SİYASETE KİN, YALAN VE HASET BULAŞTI

logo5

SİYASETE KİN, YALAN VE HASET BULAŞTI!

  • Allah’ım gücümüzü artır!
  • Düşmana karşı bizi zail etme!
  • Bizi kibir, kin, yalan, haset, gıybet ve inada bulaştırma!
  • Bizi kendimize bırakma!
  • Allah’ım bizi hiçbir mahrumiyete aldırış etmeden yetimin, yoksulun ve ezilenin yanından ayırma!

***

İnsan çok şey biliyor, fakat hiçbir şey yapmak istemiyor!

Siyasete sadakat değil, itaat lazımdır. Ancak o zaman siyasette muktedir olunur…

Şimdi siyaset için bir analiz yapalım. Sonrada Müslümanların ahvaline geçelim…

Siyaset yapmak demek, herkesin dünyadan paylaşım hakkına sahip olmak demektir. İktidar olmanın amacı da, halkın mutluluğu demektir. Oda üretimle, paylaşımla, demokratik yollarla olmalıdır.

Tanzimat’la başlayan, günümüze kadar gelen siyasette Müslümanlar, hep bir köşede sıkıştırılmış, hep yöneten de değil, yönetilen olmuş, hep baskı altında kalmış, zaman içinde diyetini kanla ödemiştir!

Muktedir olanlar Müslümanları siyasetten uzak tutmuş, gizli ve şaibeli bir sürü yollar kullanmışlardır.

Hâlbuki yeryüzünde meydana gelen olaylar ve çatışmalar, bir lokma ekmek için, meydana gelen olaylar ve değerler çıkarların çatışması sonucu olmuştur.

Bunun için dünya manen harap olmuş, iktisaden çökmüş, politik baskılardan kurtulmuş milletlerin mücadele alanıdır.

İşte bu yüzdendir ki, dünya amansız bir mücadeleye sahne olmaktadır.

Bugün zalim ile mazlum arasındaki mücadele hala devam ediyor. Sadece Müslümanlar taraf olmayı unutmuştur…

Düşününki bir insan, hasta olan anasını ne kadar çok severse sevsin, ameliyatını mutlaka ehil bir doktorun eline bırakmalıdır, yoksa hasta ölür.

Demek ki sevgi hasta olan bir kişiyi yaşatmaya yetmez!

Bundan kastım siyaset, toplumun kendi içinden biriyle yani ehil bir elle yapmalı, bir milletin ıslah ve refah çalışması ehil ellere bırakılmalıdır.

Halk beni anlamıyor’ diye halkına kızmak, halkına hakaret etmek, bunun için galiz bir dil kullanmak ehil bir siyasetçiye asla yakışmaz!

Siyaset erbabı kendisiyle birlikte, hem halkın moralini yüksek tutacak, hem de halkına karşı kavgacı ve suçlayıcı bir dil kullanmaktan kaçınacaktır…

Çünkü kavgacı ve yalan ortamlar, sözü anlamsız kılar. Kavga, her zaman çatışmayı doğurur. Bu yüzden bir siyasetçi gerginlikten daima uzak durmalıdır.

Siyaset yapacak olanların en ihtiyaç duyacakları taraf, iletişim ve diyalogdur. Kapalı ortamlarda iletişimden kaçınmak gerektir!

İktidar olma uğruna da olsa bir siyasetçi, ahlaki değerlerinden asla ödün veremez, kavgadan ve yalandan kaçınacak, siyaset yapacak olanlar, her daim mazlumun yanında duracak, hele kanayan bir yara gördüğünde onunla birlikte yüreği kanayacaktır.

Zira davalar, acılar içinde doğar, refah içinde ölür.

Davalar, gönüllerde büyür, gönüllerden beslenir ve heyecanını gönülden alır. Gönülleri ölmüş olanların davası yoktur.

Dünya var olalıdan beri varlığını sürdüren üç ‘Kurum’ vardır:

  • Biri siyaset,
  • Biri ordu,
  • Biri de din.

Bu üç kurumun varlıklarını devam ettirmeleri için, belirli hareketleri sürekli tekrar ederler.

Birinde selâm, diğerinde namaz, ötekinde parti ön plandadır. Birinde silah, diğerinde maneviyat, ötekinde oy güçtür. Siyaset, ortak akıl ve ortak bir dil kullanılarak yapılır.

Din ve ordu toplayıcı, siyaset dağıtıcıdır. Bu ülkede kardeşçe yaşamak, her bir tarafa savrulmamak için duruş, amaç ve gayeleri bir tutmak gerekir.

Ancak siyaset yapanlarda sevgi, vefa ve cömertlik sahteleşmiş, riyakâr davranışlar artmıştır. Bu patolojik durumdan çıkmak için bir tedaviyi gerektirir.

İşte omurgamızı bozan şeyler bunlardır. Yani sıkıntıların sebepleri insanın kendi içinden gelir.

Komplo teorileri üretmeye çalışmak insana bir şey kazandırmaz. Sadece insan kendisini kandırmış olur.

***

Büyüklük ve büyük konuşmak Allah’a mahsustur.

İslam’ı Müslüman olmayanlara tebliğ ederken Hz. Peygamber sadece ‘doğruluktan’ bahsetti, teferruat konuşmadı.

Ashaba İslam’ı anlatırken de aynı usulü takip etti, sadece ‘Aranızda selamı yayın’ dedi.

Hz. Peygamber Her zaman az konuştu, öz konuştu. Bu az konuşmadan Ashap çok şey anladı.

Bundan dolayıdır ki Müslümanların temel değerleri, Kur’an’a ve Sünnete sarılmak olmuştur.

Acaba Kur’an ve Sünnet, insan hayatında ne kadar etkili olabilir? Çok şey etkili olabilirDürüst, cömert ve merhametli olmak, Hukuku korumak az şey mi?

İnsanın ve Müslüman’ın gücü, Mülkün sahibi olan Allah’a dayanmasıyladır. Eğer bu dayanma olmasaydı,  insanoğlu aciz kalırdı…

Dün olduğu gibi bugünde insanoğlu eski, köhne, köleci bir zihniyete haykırmalıdır… İşin sadece lafını yapmamalıdır… Bugün için değişen hiçbir şey yok… Değişen tek şey adalet ile zulüm mücadelesinde imkân ve vasıtalar olmuştur, o kadar

Bu onurlu mücadelede son nefesini vererek, Rabbine kavuşacaklara müjdeler olsun!

Beşeri tüm yalnızlıklarına rağmen topyekûn bir mücadelenin içinde yerlerini alanlara selam olsun!

Unutulmasın ki, yaşanılan asırlar bir gün dile gelecektir…

Allah, akıl-baliğ her insandan mutlaka hesap soracaktır! Bu sorulara cevap verenlere selam olsun!

Hiçbir siyasi sorumluluk müphem kalabalıklar üzerine bırakılamaz!

Bir iş yapmak, kuvveti zorunlu kılar! Kuvvet, birlikten, birlik sevgiden, sevgi de kişilerin bir birlerine güven duymasından doğar.

Bunları; sizin umutlarınızı kırmak ve sizleri acı içinde bırakmak için söylemiyorum. Sadece, ‘Kral çıplak’ diyorum…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.