BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK ÇAĞRISI

logo5

BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK ÇAĞRISI

Hangi Toplum olursa olsun, genel geçer kural olan “adalet ve ahlak” ile yaşamak zorundadır.

Çünkü Allah, bir arada yaşamak zorunda olanların ömrünü, dünya sulh ve barışını “adalet ve ahlak” üzerine inşa etmiştir. Yine Allah azgınlaşan insan ve toplumlara “Gem” vuracak evrensel ilkeleri hatırlatacak Peygamberler ve Kitaplar göndermiştir.

En son gönderilen peygamber, Abdullah’ın oğlu öksüz Muhammet’tir.

Hz. Muhammet, insanları zulme karşı birlik yapmaları için ve ölmüş vicdanları “adalet ve ahlak” ile diriltmeye gelmiştir.

Zaten Hz. Muhammet, peygamber olmazdan öncede bu evrensel değerleri taşımaktaydı. Mekke gençlerini bir araya getirmek için “Hilful Fudul” Cemiyetini çok önceleri kurmuştu.

Allah Peygamberini, yürüteceği mücadele içine “Alak”, “Kalem”, “Müzemmil” , “Müddessir“ ve “Fatiha” Sure ve ayetleriyle sıkı bir eğitime tabi tutmuştu. Bu beş surede toplam 164 ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerle farklı meseleler ortaya konulmuş olsa da, biz yine de yazımızı ilgilendiren taraflarıyla ilgileneceğiz.

Alak Suresi:

1- Yaratan Rabbinin adıyla oku!

2- O, insanı bir alakadan (embriyodan) yarattı.

3- Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.

4- O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.

5- İnsana bilmediği şeyleri öğretti.

Burada Allah, kendisinin görünmez bir güç olduğundan bahseder. İnsana şah damarından daha yakın olduğunu söyler.  Göklerin ve yerin nuru, nerede anılırsa anılsın orada hazır ve nazır olduğunu, an be an, bir iş ve oluşta olduğunu ve hiçbir şeye denk ve hiçbir şeyin parçası olmadığını, hiçbir şeye benzemediğini, doğmadığını, doğurulmadığını, hayata her an müdahale ettiğini, etmediğin de ise, hayatın son bulacağını söyler.

Kalem Suresi:

Hz. Peygamberin nelerle karşılaşacağı haberi verilir. Karşılaşacağı sıkıntılara aldırış etmeden yoluna devam etmesi, kendisinin yalnız bırakılmayacağı, zorluklar karşısında güçlü olması gerektiği, kendisine akıl almaz komplolar kurulacağı, Yunus kıssası üzerinde düşünmesi gerektiği anlatılır.

Alak Suresinde anlatılanlar, Kalem Suresinde genişletilerek tekrar edilir. İnsanların hangi noktada “şirke” düştüklerinden bahisle, şirkin oluşumunda “Mülk” meselesinin öneminden bahsedilir.

Müzemmil Suresi:

“Birazı hariç, geceleyin kalk! Tam gece yarısı, biraz erken, biraz geç kalk ve Kur’an’ı ağır ağır oku! Sana sorumluluğu ağır bir söz vahyedeceğiz. Çünkü gecenin değerlendirilmesi daha oturaklıdır ve söz daha etkilidir. Gündüzleri senin için uzun bir meşguliyet olacaktır. Rabbinin adını an, bütün benliğinle kendini O’na ver!” (2-8 Ayetler)

Burada Hz. Peygamberin ne büyük bir sorumluluk üstlendiği anlatılır. Sen, sana söylenen doğru yolda yürü, kimseye aldırış etme, sertliğe karşı yumuşak ol, fakat kendini zengin sayıp şımaranlar karşısında, “Mülk Allah’ındır”, yaptıklarınız zulüm ve haksızlıktır demekten de geri durma! Demesi istenir.

Görüldü gibi her üç surede de konu mülk meselesiydi. Yani “Bilgi, Servet, İktidarın” kullanılma meselesinin “adalete” mi yoksa “zulme” mi hizmet edeceği Peygamberin mücadelesinin esasını oluşturur. Yani azgın, sapkın, insanların zulümlerine son vermek, mazlumların yüzünü güldürmek Peygamberin Mücadelesinin geliş amacını oluşturur.

