DÜŞMANINI BİL Kİ YENİLMEZ OLASIN!..

logo5

DÜŞMANINI BİL Kİ YENİLMEZ OLASIN!..

Kur’an penceresinden bakıyorum! İlahi adalet tecelli ediyor! İnsan fıtratına aykırı sistemler yıkılıyor! İslam Medeniyeti uykusundan uyanıyor!

Kur’an, insana düşman olarak Firavun’u gösteriyor. Çünkü o, “despottur, diktatördür ve tirandır.” Yani o, baskıcıdır, her şeyi tek elde toplayandır ve öldürme/diriltme yetkisine (!) sahip bir zorbadır.

Bu cümleler aşağıda yazılacak olanlara anahtar niteliğindedir.

Geçmiş olaylardan günümüze ışık tutmak akıl işidir. Bu yüzden Tarih’e milletlerin hafızası denilmiştir. Bu sebeple başımızı ağrıtan olayların iç yüzünü, mirasını yiye yiye bitiremediğimiz Osmanlı’nın yıkılışını, Ortadoğu’da kurulan tezgâhları, kaynayan kazanları hep bu akıl gözüyle görmeliyiz!..

Tarihten ders çıkartmak budur!

Ancak bilinmeli ki, dünya siyaseti çatışma, haksızlık, şiddet, gerçeklerden uzak ve yalan üzerine kurulmuştur.

Yeryüzünde Şeytanın Vekili” olduğu birçok kimse tarafından kabul edilen “İngiliz Oyunları” bilinmeden, milletlerin başına gelen olayların iç yüzü ve Ortadoğu’da kurulan tezgâhları anlamak mümkün değildir.

Bu sebeple işe Ortadoğu’dan başlanmalıdır… Zira Ortadoğu, vuku bulan olayların kaynağını teşkil eder. Yani İsrail devleti, bir korsan devlet olarak İngiliz oyunları ve Siyonizm parasıyla Ortadoğu’da kurulduğu günden beri, bölgede acı, kan ve gözyaşı durmadı. İstikrar bozuldu, fitne büyüdü, savaşların ve kışkırtmaların arkası bir türlü gelmedi.

Niçin gelmedi? Şundan gelmedi:

İsrail’in bir devlet geleneği yoktur. Makyavelist bir topluluktur. Korsandır, gayri meşrudur, lanetlidir. Dünyanın baş/belasıdır. Hz. Musa’dan beri tanrı Mamonun bekçisidir. Devletlerin ve milletlerin içine çeşitli kollarlar vasıtasıyla girmiş, onların kanını emen bir sülüktür.

Siyonizm, sanıldığının aksine 19. yüzyılın sonlarında gündeme gelmiş değildir. Siyonizm, Muharref Tevrat’ta belirtilen merkezi “Siyon Tepesi” olan “Dünya Krallığı’nın adıdır.

Siyonizm’in vazgeçilmez hedefi Muharref Tevrat’ta şöyle anlatılır:                             “Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız çölden Lübnan’dan ırmaktan, Fırat Irmağından Garp Denizine kadar olacak. Önünüzde kimse duramayacak, Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacak.” (Tekvin Bölümü, 12/25)

Buna rağmen İsrail yenilmez değildir. Dünya Yahudi medyasının tüm gizleme oyunlarına rağmen İsrail, çevresine korku salan bir güç olarak gösterilse de, dünyanın en korkak topluluğudur.

Yahudiliği bir Siyonizm idealine dönüştüren ilk resmi adım; 29 Ağustos 1897’de Basel’de, Birinci Siyonist Kongresi’nde atılmıştır.

Theodore Herzl, bütün dünya Yahudilerinin vereceği destekten emin olduğundan bahisle, “Birinci Siyonist Kongresi’nde Yahudi Devleti’ni kurdum” diye ilan etmiş, ardından da Siyonizm, Filistin toprakları üzerinde ki ilk hedef “İsrail Devleti” kurmak olmuştur.

Arapların Türklere karşı öfke duymaları, bölgeye gönderilen ajan/provakatörler tarafından sağlanmıştır. Arap dilini ve geleneklerini çok iyi bilen İngiliz casusu Albay Lawrence bunlardan sadece biridir.

Theodore Herzl, Kutsal Toprakların sınırlarını açıkladıktan 88 yıl sonra, İsrail ordusunun komutanı Moshe Dayan:

Eğer Kitab-ı Mukaddes’e sahip çıkıyorsak, eğer Kitab-ı Mukaddes’te yazılı olan halktan kendimizi sayıyorsak, Kitabın yazdığı toprakların tamamına bir an önce sahip olmamız gerekir…” (Jerusalem Post, 10 Ağustos 1967)

29 Ağustos 1897 kongresinin yapıldığı dönemlerde, bu topraklar Osmanlı Devleti’nin elinde bulunuyordu. Bu nedenle Yahudi liderlerin ilk işi, Filistin’i Osmanlı’dan koparmak oldu. Theodore Herzl bu amaçla birçok defa İstanbul’a gidip/gelmiş, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalımdan faydalanmak istemiştir.

