HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDA CEREYAN ETMİŞ OLAN DÖRT OLAY

logo5Hz. MUHAMMED’İN HAYATINDA CEREYAN ETMİŞ OLAN DÖRT OLAY

1- MEDİNE SÖZLEŞMESİ,

Bu sözleşmede en çok adalet kelimesi geçer. Sözleşmenin ana hatları şunlardır:

  1. Medine’de yaşayan her topluluk kendi yaşadığı çevreden sorumlu olacak,
  1. Müslümanlar ve Yahudiler birlikte barış içinde yaşayacak,
  1. Her topluluk birbirinin dinine saygı gösterecek,
  1. Medine’ye dışarıdan herhangi bir saldırı yapılırsa bütün topluluklar birlikte savaşacak ve şehri en iyi şekilde savunacak,
  1. Yahudiler ve Müslümanlar arasında herhangi bir anlaşmazlık yaşanırsa hakem olarak Hz. Muhammed seçilecek,
  1. Medine’de yaşayan herkes eşit haklara sahip olacak ve herkes eşit vatandaş olarak kabul edilecek, hiçbir topluluğun birbirine üstünlüğü olmayacak.

Dolayısıyla Medine sözleşmesi İslam ve Dünya tarihinde önemli bir anlaşmadır.

2-HILFU’L-FUDUL,

Adalet üzerine yemin edilerek girilen bir teşkilattır. İster Mekkeli, ister yabancı olsun kimliğine bakılmaksızın adaleti sağlayacağına, zulme uğrayan kişiye maddi manevi yardımda bulunacağına yemin edilerek girilen bir müessesedir. Hz. Peygamber de daha yirmi beş yaşındayken adalet üzere yemin edip bu teşkilata girmiştir.

3-VEDA HUTBESİ,

Veda Hutbesi de hakların nasıl kullanılacağı ve nasıl dağıtılacağı üzerinedir. Hutbe, şu dört maddeyle özetlenebilir.

  • Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayın.
  • Allah’ın haram kıldığı canı, haksız yere öldürmeyin.
  • Zina etmeyin.
  • Hırsızlık yapmayın.

4-ADALET,

Kur’an’ı Kerimdeki sosyal içerikli ayetlerin özünde yatan ana kavram adalettir. Hz. Peygamberin düşünce, ruh ve gönül dünyasında hâkim olan esas kavramın “adalet” olduğunu görüyoruz. Mademki bize en güzel örnek Hz. Peygamberdir, o halde Müslüman’larında öyle olması gerekir. Çünkü bu dünya için lazım olan tek şey “adalettir.” İnsanları mutlu edecek, devleti/milleti düzlüğe çıkaracak, yeryüzünde barışı sağlayacak olan şey yalnızca bu karışımdır.

***

Şeytanın üç büyük günahı vardır. Bunların olduğu her yer cehennemdir.

  • Kibir,

Bununla Şeytan Âdem’i aşağıladı. Âdem çamurdan yaratıldı diye kibir gösterdi, Âdem’i kendisiyle kıyasladı “sen kim oluyorsun?” dedi.

  • Haset,

Şeytan, Âdem’de var olan özellikleri kıskandı. Hani Kabil Habil’i haset, kıskançlık ve mülkiyet sebebiyle öldürmüştü ya… Bu döngü kıyamete kadar sürecektir.

Kabil de sahip oldu bir yere  “burası benim” dedi. Habil de, “Hayır! Senin sahip olduğun bu yer, herkesin” dedi. Bu söz üzerine Kabil Habil’i öldürdü.

  • Hırs,

İnsan sonuna kadar bir şeyi toplama, yıkılmayacak bir iktidara ve mülke sahip olma hırsına kapılır. Sonra sahip olduklarıyla büyüklenir, kibirlenir nihayetinde başkalarının elindekini kıskanarak “onlara da sahip olayım” der.

Böylece Hırs ve Haset, ateşin odunu yaktığı gibi insanı yakar… Hırs öyle bir şey ki, aynen Davut kıssasında olduğu gibi…

Adamın doksan dokuz koyunu vardır, diğerinin bir koyunu vardır. Doksan dokuz koyunu olan o bir koyunu da almak ister, o da benim olsun der.

