ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAK İÇİN KURULAN YERYÜZÜ SOFRASI

logo5

ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAK İÇİN KURULAN YERYÜZÜ SOFRASI

Bir Ramazan ayına daha yaklaşıyoruz.

Bu Ramazan ayında Allah’ın rızasını kazanmak için yeryüzü sofraları kurulacaktır.

Şu bir hakikat ki, Ramazan ayı kıyamete kadar sürecektir.

Ramazan ayı bittiği andan itibaren yeniden başlayacaktır. Tıpkı Namaz gibi…

Ramazan ayı Müslümanlara; Hakk’ı, adaleti, eşitliği, kardeşliği, özgürlüğü, dürüstlüğü, kimsesizliği, yoksulluğu, mazlumu, zayıfı, ezileni, öğreten bir ameldir.

Ramazan ayı çok önemli ve hikmetli bir mesajdır.

Açlık günleri demek olan oruç, açın halini duyuran bir nusuktur.

Nefis, bütün kötülüklerin anasıdır.

İslam, “barış ve hoş görüsü” olan bir çiçeğe benzer.  Yeryüzüne saçılır. Bu çiçeklerden dünyada birlik, beraberlik ve kardeşlik tohumları filizlenir.

Yaratılmış olan insan, ya belli kanunlara uyar, ya içgüdüsel yaşar, ya da iradi bir yol çizer.

Üzülerek müşahede etmek gerekirse, içgüdüsel yaşam dünyaya hâkim oldu mu, insanlık yok olur gider. O zaman da yeryüzünde hayvanca bir yaşam kol gezer.

İnsanlık, güce dayalı bir hayatı sürerse, dünyanın sonunu gelir. Bu bakımdan Âdemoğlunu ayağa kaldırmak gerekir.

O Hak ki, Hz. Resulle birlikte dünya hayatında zirve yapmıştır. Bütün Nebi ve Resuller, dini kendi çağlarına taşıyarak insanlığa örnek olmuşlardır.

Nebi ve Resuller insanların vicdanına adalet, eşitlik, iyilik, güzellik, doğruluğu bir meşale ateşi gibi yakmışlardır.

Peygamberler hata yapmaz değil; sadece büyük günah işlemezler. Aksi halde peygamberler, bize örnek olmazdı.

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,

“…Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar de ki ihtiyaçtan fazlasını…”

Bakara 219. Ayet

Salât’ın karşılığı yardımlaşmak, dayanışmak ve destekleşmektir.

İbadet ile nusuk karıştırılmasın. Allah’ın bizim namazımıza, orucumuza, kurbanımıza ihtiyacı yoktur. Bunların hepsi biz Kullar için konulmuş terbiye metotlarıdır.

Kur’an’da “Salât” kavramı defalarca kullanılmıştır.

Kur’an’ın ve Dinin bel kemiği Salât ve Zekât’ tır. Arkasından Allah’ın rızasını kazanmak için yeryüzü sofraları kurmak gelir.

Zekâtı kırkta bire indirmek, Zekâtın ruhuna uygun değildir. Çünkü Zekât, ihtiyaçtan fazla olanı vermektir.

  • Hasan-ı Basri, “Her ümmetin bir putu vardır. Bu ümmetin putu da malıdır.”
  • Hazreti Ali ümmetin malının ihtiyaçtan fazlasını elde tutması doğru değildir buyurmuştur.
  • Ebu Zer El Gıffar, Zekâtı kırkta bir olduğunu söyleyenlere karşı çıkmış ve Necm Suresi 34. Ayetini okumuştu.

Sevgi ve merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,

Ve a’tâ kalîlen ve ekdâ”.

Azıcık verdi, gerisini elinde sıkı, sıkı tuttu.

  • Bu ayet aynı zamanda Velid Bin Muğire’yi eleştirmek için gelmiştir. “O, azını verir çoğunu cimrice sıkardı.” Yani kırkın otuz dokuzuna sarılır, birini verirdi.

