NEME LAZIM BE SULTANIM!

logo5

NEME LAZIM BE SULTANIM!

Her canlı doğar, yaşar ve ölür. Devletlerde böyledir.

Bu, evrenin yasaları hayatın ve ölümün kanunları demektir. Bu yasa ve kanunlar içinde kendi yolumuzu kendimiz belirleriz. İyiyi veya kötüyü kendimiz seçeriz.

Kur’an şöyle der:

Her insanın talih kuşunu (kaderini/geleceğini) kendi boynuna asmışızdır. Kıyamet günü önüne kendi sicilini bulacağı bir kitap çıkarırız. Oku kitabını; kendi hesabını kendin gör (deriz.

(İsra; 13-14).

İnsanlar inançlarından dolayı değil; davranışlarından dolayı kurtuluşa ererler. Kur’an; “İnandık” demekle cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz diye sorar.

Osmanlı’nın yıkılış sebepleri üzerinde çok kişi, çok şey söylemiştir.

Söylenen şeylerin bir hakikat payı mutlaka vardır.

Osmanlıyı yıkan melanet, “Neme lazım” zihniyetidir.

Aslında bu zihniyet, bütün milletlerin ortak kaderidir. 

Toplumların yapılarında zamanla bir takım kara delikler olur. Bunların başında duyarsızlık, ilgisizlik gelir.

Tarih boyunca bu kara delikler nice fert, toplum, cemaat, devlet ve imparatorluğu yutmuştur. Yutmaya da devam etmektedir.

Hafazanallah, yurdumun insanları silkinip kendilerine gelmezlerse korkarım ki; bu kara delikler bizim de sonumuz olacaktır.

Osmanlı Devletinin zirvede olduğu dönem, Kanuni’nin dönemidir.

Denilmiş ki bir gün Kanuni:

Acaba bu zirve bir gün inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?

Kanuni bir endişeye kapılır ve durumu sütkardeşi Yahya Efendi’ye bir mektup yazarak anlatır. 

Yahya Efendi, mektubu alır, okur ve gayet kısa bir cevap yazar:

Neme lazım be Sultanım!

Gelen cevabı okuyan Kanuni, söze bir mana veremez.

Kalkar, Yahya Efendinin Beşiktaş’taki dergâhına gider. Sitem dolu bir şekilde:

Ağabey ne olur endişeme bir cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!

Diyerek, soruyu tekrar eder.

Yahya Efendi:

Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak ne haddime! Ben sorunuzun üzerinde çok düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”  Der.

Kanuni:

“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “Neme lazım be Sultanım!” Demişsiniz. Buradan sanki “Beni bu işlere karıştırma” der gibi bir mana çıkarıyorum deyince,

Yahya Efendi:

Sultanım!

Eğer bir devlet içinde zulüm yayılır, haksızlık ayyuka çıkar, herkes Neme lazım deyip bir tarafa çekilirse, koyunları kurtlar değil çobanlar yerse, bilenler susar, cahiller konuşursa, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıkarsa, devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti asayiş ve emniyeti sarsılır; çöküş mukadder olur…” Der…

Tıpkı Endülüs Devleti yıkıldığında Emir Abdurrahman’ın ağladığı gibi Kanuni söylenenleri dinler ve ağlar… 

Demek ki halk sefillik içinde yaşarken, “Neme lazımcılık” illetine düşen idareciler halkın bir anda yok olmasına sebep olurlar.

Din dilinde neme lazımcılık, ”Nimeti Küfürdür. Diğer bir ifadeyle nankörlüktür…

Bir örnek daha…

Fatih’in Halası bir Trabzon yolculuğu sırasında:

Sultanımder,Bunca zahmete değer mi at üstünde dağı/taşı aşmak…

Uykuyu, yatağı terk etmek…” 

O zamanda Sultanın ayağında gut hastalığı

vardır. Büyük acılar içinde olan Sultan:

“Bibi!” Der.

Devam eder:

Bizim zahmetimiz din-ü devlet içindir, şahsımız için değildir. Eğer bu zahmeti çekmezsek bize “Sultanlıkta, gazilikteyalan olur!”

Bunun tek panzehiri, bunlardan kurtulmanın tek ilacı vardır. O da; her hangi bir iş olduğunda, “Bunu kim yapar?” diye bir ses duyulduğunda sağına soluna bakmadan “Ben!” demekten geçer. Değilse o toplumun  yaşama şansı azalır.

O halde gelin asrımızı iyi, güzel ve doğru yaşayalım. Zamanı boşa geçirmeyelim…

Gücümüz yetene, takatten kesilene ve yatağa düşene kadar hep ülkemizin saadeti için hiçbir çıkar gözetmeksizin çalışalım…

Yoksa bu ülkenin taşı/toprağı, toprak altında yatanları bizden davacı olur unutmayalım…

Bu millet, tarih boyu düşmanına bile cömert olmuştur…

Lakin onuruyla oynayanları asla affetmez!

Cennete adalete, barışa, hakka, doğruluğa, dürüstlüğe, insafa, merhamete paylaşıma, kardeşliğe inananlar, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimseler ve bunları yaşayanlar girer.

Cennet ne sizin kuruntularınızla, ne de önceki çağlarda kitap verilenlerin kuruntularıyla kazanılacak bir yer değildir. Kim bir kötülük yaparsa cezasını çeker ve Allah’tan başka da ne bir yâr, ne de bir yardımcı bulabilir

(Nisa; 4/123).

Mahmut AKYOL

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.