KORKU İÇİNDE YAŞAMAKTANSA, GELİN CANLAR BİR OLALIM…

logo5

KORKU İÇİNDE YAŞAMAKTANSA, GELİN CANLAR BİR OLALIM…

Allah’ın sevgi ve merhameti sonsuzdur.

Allah’ın bu sevgi ve merhametine güvenen Müslüman’a dünyada da, ukbada da korku yoktur!

Zira görünen, görünmeyen ne varsa hepsi bu sevgi ve merhamet sonucu yaratılmıştır.

Yaratmak, O’nun ‘kudret, adalet ve hikmetiyle’ olmuştur.

Var oluş birbirine sebeptir. Var oluş hiçbir kesintiye uğramaksızın devam eder. Bunu görmeyen, var oluşu da kavrayamaz!

Kur’an bu var oluşa (yaratılışa) ‘ayet’, Allah’ın mülküne ve yaratılışına ortak olmaya ‘şirk’, örtmeye ‘küfür’, her iki şeyi taşıyana da ‘Kâfir’ der!

Bir yerde şirk, küfür ve kâfir olması, bizim de böyle olacağımız anlamına gelmez!

Biz, yaptıklarımızdan sorumlu oluruz.

Takdir eden Allah’tır. Takdiri kabul etmeyen Allah’ın kullarıdır.

İhtiyaçtan fazlasını biriktirmek haramdır. Kıyametin kopmasına sebeptir. İnsanın insana yaptığı en büyük haksızlık ve kötülüktür.

Allah’a yakın olmak haksızlık, kötülük ve zulümle değil; sevgi, güven, aşk ve vefa duyularak olur. İnsan hep vefalı olmalıdır. Vefa, din de bir katmandır. Dinde zayıflık vefasızlıktır.

Mesela yaşadığımız topraklar, Allah’ın bize vermiş olduğu bir nimetidir. Bize bizden öncekilerden miras bırakılmıştır. Miras aslında bir emanettir. Bu mirasa vefa duymak dinin bir gereğidir.

Yeryüzünde sadece şirk, küfür, zulüm ve haksızlık var demek, bunları ortadan kaldırmaz! Ta ki insan gayretkeş ve hayır hak olmadıktan sonra!

Din de gönüllülük esastır. Din de seçim özgürce olmalıdır. Değilse o din, insanı aldatır. Kur’an’ın ‘dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin’. Deyişi bunun için kullanılmıştır. Din adına yapılan her yanlış iş zulümdür.

Zulüm, korku ile yaşar.

Son iki asırdır bu millet, din ve siyaset dilinde ki korkularla yaşamaktadır. Osmanlının toprak kayıpları, korkularımızın ve paniklerimizin temelini oluşturur. Bu sebepledir ki hala birbirimizle uğraşıyor, birbirimizi suçluyor, Batıcı, Türkçü, İslamcı ve etnik tartışmaların kavgasını yapıyoruz.

Bu yüzden kimse kimseyi anlamak istemiyor. Adeta bir cinnet hali, bir akıl tutulması yaşıyoruz. Kimse kendisine, tarihine, devletine, değerlerine sahip çıkmaya yanaşmıyor ve varoluşun temel taşlarında ki depremlerle ilgilenmiyor.

Müslümanlar, İslam’ın dinamik yapısını öne çıkartmak yerine, korkularını çağırıyor. İçtihat kapısı kapalı, akıl mahkûm, muhafazakârlık pirim yapıyor. Din alanında dinden çıkma korkusu, günah korkusu, hayatı cehenneme çeviriyor!

Din; korkularla değil, güvenle yaşar ve yaşanır. İslam, insanın dünyasında yüksek güven bilincini inşa etmek için vardır. Maalesef mevcut din anlayışı, insanın korkularını besliyor.

Korku, insanların dürüst olmasına manidir. Korku, aklın en büyük düşmanıdır.

Korkak insanlar, doğru bilgiyle ve gerçeklerle yüzleşemezler. Bu yüzden korkaklar, bilgi ve belge yerine, zanla hareket ederler.

Korkaklardan korkmak gerekir! Çünkü korkak insanların ne yapacakları kestirilemez.

