VAHYİN BAŞLANGICI VE İSLAMIN DOĞUŞU

logo5

VAHYİN BAŞLANGICI VE İSLAMIN DOĞUŞU        

İşimiz zor! Bilgiler dilde… Yürek titreten heyecan yok… Kur’an’ın içinde aranması gereken Peygamber uçtu/kaçtı ya boğulmuş… Mitolojik bir kahraman değil…

Hâlbuki Peygamber, “Vahiy” gelmesiyle birlikte, çetin bir mücadeleye ve bu mücadeleye paralel zorlu bir eğitime tabi tutulmuş bir insan…

Bu mücadeleyi ve bu eğitimi başlatan bizzat Allah’ın kendisi…

Aslında bütün Peygamberler verdikleri mücadele için hep eğitilmişlerdir. Çünkü Peygamberler, düzenin ceberut ve şirk yapılarıyla mücadele etmek durumundaydılar. Bu kolay bir iş değildi. Şirkin üstesinden gelmek kuvvetli olmayı gerektiriyordu. O da Allah’ın elindeydi.

Üç yıl, daha sonra “Risalet” boyu devam eden bu zorlu mücadeleye Hz. Peygamber eğitimle hazırlandı ve Allah, Nebisini hiç yalnız bırakmadı.

Bu eğitim sürecinde anlatılan ana konu, bizzat Allah’ın kendisiydi.

Evet, Allah Peygambere kendini anlatmak istedi. Çünkü insanlar ve Peygamberler, eğer bir şey adına, bir şey yapacaklarsa ve hele o şey görünmez bir güç ise, ona inanmak ve güven duymak gerekir… Nitekim de öyle oldu.

Allah;

  • Hayatı yaratanın, Kâinatı idare edenin kendisi olduğunu,
  • Mülkün sahibi olduğunu,
  • Yaratmakta ve yok etmekte ortak ve yardımcı kabul etmediğini,
  • Bütün oluşumların içinde olduğunu ve oluşumlara müdahale ettiğini,
  • Yaratmayı kesintisiz sürdürdüğünü, yaratılan hiçbir varlığın bir diğerine benzemediğini,
  • Her şeyin başının ve sonunun kendisi olduğunu,
  • Her şeyi “sevgi ve merhamet” içinde yarattığını,
  • Gönülleri genişletme ve darlaştırma işini kendisinin yaptığını,
  • Tüm canlıların kendine muhtaç olduğunu,

Bundan dolayı da insanlar Allah’ı görüyormuş gibi ve Kıyamete de gidip gelmiş gibi yaşamaları gerektiği söylendi. Devamında da;

Ey Muhammed! Bir beşer ve bir Peygamber olarak sen, zulmün karşısında dur, adaletin yanında yer al, seni bunun için gönderdik.

Denildi.

Zaten Allah, Hz. Peygamberi, çetin ve zorlu bir mücadelenin beklediğini “Alag”  Suresinde söyledi, devamında da “Ümmi” (halkın içinden gelen) ve “Öksüz” bir vicdan üzerinden insanlığa son mesajını verdi.

Çünkü bu mücadelenin ve seslenişin sonunda tarihin akışı değişecekti. Nitekim de öyle oldu

Hz. Peygamberin eğitiminin en çarpıcı yanı; Allah, Peygamberine “Kella” demesini istemesidir.

Çünkü karşısında “küstah, azgın, sapkın, kendisini dev aynasında gören, mallarıyla böbürlenen, sınıf farkı yaratan, eşitliğe asla yanaşmayan bir topluluk” duruyordu. Bunların işleri/güçleri sabotaj, şantaj ve tehdit doluydu. Bu bakımdan bunlara boyun eğmemenin yolu, “Hayır” demekti…

Hz. Peygamberin ilk aldığı ders “hayır” sözcüğü oldu.

Daha sonra görülecektir ki tefeciler, Hz. Peygamberin önünü kesmek için “Para, kadın ve şöhret” teklif edeceklerdir.

Bu ağır sorumluluk altında ki Peygamber, yalnız bırakılmayacak ve hiç terk edilmeyecektir.

Senin arkanda biz varız!

Denilecektir.

Böylece ilk ders, “Alag” Suresi ve “Kella” sözüyle başlamış oldu.

Peygamberin karşısında Ebu Cehil karakteri vardı. Bu tip, Peygamber için bilinmez biri değildi. Fakat bu, dünyanın gelecekte ki bütün “yalan/dolan ve yanlışının” sembolüydü…

Daha işin başından buraya dikkat çekildi.

Her ne kadar “Alag” Suresinde isim verilmiyorsa da, Ebu Cehil karakteri, yalan/dolan ve yanlışa örnekti. Bu nedenle O, kıyamete kadar unutulmayacaktır. Şimdi bu tipler; Kavimler ve Kıtalar arasında dolaşıp durmakta, dünyanın birçok yerinde fitne ateşi yakmaktadır.

Çünkü bu tiplerin en karakteristik özellikleri, “mallarına güvenerek azgınlaşmaları, mülkün gerçek sahibi Allah ile ortaklığa” kalkışmalarıdır. Bunlar Âdemle birlikte var oldular, dünyanın sonuna kadar da var olmaya devam edeceklerdir.

Hz. Peygamberlerin ne maksatla gönderildiği, kimlerle nasıl ve niçin mücadele edeceği artık anlaşılıyordu.

Yani Peygamberin ilk olarak Mekke Tefecileriyle mücadeleye başlaması oldukça manidardır.

Kalem” suresiyle eğitime devam edildi.

Kalem, mecaz bir kavramdır. “Bilgi, servet ve iktidar” imkânlarının dile gelerek konuşmasıdır. Aslında Mekki Surelerin tamamı “Allah ve Ahiret Günü” etrafında döner.

İnkârcıların ders alması için “Kalem” suresinde “Bahçe Sahipleri Kıssası” anlatıldı. Başka bir ifadeyle, “Alag” Suresinin açılımı “Kalem” Suresi oluyordu.

Her iki Surede de Peygamberin gördüğün tepkilere karşı göğüs germesi, korkuya kapılmaması, kendisiyle alay, hakaret edilesi durumunda üzülmemesi isteniyordu. Kendisinin Mekke Halkının yanında çok daha üstün meziyetlere sahip olduğu, yetim, Kureyş’ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğlu iken, bu kavme peygamber olduğu anlatıldı.

Hz. Muhammed, peygamber olduktan sonra, Onun üstün meziyetlerini Mekke’nin tefeciler görmezden geldi. Ona deli, sapkın, karanlık güçlerin adamı vs dediler.  Allah ise;  “-Sakın bunlara aldırış etme, varsın desinler, çünkü sen onların bu dediklerinden berisin” dedi.

Bu iki Sureyle denilmek istenen şuydu:

Allah; “BİLGİ, SERVET VE İKTİDAR” vasıtalarla insanları imtihan edecektir. Her şey bu dünyada olup bitmeyecek, yapılanların bir hesabı mutlak surette sorulacaktır.

Yeryüzünde olan ve olmakta olan bütün sorunların sebebi burada yatıyor!

Yani sebep Allaha güvenmemekte, Ahiret Gününün ve hesap vermenin unutulmasın da yatıyor!

Sonuçta denilebilir ki bilgi, servet ve iktidar imkânları “Adalet” dairesi çerçevesinde kullanılmalı, kimseye zulmedilmemelidir.

Zira “Ahirette” bedeli ağır olacaktır…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.