İhtiyaçtan fazlasını vermek hükmü, hem Kur’an’ın ve hem de Peygamberin yoludur.

Evet, mülk de hüküm de Allah’ındır. Bu iman ile amel arasında sıkı sıkıya bir ilişki vardır.

Allah’ın mülkünde olan bilgi, iktidar ve servet tekeli kurmak, “bunu kimselere vermem” diyenlere ‘Kâfir’ denir. Diğer bir deyişle Kâfir, örten demektir.

İnsanların Kâfir olması için Allah’ın mülkünde ortaklık iddiası içinde olması gerekir.

İnsanlar ibadetlerini korktukları için değil Allah ile beraber olmak için yaparlar.

Asıl oruç, açlarla beraber olmaktır. Yardım, dayanışma ve desteklemek bize kalmıştır.

İbadet, geniş manada “iş ve değer üretmektir”. Herkes insanların hayrına çalışırsa, kendine ibadet yapmış olur. Mesela yolda ki bir taşı kaldırmakta ibadettir.

Ebu Cehil başta olmak üzere Mekke’nin müşrikleri, ‘yerleri ve gökleri kim yarattı’ desen, Allah derdi.

Ebu Cehil ve avanesi Kâfir değil, müşrikti. Bunlar tavaf ederler, salât ederler, Kâbe’nin örtüsünü değiştirirler, hacılara su dağıtırlar, gusül abdesti alır, kırkta bir zekât verirlerdi.

Hatta Velid bin Muğire cahileyi döneminde Kâbe’nin yapımında ‘Haram para getirmeyin’ demişti.

Demek ki Müşrik dinsiz demek değildir.

Dindar zulme karşı çıkan, haksızlığa itiraz eden, onurlu bir duruş sergileyendir.

Bunların dindarlıkları, tutacakları oruçları boştur! Tıpkı Namazda, Hacda olduğu gibi…

Milletler ağaç yaprakları misali bir araya gelmelidir. Her millet, her fert, başkasının emeğine el sürmemelidir.

Bu yön itibariyle çalmalı, zayıfla iyi geçinmeyi, güzel davranmayı, doğru olmayı, yeryüzündeki nimetleri eşitçe paylaşmayı becermelidir.

İster kabul edilsin, ister edilmesin söyleyeceğim sözler, sarsıcıdır.

Çünkü tarih boyu bu sarsıcı söz sahipleri hep var olmuştur. Benim de yaptığım iş, onların bu fikirlerinin bir tekrarıdır.

Bu görüşleri reddetmek yerine, ne demek istediklerini anlamak daha doğru olacaktır.

Kapitalist yaşamın olmazsa olmazları olan “çıkar ve menfaat” sahiplerinin, bu görüşleri kabul etmesi zor görünüyor.

Yeryüzündeki açlığı ortadan kaldırmanın yolu; yaşam biçimini ve ekonomik hayatı normale döndürmektir.

Kur’an, “eşitlik” kavramını yaratılışta, rızık ve rızık kaynaklarının kullanılmasında kullanır.

Hz. Peygamber:

Açın halini sormayan tok, bizden değildir” der.

Hacc, tavaf, ihram, namaz, secde, saf bağlama vs. Hep bu eşitliği gösteren Ritüellerdir.

Gözümüze, gönlümüze, yolumuza ve vicdanımıza hayat verecek olan Allah’tır!

Dar, dağınık halimize acıyacak olan Allah’tır!

Benliğimizi ayrık otu gibi sarmış olan, tembelliğimizi ve cehaletimizi yüzümüze vuracak olan Allah’tır!

Gelin bu Ramazan ayında Allah’ın rızasını kazanmak için yeryüzü sofraları kuralım…

Gelin aramızda selamımızı, arkadaşlığımızı ve din kardeşliğimizi yayalım…

Mahmut AKYOL

Yer işareti koy permalink.

Yoruma kapalı.