2.Abdülhamit; “Toprak satılmaz, bu yerler bana ait değil, milletime aittir. Milletim her karış toprağı için şehit vermiştir. Filistin Alayı’nın askerleri, bir tanesi dönmemek üzere şehit olmuştur. Ben bu canlı vücut üzerinde paylaştırma yapamam. Filistin’e ancak cesetlerimiz üzerinden girilebilir. Böyle bir teklif yapan bir adam, bir adım daha atmasın ve memleketi terk etsin” Demiştir. (The Sampson’s Option, Seymour M. Hersh, sf.119)

Parayla toprak satın alma girişiminde sonuç alamayan Siyonist hareket bu sefer Osmanlı’yı yıkmak için yoğun bir faaliyet başlattı. İlk olarak kendileri için bir engel gördükleri Abdülhamit’i saf dışı bıraktılar. Devamında da İslam Ümmetini tespih taneleri gibi dağıttılar. Dışarıdan yapılacak bir müdahalenin yeterli olmayacağını iyi bildiklerinden, “iç muhalefetle” (Jön Türkler) iş birliği yaptılar.

Jön Türklerin içinde ünlü bir sima ve Osmanlı Parlamentosu Selanik mebusu Emenuel Karosu, halkı 1908 İhtilaline dâhil etmek için elinden geleni yaptı. İhtilale üs olarak, çok sayıda Yahudi’nin yaşadığı Selanik seçildi.

Abdülhamit’in devrilmesi için çaba gösteren İttihat ve Terakki üyelerinin en önemli destekçileri Siyonistler oldu. Theodore Herzl daha sonra şunu söyleyecektir. “Abdülhamit’e yarım milyon altına yaptıramadığımız işi, İttihatçılara yarım teneke altına yaptırdım

Ayrıca Selanik Yahudileri Fransa’ya kaçan Jön Türkleri himaye etmiş, koruyup kollamışlardır. Daha sonra da İttihatçıların ileri gelenleri suikastlar sonucu ortadan kaldırılmıştır. (Türkler ve Yahudiler, Avram Galante, sf.94)

Şimdi bu korsan devşirme güç, dünyanın kör gözü önünde dört tarafını duvarlarla çevirdiği bir avuç masumu çoluk/çocuk demeden, hiçbir kutsalı tanımadan, üzerlerine orantısız güç kullanmakta, savaş suçu olan silahları denemekten çekinmemektedir. Karadan, denizden ve havadan saldırılarını sürdürmektedir.

İsrail’in önünde kale görevi gören Abdullah İbn Sebe ’nin torunları (ABD, NATO, ABD Derin Devleti Pentagon) tasfiye edilmedikçe, buna karşılık ”ÜMMET” ayağa kalkmadıkça, Müslümanlar; “zillet” içinde yaşamaya devam edeceklerdir!

Abdülhamid’den bu yana Türkiye toprakları “petrol ve su savaşları,” yaşamaktadır. Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak sınırında uydu verilerine göre Güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde bulunmakta, Cudi Dağı’ndaki petrol Irak’a doğru akmaktadır!

Bunu bal gibi İngilizler, ABD ve diğer Batılı Ülkeler biliyor! Silopi’nin altında petrol denizi olduğu kayıtlarda yer almaktadır… İngilizler 1967-87de petrol aramış, açtıkları kuyularda petrol bulunmasına rağmen kapatmışlardır. Bölgede sadece petrol değil, çok zengin uranyum ve nikel madenleri bulunmaktadır!

ABD, Güneydoğu petrollerini ele geçirmek, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye ile Türkiye’nin Güneyini elde tutmak için içimizde ki ajanlarını, milletin hak ve hukukunu talan edenlerle birlikte, kurduğu ve kurdurduğu “FETÖ, DAİŞ, PKK, YPG, PYD” gibi terör gruplarıyla Türkiye’yi uğraştırmaktadır…

Ah keşke; siyasi öfkemiz, ön kabullerimiz ve peşin hükümlerimiz olmasaydı, her şeyin üstesinden gelirdik!

Ah keşke; din diye bize anlatılan dinin afyon yüzünü görebilseydik, Kitabımızı mahcur bırakmasaydık, Peygamberimizi uçtu/kaçtıya boğmasaydık, uydurulmuş hadislerin peşine takılmasaydık, İsrailiyat hikâyelerinin etkisinde kalmasaydık, her şeyin üstesinden gelirdik!

Ah keşke; Müslümanlar sağa sola savrulmasaydı; insan onuru bu kadar küçülmeseydi, her şeyin üstesinden gelirdik!

Ah keşke; Kapitalizmin kayığına binenler, ülkemizin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olsalardı, her şeyin üstesinden gelirdik!  

Netice-i kelam, II. Abdülhamit dönem sonuna kadar Milyonlarca km kare toprağa sahip Osmanlı Devleti Balkanlardan, Ortadoğu’dan, Trablus’tan, Birinci Dünya, Çanakkale ve İstiklal Savaşlarından çıktıktan sonra, 780 Bin km kare toprağa indi. Buna rağmen o topraklarda hala gönül bağımız vardır.

Denilebilir ki insanlık tarihi “Zulüm” ile abat olan birini kaydetmemiştir. Zalimin kurduğu tuzak, sonunda kendi ayağına dolanacaktır!..

Zaman kısa düşman çok ve kavi, Allah yardımcımız olsun..!

Mahmut AKYOL

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.