Müddessir Suresi:

Ortam belirlendikten sonra Peygamber, “Müddessir“ Suresiyle eyleme geçmesi istenir.

Öz benliğini temiz tut!” , “Sen ey yalnızlığa bürünen! Kalk ve uyanışı başlat!” denilir.

Açıkçası Hz. Peygamber, bu sure ile tarihin meydanına atıldı ve 23 yıl sürecek olan bir uyanış hareketini Allah’ın izin vermesiyle başlatmış oldu.

Denilebilir ki Mekkeli müşriklerin ve zenginlerin en sert şekilde eleştirildiği yer, “Müddessir“ Suresidir.

Tamda bu noktadan söylemeliyiz ki, bütün Peygamberler Ümmetlerini “ÖLÜM, AFET VE KIYAMET” gerçeğine, “tevhid ve adalete” çağırmışlardır!  

Peygamberlerin tebliğ ettikleri ilkeler birbirinden farklı değil, aynıydı. Aralarında hiçbir fark yoktu. Hepsi,  insanları “tevhit ve adalete” çağırdılar. Kişilik bakımından zaten birbirinden farklı olmadıklarını Kur’an’ı Kerim söylüyordu.

Bu söylenmelere rağmen, bazı insanlar kendilerini üstün ve farklı görüyordu. Bunların başında Yahudiler geliyordu. Onlar kendi peygamberlerini Hz. Peygamberden üstün görüyorlardı.

Yahudilerin üstünlük hastalığı kendilerinin seçilmiş bir ırk olduğuna inanmalarımdan ileri geliyordu.  Zamanla bu düşünce Müslümanları, özellikle Arapları etkiledi. Peygamberin kendilerinden gelmiş olması, Arapları gururlandırıyor, “Habibim, sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım.” gibi aslı astarı olmayan sözler arkasına sığınıyorlardı.

Benim kanaatime göre Müslümanlar, işledikleri günahların faturasını Peygambere havale etmek kurnazlığı peşindeydi. Hâlbuki Allah; herkesi kendi yaptıklarından bizzat sorumlu tutuyor ve aracı/şefaatçiyi kabul etmiyordu.

Fatiha Suresi:

Kur’an’ı Kerimi açan suredir. Diğer bir adı, “Ümmül Kitap” tır. Bütün mevzuları içinde barındırır. Kur’an’ın her tarafına defalarca serpilmiş olan 12 temel kavramı içinde bulundurur. Fatiha suresinin bilincine ulaşamayanlar, Kur’an’ı anlamakta zorda kalırlar.

1.Rab,  2. Hamd, 3. Rahman/Rahim, 4. Malik/Melik, 5. Din Günü (kıyamet), 6. İbadet (iş ve oluş), 7. İstiane/yardım, 8. Hidayet, 9. Sıratı müstagim, 10. Nimet, 11. Gazap/öfke, 12. Delalet/yoldan çıkmadır.

Hamd” övmek demektir. Övmek ve övünmek Şanı yüce Allah’a mahsustur.

Âlem” herkes, insanlık, halk demektir. Diğer bir deyişle “Rabbil Âlemin”, “İnsanlığın Rabbidir.”

Âlem”, soyut şeylerin ifadesi değildir. Allah’ın dini gizemli değil, apaçık bir beyandır. Allah’ın dini; dinu’l gayyimedir. Yaşayan hayat dini, Kitabı da; Kitabun Gayyimedir. Yani yaşayan hayat kitabıdır.

Rab” bir anlamda “Baba” demektir. Hıristiyanların baba yorumları buradan gelir. “Rab”, rızık veren özelliğe sahip olmak demektir. “Rab”, tüm canlılara ayrım gözetmeksizin verendir.

Kur’an bu kelimeyle neden başlıyor?

İşte insanın, özellikle de Müslüman’ın “tefekkürü” buradan başlamalıdır. Bunun üzerinde Müslüman’ın çokça düşünmesi gerekir.

Burada yeniden denilmelidir ki, “Dini düşüncede” yenilenme olmadıkça; Kuran’dan ve Resulallah’dan uzaklaşma devam edecek, hurafe, masal ve sayısız mevzuu hadislere, din diye inanılmaya devam edip duracaktır!

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.