DİRİLERİN ÖLÜMÜ, ÖLÜLERİN DİRİLİŞİ

logo5

DİRİLERİN ÖLÜMÜ, ÖLÜLERİN DİRİLİŞİ

Önce Kur’an-ı Kerimde ki şu muhteşem duayı okuduktan sonra, asıl söze başlayalım…

‘SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH’IN ADIYLA’

PEYGAMBER ve onunla birlikte olan mü’minler, Rabbi tarafından ona indirilene iman ederler. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanırlar.Allah’ın peygamberleri arasında ayrım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz bizi bağışla, varış Sanadır.” derler. (Bakara Suresi 285)

Allah hiç kimseye taşıyamayacağından fazla yük yüklemez.  Herkesin yaptığı iyilik kendi yararınadır, her kötülük de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğiz yükleri bize taşıtma. Günahlarımızı affet, bizi bağışla, sevgi ve merhametini eksik etme üzerimizden. Yar ve yardımcımız Sensin, kâfirler güruhuna karşı bize yardım et…’ (Bakara Suresi 286)

Bizim coğrafyamızda ölülere yapılan muamele, toprağa gömme şeklindedir. İnsan öldükten sonra tabuta konulur, musallaya getirilir, duası yapılır, toprağa gömülür. İşin gerçeği budur.

Hindu inancında insan öldükten sonra yakılmak suretiyle ırmaklara, havaya külleri savrulur.

Genellikle şehirlerin, kasabaların kenarlarında mezarlıklar vardır ve ölmüş insanlar gömülmüş vaziyette yatarlar. Bunda yaşayanlar için sayılmayacak ibretler vardır.

Kur’an’ı Kerim ölü insanlardan bahsettiği gibi ölmüş şehirlerden de bahseder.

Mesela Bakara suresinin sonlarında ölmüş bir şehrin nasıl dirileceğinden bahsedilir. Yani şahıslar ölmüşse onun dirilişi aydınlanarak; şehirler ölmüşse dirilişi hukukla olur.

Kur’an’da ölülerin dirilişi, kıyamette ayağa kalkışı bir şekilde olacaktır. Bunun bu şekilde olmaması için hiçbir sebep yoktur.

Kur’an genellikle ölüm, diriliş ve hesap günü etrafında döner. Birçok ayetle de dirileri uyandırmak içindir. Mesela Yasin Suresi 70. Ayette olduğu gibi. “Bu Kur’an ancak aklı diri; kalbinde hayat ışığı olanları uyarmak ve Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlerin üzerine de azapla ilgili sözün hak olduğunu bildirmek üzere indirilmiştir.”

Gâme’ ayağa kalktı demektir. ‘Gıyâmet’ de ayağa kalkış demektir. ‘Yevmu’l-gıyamet’ ayağa kalkış günü veya ayağa kalkış zamanı demektir.

Hz. İbrahim üzerinden anlatılan bir kıssa şöyledir:

Ölmüş olan bir şehirle sembolik olarak konuşmaya girilir:

-‘üzerinden kaç yıl geçti?’

Diye sorulan şehir dile gelip cevap verir,

-‘100 yıl geçti’ der.

Üzerinden 100 yıl geçmiş, hiçbir yaşam belirtisi kalmamış bir şehrin dirilişi şöyle anlatılır:

Eğer bir şehirde hukuk ortadan kalkmışa,   kurallara uyulmamışsa, helal haram çiğnenip geçilmişse, öldürme, çalma, iftira atma, zulmetme, baskı uygulama, aldatma, çevreye, doğaya, hayvanlara, Allah’ın yarattığı her şeye zarar verme haddi aşmışsa, katliam yapma, rüşvet alıp/verme başını alıp gitmişse o şehir ölmüştür.

Eğer insanlar, can güvenliğin olmadığını düşünürlerse, yavaş yavaş başka diyarlara göçerler. Böylece; şehir, mahalle, devlet çöker. İşte Kur’an-ı Kerim o şehre, o diyara ölü diyar der.

Eğer bunlara geri dönülürse, yüzyıl geçse de o şehirde hayat tekrar canlanır…

Şeriat su kaynağına giden yol demektir. Esasında şeriat hukuk demektir. Hukuk toplumun can damarıdır. Nasıl ki su tarlaları canlandırırsa, yeryüzünü yeşertirse, hukuka da uyulursa; toplum canlanır, hayat yeşerir.

Rivayet edilir ki:

İbrahim’in babası Nemrut’a sadık birisiydi. İbrahim’i babası Nemrut’a ihbar etti. Nemrut İbrahim’i çağırdı. Aralarında bir sürü tartışmalar geçti.

İbrahim, kendi heykelini yaptırıp taptıran Babil hükümdarı Nemrut’u Allah’ın dinine davet etti. Bu daveti Nemrut kabul etmedi.

