HUKUK MEDENİYETTİR, TEMELİ ADALETTİR!

logo5

HUKUK MEDENİYETTİR, TEMELİ ADALETTİR!

Hukuk’un olmadığı mekânlarda ‘Orman Kanunları’ işler. Yani gücü, gücü yetene!

Dünyanın sorunları ciddi şekilde ağırlaşmıştır!

Günümüz dünyasında hayat içler acısı…

  • Çünkü Allah’ın lütfettiği kitabını insanlık anlamak istemiyor! Bundan dolayı insanlığın medeniyet diye bir sorunu oluşmuştur.

Bir millet, tek başına dünyanın bu sorunu çözemez! Sorunlar ancak ve ancak ortaklaşarak, ortak akılla ve ortak iyinin iktidarı (adalet) ile çözülür.

Muhafazakâr İslam anlayışı ‘tasavvuf’ ağırlıklıdır. Tasavvuf, bireyselliğe değer verir. Yani tasavvufta ‘nefsin’ terbiyesini önceler. Benim görüşüme göre; insanlığın ıslahına nefis terbiyesinden değil, dış engelleri ortadan kaldırmakla başlamalıdır…

İslam Dünyasının sorunlarının altında elbette ki ‘Batı Kültürü’ vardır. Batı Kültürü Avrupa’dır, ABD dir, NATO’ dur.

İslami zihin önce, ‘Klasik İslam kültürü ve dini düşünce anlayışını’ sorgulamalıdır… Bu sorgulama hiçbir zaman  ‘Modernist veya Reformist’ değildir.

Kendi gölgesinden korkan insanlar eğer; dini düşünce anlayışını sorgulasalardı, kendi zavallılıklarını örtmek yerine, sorunların kaynağını bulmaya çalışırlardı.

Fakat bundan önce Müslümanlar, kendi ‘Klasik Kültürlerine’ bakmalıdır.

Çünkü ‘İslam’ dinamik bir dindir.

Hz. Peygamberin vefatından sonra meydana gelen, iç savaşlar, kanlı ihtilaller ve saltanat kavgaları, Müslümanların hırslarından ileri gelmiştir…

Artık Müslümanlar bunu görmelidir…

***

İslam Dininde şiddet var mıdır?

Yoktur!

Ne Kur’an ve ne de Hz. Peygamber, Müslümanları böyle bir yanlışa çağırmış değildir!

Siyonist Soros’un yemlediği, fakat İbn-i Teymiyye düşüncesinin ektiği tarlalarda ‘PYD, PKK, El-KAİDE, IŞİD, FETÖ’ gibi gruplar bitmiştir.

Diğer yandan Müslümanlar, her şeyi tekleştirme hastalığı olan ‘Selefi Radikalizm’ den kurtulamamıştır.

Yani, ‘Allah tektir. Öyleyse (VAHDET İÇİN) Din de, devlet de, lider de, yorum da,  görüş de,  fikir de tek olmalıdır.’

Bu tek tipçiler her şeyi ya siyah, ya beyaz görür. Siyah ve beyaz düşünce, kendi dışındaki hayatı simsiyah görür. İşte şiddete yönelik eğilimler böyle ortaya çıkar ve beslenir.

Aslında saf, temiz, berrak bir İslam çeşmesinden su içen Müslümanlar şöyle düşünür:

Allah tekdir, tek olan O’dur.  O’nun dışında yaratılanlar çoktur, çeşitlidir ve rengârenktir.’

Bakın, Yeryüzündeki milyarlarca insan birbirinin aynısı değildir. Milyonlarca tür birbirine benzemiyor. Dağlar, taşlar, ovalar, çiçekler her şey rengârenk, birbirine benzemiyor.

Zira Allah yarattıklarında tekliği değil çokluğu görmek ister. Bu onun kudretine delildir. İşte şiddetin panzehiri de bu olmalıdır…

***

Yeryüzünde kesret âleminde ki insan, kendini demokrasi, özgürlük, barış, sevgi, hoşgörü ve adalet kavramlarıyla gösterir.

Hukuk’un temeli adalettir.

Adaletin temeli de, ‘Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, iftira atmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, bir halkı yerinden yurdundan etmeyeceksin’dir.

Yazık ki Dünya ve İslam Âlemi, bu konularda sabıkalıdır. Sevgi ve barış demek olan İslam, bu değerleri yitirmiş ve kana bulamıştır.

Eski İslam kültürünü diriltmek, ihyaya çalışmak ise, Müslümanları yeni felaketlere sürükler.

