DİN, FİTNE ATEŞİ, BEŞİNCİ KOL FAALİYETLERİ VE IRKÇILIK

logo5

DİN, FİTNE ATEŞİ, BEŞİNCİ KOL FAALİYETLERİ VE IRKÇILIK

Gerçek bir Din penceresinden bakarsak; ‘Bir Müslüman imtiyaz kullanmak suretiyle kendi şahsına servet biriktiremez ve yalan söylemez!’

Servet ve yalan insanı itibarsızlaştırır.

Yalancı insan asla iflah olmaz ve kendisine bir şey emanet edilmez!

Sizce bu iki kötülüğün arkasında kim vardır?

İnsanın kendi içinde taşıdığı hırsı ve Allah’a olan güvensizliği’ vardır.

Allah Elçi’si Muhammed (as), Allah’ın kulu ve Resulüdür. Fakat aynı zamanda bir kamu adamıdır. 23 yıl boyunca kamu görevi yürütmüş, asla para biriktirmemiştir. Öldüğünde üzerinde herhangi bir mülk çıkmamıştır. Geriye sadece bir kap ve bir kitap bırakmıştır.

Aslıda Allah Elçi’si Muhammed (as) varlıklı bir insandı. İhtiyacından fazla varlığı yoktu fakat kimseye muhtaç değildi.

İşte Müslümanın örnek alacağı karakter budur.

Şimdi siyasete, kamuya ve diğer alanlara kayanlara bakıyorum da, herkes bir zengin olmak peşinde ve akıl almaz bir yarışın içinde…

Bu çizgiden Müslümanlar ne kadar da uzak kalacaklar

Hz. Ebubekir (as) Müslüman olduğunda zengindi. Lakin Halife olarak öldüğünde hiçbir şeyi kalmamıştı. Hz. Ömer (as) de böyleydi. Her ikisi de önce zengindiler, sonra zenginlikleri kalmadı. Bu örnekler çoğaltılabilir…

İslam’a kendisini adamış olanların hayatları böyledir.

Sakın yanlış anlaşılmasın ben, Müslümanlar yoksul, düşkün, sersefil olsunlar demiyorum. Allah’ın rızkından hak ettikleri kadar yararlansınlar diyorum…

Benim sözüm, Müslüman geçinenlere ve Allah’ın en nefret ettiği yalana bulaşmayanlara

Dinde Kenz (mal biriktirmek) yasaktır. Yine Din İnfak’ı (paylaşmayı) teşvik eder. Fakat şimdilerde Müslümanlar bu hasletlerden kopmuştu.

Eğer dinin öngördüğü bu hayat tarzı yasak ve teşvik Müslümanlarca yaşanır ve Kapitalist anlayıştan vaz geçilirse, İslam Alemi düştüğü yerden kalkar…

***

Kelime-i Tevhit ‘Lehu’l Mülk’ ile başlar, ‘La İlahe İllallah’ ile devam eder ve ‘Muhammed ün Rasulullah’ ile biter.

Bunun için Müslümanlar önce bu terkibi doğru yapmalıdır. Çünkü din böyle şekil aldı…

A’raf suresi 158’de: “Lehu’l Mülk La ilahe illallah Muhammedun Resulallah” denilmiştir.

Ne yazık ki bu kapı Emeviler döneminde kapatıldı. Sadece ‘La ilahe illallah’, Yani ‘Putları reddedeceksin Allah’a inanacaksın’ kısmı kaldı.

Demek ki önce Mülk kayboldu, sonra Allah’ın mülkünü talan edenlere karşı savaş açmak kayboldu. Hâlbuki bütün peygamberler Allah’ın mülkünü talan edenlere karşı savaş açmak için geldiler.

İşte Dinin özü ve özeti bundan ibarettir.

Emeksiz kazanç haram Emeksiz kazanç ateştir

***

Bizim görüşlerimiz bir tekliftir. Mutlak doğru Allah’ın yanındadır!

Allah dinini insanlara peygamberleri vasıtasıyla gönderdi ve insanlar inanmakta özgür bırakıldı. Dileyen inandı, dileyen inkâr etti.

İnsanlar yaptıklarını itiraf ve yaptıklarını inkâr edecekleri bir günde ayağa kalkacaktır.

Hayatın cilvesi budur!

Yeter ki imanın içi boş olmasın

***

İnanmak ve iman etmek hususunda insanlar ve milletler türlü saplantılar ve sapıklıklar içine düşmüşlerdir.

Hayatın tekrarı yoktur! İnsan akan aynı sudan iki kere yıkanmaz! Yani son nefese gelindiğinde geriye dönüş yoktur!

***

İnsanların aç bırakılması, toplumlarda telafisi imkânsız sıkıntılar doğurur. Bunların başında; “ahlaksızlık” gelir.

