MEDİNE’YE İSLAM’I YAYMAK İÇİN GÖNDERİLEN MUS’AB BİN UMEYR

logo5

MEDİNE’YE İSLAM’I YAYMAK İÇİN GÖNDERİLEN MUS’AB BİN UMEYR

Bilge kral, bir davanın nasıl doğduğundan ve nasıl öldüğünden bahsederken:

bir dava acılar içinde doğar, fakat refah, konfor, yalan, ihanet ve sahte bir inanç anlayışı içinde ölür’ Der.

Hz. Peygamberin davası da bu kaderi yaşamıştır. Bu mücadele, hayatın en zor mücadelesidir.

Gönderilen bütün dinler, bozulan ‘eşitsizliği’ düzeltmek için gelmiştir.

Bir mücadele insanında ‘ruh, vicdan ve iman’ diriliği gerekir.  

Dava, öteki için erdemli davranışlar sergilemektir.

Hayat devam ediyor ve insanların imtihanları amansız şekilde sürüyor.

Mücadelenin bittiğini zannedenler yanılıyorlar. Kur’an bütün ihtişamıyla yaşıyor. Kur’an hayatın, tabiatın ve tarihin içinde her an var oluyor. Din dilinde buna kevni ayetlerle kavli ayetlerin buluşması denir.

Allah, aralıksız yaratıyor ve Allah, hayatı her an yeniliyor. Sadece çağın çocukları bu yaratılışa ayak uyduramıyor. Bundan dolayı insan buhrana düşüyor.

Bir dava hareketi nerede ortaya çıkmışsa, orada kurulu düzen korku içine düşmüştür. Çünkü davalar işe, düzene itiraz ederek başlarlar.  İnkılâp Hareketleri eskiye ait olanları düzeltir ve doğru gördükleri şeyleri inşa ederler.

İnkılâp Hareketlerinde amaç, bundan ibarettir. Yani bayrak düştüğü yerden kaldırılır, hançer saplandığı yerden çıkarılır…

Mekke’de itiraz üzerine gelen İslam Dini böyle bir harekettir.

Medine’de adalet devleti olarak varlığını sürdürmüş olan İslam Dini budur. Fakat İslam’ın Medine’de bir devlet düzeni olarak yaşaması kolay olmamıştır.

Müslümanların Allah Resulünün Medine’ye geldiğinde ilk olarak ne yapmıştır, ne söylemiştir? Bunların bilinmesi ve bu yolu izleyenler için oldukça önemlidir.

Mekke’de Allah Resulünün zuhuru, Mekke’de ki tefeci bezirgânları, cincileri, falcıları telaşlandırmıştır. Bu tefeci bezirgânlar; hemen alay, küçümseme, hakaret ve yok etme planlarını gündeme koyulmuşlardır.

Şimdinin insanları da aynı…

Ben haklıyım’ tartışmasının altında inatlaşıp duruyor. Hiç ‘yoğurdum ekşi’ diyen yok… Ha bire kibir, ha bire gurur… Adeta insanların eteklerinden dökülüyor.

Müşriklerin ileri gelenleri kendilerini Rab olarak görüyordu. Onlarında eteklerinden kibir ve gurur dökülüyordu. Kur’an buna şirk deyince, Mekke’nin tefecileri deliye döndüler.

Medine’ye İslam’ı yaymak için gönderilen, bir nevi Medine’yi Allah Resulünün gelişine hazırlayan ilk sahabe, Mus’ab bin Umeyr’dir. Allah Resulünün azadlı kölesi Zeyd ona İslam’ı tebliğ etmiş, O da bu tebliğ üzerine Müslüman olmuştu.

İşkence ve tehditlerden yılmadı. Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed’e hayatı zindan etmişti. Müslümanlar da tehdit ve işkenceler altında yaşamak zorunda kalıyordu. Medine’de Evs ve Hazreç kabilelerinin Müslümanlığı kabul etmesiyle birlikte Mekkeli Müslümanlar Medine’ye hicret etti.