İnsanda ki korku, güç üzerinden yürütülür. Korku kültürünün en kötü tarafı, korkunun içselleştirilmesidir.

Ölüm ve mezar, hayatın bilinmezliği, insanı hep korkutur.

Din denilince akla hep güven, kardeşlik, dostluk, paylaşım, vefa, sevgi ve merhamet gelmelidir. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse korku kültürü hem dinin etkinliğini azaltıyor, hem de din istismarını kolaylaştırıyor.

Sesinizi uzaklara duyurmak için bağırmayın. Çünkü bağıranların anlatmak gibi bir dertleri yoktur. Değilse avazınız çıktığı kadar bağırın duyuramazsınız!

İslam tarihi acı yönetim tecrübeleriyle doludur. Ne yazık ki Müslümanlar, bu tecrübelerden ders almıyorlar!

Müslümanların geri kalmasının sebebi tembellik, cehalet ve birbirleriyle olan çekişmeleri ve duydukları hırslarıdır. Yoksa geri kalmışlığa sebep din değildir! 

“…Çünkü bir millet kendini değiştirmedikçe, Allah’ta onların halini değiştirmez…” (Enfal/53)

Kur’an’da Müslümanlara hayatın ilkeleri teklif edilir. Bunun başında da ‘adalet’ ilkesi gelir. Kur’an Müslümanlara hep adil olmalarını, zulme sapmamalarını öğütlemiştir.

Ayrıca; ‘adaletten, emanetten, ehliyetten, meşveretten ve maslahattan’ ayrılmamalarını söylemiştir.

Eğer Müslümanlar soğukkanlı olsa, birbiriyle çekişiyor olmasa, yolsuzluklara bulaşmasa, birbirini kandırmaya kalkışmazsa, birbirine karşı yalan söylemezse, o zaman Müslümanlar demokrasiyi içine sindirmiş, ülke için doğru kararlar alabilirler…

Demokratik yönetim anlayışı, ortak bir akıl anlayışıdır. Yönetimde sürekli değişiklik sağlamayı hedefleyen açık bir sistemdir.

Ancak Batıdan ithal edilen demokraside akıl dışı, yalanla dolu ideolojik saplantılar vardır

Buna rağmen eğer Müslümanlar için demokrasi, bir yönetim biçimi olmaz, demokrasiye sadece ‘tağut, küfür, şirktir’ derseniz, insanları tereddüde ve çıkmaza düşürürsünüz!

Eğer Adaletin yerine ganimet, emanetin yerine kader, ehliyetin ve  meşveretin yerine Emevi yönetim anlayışını getirmek isterseniz; o zaman hem siz dini anlamamış ve hem de halka en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

Dolayısıyla ülke yönetimini maceralara sürüklemeye kimsenin hakkı yoktur. Macera içine düşen, zayıf kalan toplumlarda istikrar olmaz…

Bizde Batı muhalifliği toptancı bir mantık anlayışına dayanır. Kolaycılığa sapmış olanlar, halkı memnun edemediklerinde, günah keçisi olarak hemen, Batı menşeli şeyleri ‘ret’ yoluna giderler…

Siyaset, halkı yönetme ilim ve sanatıdır.

Halk, kendisine sunulan yönetim planını ister kabul eder, ister etmez. Neticede Demokrasi, çoğunluk ve katılımcılıktır. Demokrasi ve siyaset çağdaş insanın gelmiş olduğu bir sonuçtur.

Oy kullanmak siyasi bir tercihtir, dini bir tercih değildir. Bir partiyi tercih etmek ve ya etmemek senin iradene bağlıdır ve seni dinden çıkarmaz.

Fakat hırsıza, katile, yalancıya, doğa düşmanlarına, arka çıkmak siyaseti olamaz! Bunlara karşı mücadele etmek dinen farzdır. Eğer edilmezse, o kimse ahlaken yoksun demektir…

O halde gelin canlar;

Laik-Antilaik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Asker-Sivil, Zengin-Fakir hep birlikte ayağa kalkalım, maddi-manevi gücümüzü hep birlikte ortaya koyalım.

Değilse korkarım ki; gelecekte olacak olanların bedelini hep birlikte öderiz!

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.