İNSANOĞLU DÜNYAYA DALDIKÇA, DİN’İNİ UNUTUR!

logo5

İNSANOĞLU DÜNYAYA DALDIKÇA, DİN’İNİ UNUTUR!

Mümkün oldukça zamanın sözünü söylemeye ve yazmaya çalışıyorum. Lakin geç kaldık.

Mutluluktan bahsedenler, mutsuz kaldılar. Sevgiden bahsedenler, kin ve nefret dolu olarak yaşadılar.

İslam’ı anlatanlar teslim nedir bilmediler.
Kur’an’ı anlattığını söyleyenler, Kur’an’dan bihaber yaşadılar.

İslam, Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte din hayattan çekilmeye başladı.

Daha sonra Müslümanların yönetimdeki yerini adalet yerine saltanat ve krallık aldı.

İnsanlar dünya düzenine Allah’ı karıştırmak istemediler. Dünya düzenini ancak “biz biliriz” dediler. Böylece toplumlar, dinlerini inkâr ettiler ve toplumlar, yeniden aldandılar.

Müşrik ortak olmaktır. Kâfir de örten demek. Mülk, Allah’a aittir. Bende mülke ortağım diyen Allah’a şirk koşmuş olur. Bu gerçeği örten kişi, kâfirlik etmiştir.

Bunun üzerine Allah bütün Peygamberleri (Resuller), İslam dinini yeryüzünde insan vicdanında hâkim kılmak için gönderdi.

Allah (c.c) Enbiya:25 şöyle buyurdu:

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,

“Biz senden önce hiçbir rasul göndermiş olmayalım ki, ona: “Benden başka ibadete layık ilah yoktur. Bana ibadet ediniz” diye vahyetmiş olmayalım.”

Allah (c.c) Nahl:36 şöyle buyurdu:

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,

“Muhakkak ki her topluluğa rasul gönderdik. Allah’a ibadet etmelerini ve tağuttan sakınmalarını emrettik.”

Allah (c.c) En’am: 48-49 şöyle buyurdu:

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,

“Resulleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir. Ayetlerimizi inkâr edenlere, yoldan çıkmalarından ötürü azab dokunacaktır.”

Allah (c.c) Araf 50,51 şöyle buyurdu:

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,

Cehennem ehli, cennet ehline ”Bize bakın; Allah’ın nimetlerinden bize de verin, ne olur” diye yalvaracaklar. Onlarda “Allah bunları kâfirlere haram etti” diyecekler.  

Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Onlar, bugüne Kavuşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz.

Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkeye, Vatikan ve Filistin gözlemci statüsünü kabul edilecek olursa 195 ülkeye karşı “politik, ekonomik ve sosyal” bir yük taşıyoruz demektir.

Bu ülkede biz insanların İslam’ı kendisine dava edinmiş olanların işleri zordur.

Eğer biz Allah’a hakkıyla inanırsak, o zaman işimiz kolay olur.

Hayatın, ölümün, Ruhun, kıyametin mahiyetini Allah’tan başka kimse bilemez.

O son gün geldiğinde “kıyamet” kopacak, insanlar “hesaba” çekilecektir.

Önemli olan şey insanların ruhlarını kirletmeden, ”iyi, güzel, doğru” şekilde yaşamaktır.

Bu bakımdan Dini Allah’a has kılmalıyız. O’na gücümüzün yettiği kadar kulluk etmeliyiz.

Herkes kendi hesabını verecektir.

Gün doğar, Gün batar, Gün döner, bu insanın kaderidir.

Lakin insan başıboş bırakılmış değildir.

Kibirden, Hırstan ve Hasetten” insan yaptıklarından hesaba çekilecektir.

Servet, Şöhret, Şehvet ve Şatafat” insan yaptıklarından hesaba çekilecektir.

Tembellik ve Cehaletten” insan yaptıklarından hesaba çekilecektir.

Şeytan, insanın içindeki kötülük dürtülerinin sembolik ismidir. Ayrıca ontolojik bir varlık değildir. İnsan yaptıklarından hesaba çekilecektir.

Osmanlının başlangıç ve bitiş yılları hep sancılı geçmiştir. Bu sancılı yapı içinde olanlar, hep mahir ellerle yönetildiğine inanmış olsalar da, durum sanıldığı gibi değildir.

Çünkü insan, nisyanla maluldür.

Cumhuriyet kurulduğu vakit, halkın bir yanlışın içine düştüğünü zannederek, Devletin yapısı üzerinde ölmüş organları temizlemek yerine canlı, canlı organlarını ameliyat etmişlerdir. Turnike bile kullanmadan kesip atmışlardır.

Bundan sonra, her şartta galip gelen düşman oldu. Mağlup olan biz olduk.

Dinde muhafazakâr olanlalar, devletin özünde sadece hicran çekmiştir. Abdülhamit’ de olduğu gibi…

İslam Dünyasındaki yıkılış, Endülüs’ün yıkılmasıyla başladı. Halifeliğin ortadan kaldırılmasıyla da hız kazandı.

Saltanat söylenildiği gibi “Mutlak Monarşi” değildir. Esasında meclis (Toy) istişare, dünya ve ahiret uygunluğu Şeyh-ül İslam’la birlikte vardır.

Fakat insanlar dünyaya daldıkça dini unutmuşlardır!

Bu sebeple Din, Devlet Adaletle birlikte mütalaa edilmelidir.

Hz. Peygamberimiz Medine’ye gelince ilk şu konuşmayı yaptı:

İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızdaki selamı yayınız.”

Demek ki sevgi selamı yaymakla kazanılır. Selamı yaymak, önüne gelene boş bir selam vermekle değil, birbirinizin derdiyle dertleşmek, paylaşmakla ve bölüşmekle olur.

Demek ki sevginin başlangıcı infak, yoldaş ve kardeş olabilmektir.

Kur’an’ı Kerim, Müslüman için bir infaktır. Ancak Müslümanlar arasında sevgi ve merhamet böyle yayılır.

Hz. Peygamberimiz Medine’de 18 kabileyi bir araya getirerek bir birlik kurdu. Onları kendi dinlerinde ve geleneklerinde serbest bıraktı.

Medine’yi, barış ve adalet etrafında birleştirdi. Medine sözleşmesinde en çok geçen kavram sulh ve adalet kelimesidir.

Öz yönetim talebi hem dine, hem de 1921 anayasasına uygundur.

Hasta olma veya ameliyat olma gibi hallerde, deprem, heyelan, yangın, tsunami vb. afetlerde akıllanır gibi oluyor ve acizliğimizi anlıyoruz.

Arkasından “gaflet ve delalet” içine düşerek bir hayat sürüyoruz. Hâlbuki her gün, an be an, o kaçınılmaz sona doğru yaklaşıyoruz.

Mahmut AKYOL

 

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.