Müslümanlar hayatlarında bir bozulma veya sıkıntıyla karşı karşıya geldiklerinde, bunu ‘İslam Ahlakı’ eksikliğine bağlarlar ki, bu doğrudur… Çünkü Müslüman zihninin kaynağı ‘vahiy ve sünnettir’.

Batıya göre hayatın inşası ‘Rasyonalizm’ dir.

İşte Batıyla farkımız budur.

Ahlak, ‘şeyin’ evrendeki var oluş biçimdir.

Adalet ve ahlakın’ hayatta sıkı bir münasebeti vardır.

Dinde genel geçer ahlak şudur; Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma!

Batı toplumlarının temel yapısı “Felsefe” üzerine kurulmuştur. Batının ahlak anlayışı, Felsefeye dayalı Etiktir.

Etik, hayatta pratiği olmayan Felsefeye (akla)dayalı bir disiplindir. Bu öğreti Hamurabi Kanunularından tutun da, diğer bütün disiplinlere kadar uzanır.

Batı, hayattaki her bozulmayı biz de olduğu gibi ‘ahlak’ kavramıyla izah etmez! Her şeyin altında ‘ekonomi’ ve Felsefeye dayalı Etik yokluğunu arar.

Batı üç şeye tapar:

  • Lat’a (Güç)
  • Menat’a (Para)
  • Uzza’ya (Otorite)

Çünkü Batı hayatı baştan sona şirk ve fitne doludur

Batı bu putlarla sahip olmakla kendisini güçlü görse de asıl güç, mülkün sahibi Allah’tır!

Ah, Müslümanlar bunun farkına bir olabilse

***

Ortadoğu’da haritaların değişmesi, bu ülkelerin demokrasi aşkından olmuyor. Batıya yem olsun diye yapılıyor.

Bakın Lozan Anlaşmasının başından sonuna kadar İngilizlerin parmağı vardır.

İngiliz oyunlarına aldananlar, Osmanlı Devletini bir solukta parçaladılar. Bugünde Cumhuriyet Türkiye’sinin yaralarını derinleştirmeye çalışılıyorlar.

Netice itibariyle Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet Türkiye’si hiçbir zaman ‘Fitne Ateşinden’ kurtulmadı…

Osmanlı Hinterlandı (kültür etki alanı) üç kıta, yedi denizden başlar gerçeği karşısında, İttihatçı kafalar, bunu anlamakta zorlandılar, hala da zorluk çekiyorlar.

Siyaset, hedefe varmak için çizilen yoldur.

Politikanın temeli ise, Makyavezimdir. Yani hedefe varmak için her şey mubahtır.

Vahşi Batı, hemcinslerinin kanını dökmekten asla bir ürperti duymaz ve duymamıştır… Kaldı ki erdemli insan ve topum, hemcinslerine karşı zalim ve itici olmaz!

Ey Gazi Meclisinin çocukları, bu çıplak hakikatin karşısında, namus ve şeref andı içen bu özgür çatı altında yapılan ‘Beşinci Kol Faaliyetlerini’ görüyor musun?

Biliyor musunuz bu Gazi Meclisi, İstiklal Harbini nasıl kazandı? Dahası Çanakkale harbinin ruhunu biliyor musun? 15 Temmuz hain darbesi unutuldu mu?

Bilmiş ol ki, Türk Milletinin ortak aklını dokuyan şey, değerleridir.

Nine bilmiş ol ki, Türk Milleti ayrıştırmayı ve parçalanmayı sevmez, ırkçılığı reddeder! Türk Milletinde ırkçılık yoktu. Zira bu millet Müslüman’dır. Irkçı olan bir toplum hırçın olur. Irkçı bir millet aklıyla hareket edemez!

Şimdi biz ne ırkçı olduk ve ne de cemaatçi… Her ikisi de bizi rahatsız eder! Cemaatçilik İslam’ı siyasete alet etmiştir! Okyanusun ötesine kulak kesilen cemaatçi düşünce, düşmanın ‘Beşinci Kol Faaliyetini’ yürütmektedir…

İslam’da ‘birliktelik’ vardır. Ahmet Yesevi erenlerinin yaptıkları hizmetler nasıl unutulur? İstiklal Harbi nasıl kazanıldı zannediyorsunuz?

Birbirimizi dinleyelim, birbirimizi anlayalım…

Şimdi birbirimizi daha kucaklayıcı olmak zamanı…

Bir kırgınlığa/kızgınlığa sebebiyet vermemeli…

Kaldı ki erdemli insanlar itici olamaz!

Allah için sevelim, sevilelim, kardeş olalım, dünya kimseye kalmaz! Bu hayatın ortak çocukları değil miyiz, zulme ve kibre ne gerek?

Eninde sonunda emaneti sahibine teslim etmeyecek miyiz?

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.