dava ve değişimler kolay yoldan gerçekleşmez. Davalar, dava insanların işidir. Bir davası olmayanlar hep “kervan” peşinde koşar.

Buna göre acaba tevhid, kardeşlik, sevgi ve paylaşım gibi kavramlar aramızda yaşar mı? Allah’ın rahmeti üzerimize yağar mı? Eğer dava insanları olursa yaşar, Allah’ın istediği gibi bir toplum olunursa rahmet yağar…

Bakın İslam’da Tevhid kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Birliğin sağlanması kardeşlikle, kardeşlik sevgiyle, o da vermek/paylaşmakla gerçekleşir. Sevgiye, o sevgiyi doğuran yüreklere,  cesarete, özveriye, emeğe ihtiyaç bir zorunluluktur.

Yeter ki biz bir dere olalım. O dereyi nehirlerle, o nehirleri denizlerle buluşturmak, denizdeki canlılara hayat vermek Allah’tan olacaktır.

Gözlerin yaşı, yüreklerin coşkusu, duyguların taşması Allah’ın rahmetidir…

Sonuç olarak demeliyim ki ahlak bizim için çok önemlidir. Ahlak, davranışlarımıza yön veren doğrularımızdır. Düzgün davranışlar bizi iyi ahlakla, yanlış davranışlar kötü ahlakla buluşturur. Davranışlarımız düzgün oldukça, biz de düzgün oluruz. Batı bizi önce ahlaken yıktı, bu unutulmasın!

Hz. Peygamberin ahlakını soranlara müminlerin annesi Hz. Ayşe:

Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz, O’nun ahlakı Kur’an’dı…” Demiştir.

Kur’an’ı ete/kemiğe büründürenlere selam olsun!

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.