Hz. Ömer’in katliamının fitili, Bedir Savaşına katılanlara verilen maaşların kesilmesiyle ateşlendi. Sonra ‘zenginlerin mallarını yoksullara vereceğim’ sözü alevin dozunu artırdı ve Ümeyye Oğullarının zenginleri, mallarını korumak için Hz. Ömer’i öldürdü.

Yine Hz. Osman, Hz. Ali’nin yanından hiç ayrılmayan Ebu Zer’i Rebeze Çölüne sürgüne gönderdi. Ebu Zer açlıktan öldü. Bu olay Müslümanlar arasında büyük bir infiale sebep oldu.

Hz. Ali, beş yıl iktidarda kaldı.  Hz. Ali Muaviye ile yaptığı savaşlar sonunda 90 bin insan öldü. Akabinde Hariciler, Hz. Ali’yi katletti.

Hicri 61 de Kerbela faciası oldu.

Hz. Peygamberin yakınları ve torunları Kerbela’da öldürüldü. Kerbela katliamını yapan Yezit orduları, Medine’ye yöneldi. Üç gün boyu Medine yağmalandı. 900 sahabe kadına tecavüz edildi. Bu olay, ‘Harre Vakası’ olarak tarihe geçti.

İslam’dan nasipsiz, kavmiyetçi, iktidar hırsı uğruna, İslam’ın kalbi Kâbe’yi yaktılar. Karşı koyan binlerce Müslüman katledildi.

***

Daha sonra bu cinayetleri örtmek için türlü yollar aramaya koyuldular.

Sultanın sofrasından nemalananlar, bu kanlı siyaseti meşrulaştırmak için, ‘Amel imandan bir cüz değildir’ tezini ortaya attılar.

Hâlbuki Allah, ‘Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorguya çekileceksiniz.’ diyordu.

Buna karşılık onlarda:

Kalbinde hardal tanesi kadar imanı olanın, denizköpüğü gibi günahı da olsa cennete girecektir’ diyorlardı.

Yani onlar için, ‘Öldürmek, çalmak, iftira atmak, yalan söylemek, bir halkı yerinden yurdundan etmek’ hiç de önemli değildi.

Hâlbuki Dört Kitap’ın etrafında döndüğü umdeler, İslam’ın fiili hayatta ki davranışlarıdır.

***

Pekiyi İtikat, Peygamberler, Dil, Renk, İnanç, Irklar, Milletler, Din, Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar, Türkler, Acemler, Araplar, Kürtler sorgulanır mı?

Hayır!

Fakat dini davranışlar sorgulanır. Bunların davranışları lanetlenir.

Mesela şahıslarda böyledir. Hz. Peygambere deli, mecnun, sihirbaz denmiştir. Kur’an bu kimseleri lanetlemiştir.  Bu günde olsa, yine lanetlenir.

Fakat Hadis kitaplarına doldurulmuş onlarca ‘Mevzu’ olaylar ve sorgulanmayan eski İslam Kültürü, çoğu zaman elimiz ve kolumuzu bağlar.

Hz. Peygambere hakaret edenler çoğu zaman dışarıda değil, saldırılara zemini hazırlayan Müslümanlardır…

Eğer Hz. Peygambere, ‘30 erkek gücündeydi, idrarı bir kadına içirildi ve kadın şifa buldu’ denilmeseydi, hakaret edenler, İslam dışı güçlerdi denilebilirdi…

Ama şimdi kızmaya hakkımız yok!

Yani Hz. Peygambere hakareti bizzat Müslümanların kendisi yaptılar.

  • Müslümanlar, İslam’ın ve Kur’an’ın temiz ve pak ruhuyla, erdemli ve güzeli insan Hz. Peygamberle yeniden buluşulmalıdır.
  • İbn-i Teymiyye görüşleri referans alınarak ‘İslam Devlet Düzeni’ budur denilmemelidir.
  • Devletin başı, ‘Allah’ın yeryüzünde ki gölgesidir’ diyen Selefi düşünceden uzak durulmalıdır.

***

İslam’ın öngördüğü devlet, ‘Adalet Devleti’dir.

Devletin güven, eşitlik ve adalet dağıtan bir kurum olduğu unutulmamalıdır.

Zamanımızda İslam’ın çığlığı, itirazı, heyecanı yok edilmiştir.

Geride meydanlarda kapalı kapıların ardında Bizans oyunları kalmıştır.

Mahmut AKYOL

      

 

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.