IGRA

logo5

IGRA

Allah kendisine farz kıldığı Sevgi ve Merhameti insanda görmek ister. Lakin insanlık bu tarihi yürüyüşü hep bozmuştur.

Kur’an’da Âdem’in “cennetten kovulması” yoktur. Kovulan şeytandır.

İnsanoğlu içinde dolaşan kötülük dürtülerini sürekli kovmuştur. Eğer bu kovulma olmasa, damarlarda kanın dolaştığı gibi dolaşıp durur…

Kur’an’a göre manzara şudur:

Ey insanlar! Sizi tek bir özden (nefs-i vahide) yaratan, ondan da iki eş (zevç) yaratan, sonra ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türetip çoğaltan Rabbinizin bilincinde olun. Adını dilinizden düşürmediğiniz Allah’ın öfkesini çekmekten sakının. Aile bağlarını gözetin. Allah hepinizi görüyor.” (4/Nisa; 1)

Allah, adalet ve eşitlik yolunu, Hz. Peygamberle gönderdi. Kur’an bize yolumuzu gösterdi. İnsanoğlu yeryüzüne “Ortadoğu” denilen coğrafyadan dağılmıştır. Fakat zamanla bu bölge çöle dönmüştür. Zorlayıcı iklim şartları insanları göçe zorlamıştır. Bu anlamda Allah’ın Kâbesi, Âdem’in evi olmuştur. Çünkü orası aynı zamanda Suların kuzeye çekilmesiyle birlikte insanlığın yeryüzüne dağıldığı yerdir.

Cennet kıyamet koptuktan sonra, ahrettin yurdu olacaktır. Burada insanlığın birliği ve eşitliği esastır. Farklı karakterdeki yapılar, insanları birbirinden üstün kılmaz. Üstünlük, Allah bilinciyle yaşamaktır.

Igra aydınlığın, zenginliğin, ilerlemenin inşasıdır. Bu anlamda Igra iyiliği, güzelliği, doğruluğu, bilimi, teknolojiyi, insanca yaşamayı, temiz ve güzel ahlakı emreder. Igra özellikle insanın, Kur’an’ı teberrüken okumasıdır. Yani Suudiler Kur’an bizde indirildi, Mısır’lılar Kur’an bizde okundu, Türkler Kur’an bizde yazıldı diye övünüp durmuşlardır. Hâlbuki üstünlük takvadadır.

Buna rağmen Kur’an’ı anlamaya çalışan Müslümanlar, hep yerinde saymış, ve  birçoğu Emperyalist güçlerin değirmenine su taşımıştır.

Hz. Peygamberin vefatından sonra dinden dönmeler baş gösterdi. Sebebine gelince, Kur’an yeterince anlaşılmadı. Eğer tam anlaşılmış  olsaydı, dinden dönenler olmazdı.

Hâlbuki Hz. Peygamber’e “Oku” denildiğinde, onun elinde okuyacağı bir metin yoktu. O hayat boyu okumuş, ilan etmiş, haykırmış, itiraz etmiştir…

Bu ülkenin Müslüman aydınlarını büyük bir görev bekliyor. O da İslam dinini hurafelerden, hikâye ve masallardan, efsane ve mucizelerden kurtarmasıdır.

ABD ve Batı’nın revize ve kontrol ettiği bir İslam anlayışı Müslümanlara bir yarar sağlamamıştır.

Dini Allah’a has kılmalıyız. İşte tevhidin aslı budur.

Yani toplumlar, dünya hayatı için aldanmıştır. İnsanları bu gafletten kurtarmak için Allah Peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bütün Resuller, Nebiler ve insanlar yalnız Allah’a ibadet etmişledir. Tağutlara’da  kulluk etmeyi reddetmişlerdir.

Muhakkak ki her topluluğa Resul gönderdik. Allah’a ibadet etmelerini ve Tağuttan sakınmalarını emrettik.” Nahl süresi 36

“Biz senden önce hiçbir Resul göndermiş olmayalım ki, ona: “Benden başka ibadete layık ilah yoktur. Bana ibadet ediniz” diye vahyetmiş olmayalım.” Enbiya süresi 25

Resulleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir. Ayetlerimizi inkâr edenlere, yoldan çıkmalarından ötürü azab dokunacaktır.” En’am süresi 48-49

Meselelere “politik, ekonomik ve sosyal” açıdan bakıldığında görülecek ki, milyonlarca insan aç/susuz, bir o kadar insan yersiz yurtsuz, Dahası Birleşmiş Milletler çaresiz…

Şimdi muhtelif Araf süresi ayetlerine bakalım:

  • Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.” Araf süresi 40
  • “İman edip salih ameller işleyenlere gelince ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz. İşte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” Araf süresi 41
  • “Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız, iyi işler sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.” Araf süresi 42
  • “Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’d ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlere!” diye seslenir.” Araf süresi 43
  • “Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahreti de inkâr edenlerdir.” Araf süresi 44
  • “İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A’râf üzerinde de bir takımadamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.” Araf süresi 45
  • Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. Araf süresi 46
  • “A’râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!” Araf süresi 47
  • “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı? Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler. Araf süresi 48
  • “Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler. Araf süresi 49
  • “Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi nasıl inkâr edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz.” Araf süresi 50
  • “Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik.” Araf süresi 51
  • “Onlar ise ancak, “Görelim bakalım!” diyerek Kur’an’ın bildirdiği sonucu te’vilini bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.” Araf süresi 52
  • “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.” Araf süresi 53

 Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.