***

Bir Müslüman elinde ki bir birikimi varsa, onu; şu dört şeyden birine yatırmalıdır.

1, Ya işe veya istihdama yatırmalıdır,

2, Ya vakıf etmelidir, 

3, Ya infak etmelidir,

4, Ya da karz-ı hasen yapmalıdır,

Bunların dışında parayı elde tutmak, bankaya yatırmak, biriktirmek, altın almak dinen yasaktır.

Aksi halde;   “Hesap günü biriktirdikleri altınlar, gümüşler cehennem ateşinde kızdırılacak; biriktirenlerin alınları, böğürleri, sırtları dağlanacaktır. Dağlanırken onlara; “İşte bu kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi! Tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı!” denilecektir.

Tevbe Suresi 35. Ayet

*** 

Kur’an’ı Kerim, yeryüzündeki mücadele perspektifine göre insanları zalim ve mazlum diye ikiye ayırır. İnsanların üzerinden zulmü kaldırmak ve kurtarmak, yerine adaleti tesis etmek, hür ve özgür insanların üzerinde bir görevdir.

Kur’an’ı Kerim “Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur” (2/193) der. Yani sadece zulme ve zalime düşmanlık vardır. Eğer bir yerde zulüm varsa, orada derhal harekete geçilmelidir. Zulm kime yapılırsa yapılsın zulüm, zulümdür… İşte hayat, bu mücadelen ibarettir!

Ateistler, Hindular, ateşe tapanlar, kilisede çan çalabilir. hepsiyle bir arada yaşanabilir. Diğer taraftan ezan okunabilir, yeter ki hepsi birbirine karşı hoş görülü olsun…

İnsanlar dilediği inanca sahip olsun. Yukarı kattaki ineğe, aşağı kattaki soğana tapsın, onlarla aynı apartmanda yaşanabilir.

Yeter ki Zerre miktar kimse kimseye zulmetmesin. Yukarıdan aşağıya kimse kilim çırpmasın

İnsanların inançları ve yaşayışları sorgulanmasın. Ne Kur’an’da, ne de Hz. Peygamberin hayatında böyle bir şey görülmemiştir.

***

Adama “sen ineğe tapıyorsun”, o da sana der ki, “sen de eve tapıyorsun” derse, sonuç ne olur? “Müslümanların avamı ile Hinduların avamının birbirlerini putperestlikle suçlamasından başka bir şey olmaz denilir.”

O halde yukarıdan aşağı kilimi çırpan kişi, hem yargılanır hem sorgulanır hem de kınanır. Çünkü kötü davranışlar kınanır, iyi davranışlar övülür.

İnsanları inançlarından, davranışlarından ötürü dışlamak doğru değildir. İnsanlar yalnızca davette bulunabilir.

Cennet, dinlerin ideal dünya ülküsüdür. Cennetin bu dünyaya dönük yüzü, İnsanların inançlarını ve davranışlarını ifade eder.

Cennet girmek önce evden başlar, yüz metrekare içerisinde cennet hayatı yaşanabilir. Buradan mahalleye geçer, sonra cemaate, arkadaş topluluğuna, ardından şehre, ülkeye nihayetinde de dünyaya geçer.

Neyi nereye kadar becerebilirsen onu o kadar yaparsın…

Cennet hayatı yaşamak demek, bir takım değerleri hayata geçirmek demektir. Bunların başında sevgi, merhamet, kardeşlik, paylaşım, adalet ve eşitlik gelir. Bunların olduğu, yaşandığı yer cennettir.

İslam’da hegemon ilişki yoktur. Mescid de de yoktur. Toplantıda da yoktur. Mesela; topluluğa giren bir adam “Hanginiz Muhammed” diye sorar. Çünkü bu kişi Hz. Muhammed’i tanıyamıyor… Çünkü İslam’da hegemon ilişki yoktur. Topluluğun içinden  “Bu cemaate hizmet edendir!” Sesi duyulur…

 Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.