Mus’ab, Mekke’nin zengin ailelerinden birinde yetişmiş 21 yaşlarında gösterişli, yakışıklı, siyah dalgalı saçlı, sokakta yürürken Mekkeli kızların pencerelere üşüştüğü bir genç…

Uhut’ta Hz. Peygamberin etrafında etten duvar örenlerin arasında, Hz. Peygamberin yanında ölümüne savaşan delikanlı Mus’ab…

Kılıç darbeleri ile sancağı tutan kolu kopunca, emaneti Hz. Ali’ye veren yiğit… Şehit olduğunda kefen bulunamadı…

Ne ilginç Ya Rabbi, Mekke’nin en zengin ailelerinden birinin çocuğunu saracak bir kefen bulunamadı. Rasulullah şehidler arasında gezerken Musab’ı gördü ve ağladı. Ayakları otlarla üst kısmı bir parça bezle örtüldü, bu şekilde gömüldü.

İşte, inanırsanız İslam Dini budur. Mülksüz yaşamak, kefensiz ölmek

Acaba, Mus’ab’a ölümü böylesine göze aldıran şey neydi?

Sakın Hz. Peygamber’e verilen ‘Kevser’ bu olmasın? Bu çokluk, bu nimet, bu devlet, Mus’ap’lar olmasın?

Gördüğüm kadarıyla, bu yiğitlerin fedakârca yaptıkları çalışmalar, rahmet olup yağdıkça, İslam’ın temelleri kök salmaya devam edecektir! Hiç şüphem yok ki; Allah’ın Peygamber’ine ihsan edilen Kevser buydu…

Kur’an ayetlerini okuma ve yayma faaliyeti için Medine’ye gönderilen Mus’ab’ın ahlakı, dürüstlüğü, yiğitliği ve mertliği ile İslam yeni bir genç, yeni bir insan tipi ortaya koymuş oluyordu.

Mus’ab,  haftada bir gün Medine’nin bir yerinde toplantı düzenliyor, coşkulu konuşmalar yapıyor ve bu sayede Medine’nin her evinde İslam konuşuluyordu. Toplantıları cuma günleri yaptığından dolayı Hz. Peygamber bu toplantıları sürdürdü ve kalıcı hale getirdi.

Demek ki Medine’nin ve İslam binasının harcında Mus’ab gibi sahabe gençliğinin alın teri, kanı, ruhu, vicdanı ve iman diriliği vardır.

Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde ilk sözleri şu oldu:

‘İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize hasım olmayınız. Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!’

(İbni Saad; Tabakat, Buhari; Edebül-müfred).

 İlk yapılan şey de kardeşliğin ilanı oldu. Enes bin Malik’in evinde toplanan sahabeler, “Şu şununla, bu bununla” diyerek kardeş yapıldı. İkişerli kardeş yapılan sahabelerin sayısı 100’ü geçmekteydi.

(İbni Saad; Tabakat).

Mekke’den hicret edip Medine’ye gelen Müslümanların evlerine guruplar halinde yerleştirildi, öyle ki, bir koyunun sütünü on kişi bölüşüp içti…

(İbni Abdulber; İstiab).

İşte yedinci yüzyılda insanlık âleminde bir devlet ve toplum görünümünde tezahür eden İslam’ın kökleri bunlardır.

Sevgi, merhamet, kardeşlik, adalet anlayışı

Daha sonra gelen ayetlerin özü bu değerleri ete kemiğe büründürmekten ibarettir. Allah Resul’ünün mesajında sevgi, merhamet, kardeşlik ve adalet yatmaktadır.

Görüldüğü gibi bencilliğin, egoizmin her yanı sardığı çağımızda, tek Allah’a inananlara, dava insanlarına büyük işler düşüyor! 

Yani Sevgi, merhamet, kardeşlik ve adalete dayalı yeni bir medeni hayat kurmak…

Şu an çağımız, tıpkı Mekke’de olduğu gibi bir zamanı yaşıyor.

Her çağın öyküsü kendi çağında yazılır. Gelin çağın vicdanına bu öyküyü birlikte yazalım.

 Sevgi, merhamet, kardeşlik ve adalete dayalı kuracağımız yeni medeni hayatımız hayırlı olsun.

Üzülerek görüyorum ki bu yönetim anlayışında rüşvet, emanet, hıyanet, zimmet, yolsuzluk, yetimin malına el uzatmak, daha kolay olmakta ve önlem daha zor alınmaktadır.

Mahmut AKYOL

 

 

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.