İbrahim Babil’e, oradan da kardeşinin oğlu Lût, hanımı Sare ve bir mü’min topluluğu ile birlikte Urfa’nın güneyinde bir kasaba olan Harran’a hicret etti.

-Ey İbrahim! Eğer ölülerin nasıl diriltileceğini görmek istiyorsan şu örnek senin için yeterlidir

Dört tane kuş bul. Kuşlardan dört gurup yap ve onları seslendiğinde sana gelecek hale gelene kadar alıştır. Bu alıştırmayı tekrar tekrar yap. Kuşlar iyice alıştıktan sonra her birini bir dağın tepesine koy. Sonra onları çağır. Onların sana hızla geldiklerini göreceksin. İnsan ruhlarının içinde bir ömür geçirerek iyice alıştıkları bedenlerine tekrar geri dönmeleri de böyledir.

Demek ki bir ayağa kalkış olması için, bir dirilişin olması gerekir. Onun için kişilerin aydınlanması ve şehirlerin hukukla canlanması gerekmektedir.

Demek ki ölü toprağı üzerine serpilmiş bir halkın, esaret altında yaşayan bir milletin ve yaşam belirtileri son bulmuş bir kitlenin şuurlanıp, bilinçlenip, aydınlanıp ayağa kalkışı kıyameti oluyor. Yani bunun gerçekleştiği günde yevmil kıyame/ayağa kalkış günü olmuş oluyor.

Demek ki ölülerin kıyamı, yaşamdan ümidini kesmiş, göçmeyi, gitmeyi, intihar etmeyi düşünür hale gelmiş insanların umuda, yaşama dönmesi, hayata sarılması, hayata dönüşü anlamına geliyor.

Peygamberin bu anlamdaki sözlerini yakın bir tehlike olarak gören Mekke’yi yönetenlere Peygamber demiş ki:

Siz bu halkı esir ettiniz, uyuşturdunuz, afyonlaştırdınız, tefecilik yaparak sömürdünüz. Ama Allah’tan gelen nur ile aydınlanma ile (Kur’an-ı Kerim kendisine nur der) bu halk ayağa kalkacak, kıyam edecek, ölmüşken dirilecek ve kendi geleceğine, hayatına sahip çıkacak’ dedi.

Mekke’nin ileri gelenleri, tefeci Bezirgânları Hz. Muhammed’e çok kızdılar ve ‘bu adam çok tehlikeli şeyler söylüyor’ dediler.

Eğer ölülerin dirilişi, bugünkü gibi anlaşılsaydı Peygamber, Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kalmazdı, Peygamber’e suikast düzenlenmezdi.

Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı olmazdı. Medine’ye 63 kez saldırılmazdı. Bütün bunlar neden oldu?

Yakın bir tehlike olarak gördükleri için oldu. Fakat işi onlar böyle anlamadılar. İşin doğrusu da buydu.

Kaldı ki Hz. Muhammed, mezarlıklarda ölmüş, tabutla mezarlıklara koyduğumuz insanları, çürümüş kemikleri onların dirilişini kastediyorum’ deyince, bunu yakın bir tehlike olarak görmediler.

Eğer Hz. Muhammed, ölüler dirilecek ama bu şehrin/halkın dirilişidir, ayağa kalkışıdır, kıyam edişidir deseydi; tefeciler için çok tehlike olurdu.

Zaten o tür bir dirilişe müşriklerde inanıyordu. İnanç olarak inanıyorlardı. Bir gün gelecek ve ölmüş insanlar, mezarlarından dirilecek ve Allah’ın huzurunda, yapıp/ettiklerinin hesabını vereceklerdir.

Kur’an’da ölülerin dirilişi daha çok sembolik manada kullanılmaktadır. Yani mezarlıklardaki ölülerin dirilişi bir inançtır. Fakat insanların dirilişi, şehirlerin dirilişi bir yaşayan sosyolojidir.

Öbür dünyada aslında bu dünya demektir. Adı üstünde öbür dünya sınırların, sınıfların, sömürünün, saldırının ve savaşların kalktığı, adaletin ve barışın geldiği bundan sonraki kurulacak olan öbür dünyadır, (ahiret).

Ben inanıyor ve iman ediyorum ki eğer öbür dünyaya giden yol, şu anki dünyada olmasaydı, eninde sonunda bilmediğimiz bir yerde, Allah’ın katında illaki olacaktı.

Mutlaka ahirette İlahi adalet tecelli edecek, hakkı olan hakkını alacaktır…

HAYIR! Kaçacak hiçbir yer yok. O gün varıp sığınılacak tek yer rabbindir. O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey haber verilecek,” (Kıyamet Suresi11-12-13)

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.